Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali

4-uluslararasi-bogazici-film-festivali-logoRobert McKee 
4. Uluslararası
Boğaziçi Film Festivali'nin
Konuğu
 
4-uluslararasi-bogazici-film-festivali-basin-acklamasiUluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi tarafından düzenlenen
"4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali" 10-18 Kasım'da sanatseverlerle buluşacak
 
4-uluslararasi-bogazici-film-festivali-twetter-sablonFestival Başkanı Ogün Şanlıer, festivalin tanıtımı dolayısıyla düzenlenen toplantıda, Türkiye'nin ve yakın coğrafyasının değerlerini barındıran, bu değerleri öne çıkarabilen bir festival düzenlemeyi hedeflediklerini söyledi.
 
Herkesin ailesi ve çocuklarıyla da katılabileceği bir etkinliği hayata geçirmek istediklerini belirten Şanlıer, "Bu yıl 'seyirci kalmadık', 15 Temmuz'a seyirci kalmadık diyerek darbe ve demokrasi ile ilgili dünya üzerinde yapılmış filmlerden oluşan bir seçkiyi de festivalde izleyiciyle buluşturacağız. Dünyaca ünlü senaryo yazarı Robert McKee de festivalde Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ile önemli bir seminer verecek." dedi.
 
Şanlıer, "15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Irak, Suriye konuları var. Böyleyken Pentagon'un propaganda aracı olan biri Türkiye'ye niçin geliyor?" şeklinde bir eleştiri aldıklarını ifade ederek, şunları anlattı:
 
"Belki haklı da olabilecek bir eleştiri aldık ama biz öyle bir festival değiliz. Bütün bunların bilincinde olan, McKee'nin teknik bilgilerini alarak, bizim senaristlerin kendi hikâyelerini, 15 Temmuz'u da, Suriye, Irak meselesini de en iyi şekilde anlatabilmek için bu kişiyi davet ettik. Ücretsiz gerçekleşecek seminere yurt içinden büyük ilgi var. Bunun yanı sıra, yurt dışından da birçok kişi katılmak için müracaatta bulundu."
 
Festival Direktörü Bülent Turgut ise festivalde bu yıl ilk kez "Ulusal Uzun Metraj Yarışması" düzenlediklerini dile getirerek, "Kısa metrajlarla başlamıştık geçen sene uluslararası uzun metrajla devam ettik. Ulusal uzun metraj yarışmasıyla da hedeflediğimiz, planladığımız büyüme doğrultusunda ilerlemeye devam ediyoruz." diye konuştu. 
 
10 Kasım'da başlayacak olan festival öncesinde 9 Kasım'da etkinliğin açılış gecesi kapsamında "Huston, Bir Sorunumuz Var" filminin Türkiye prömiyeri (ilk gösterimi)  Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştirilecek.
 
53-uluslararasi-antalya-film-festivali-odulleri-mavi-bisiklett-filmi-afisFestivalde Yarışacak Filmler
 
Bu yıl 10-18 Kasım'da İstanbul'da gerçekleştirilecek festival kapsamında, ulusal kısa ve uzun metraj film yarışmaları düzenlenecek.
 
Festivalde bu yıl ilk kez gerçekleştirilen "Ulusal Uzun Metraj Yarışması"na 68, ulusal kısa belgesel ve kurmaca yarışmalarına 347 film başvurdu.
 
Festivalin Ulusal Uzun Metraj Yarışmasında Reha Erdem'in "Koca Dünya", Derviş Zaim'in "Rüya", Mehmet Can Mertoğlu'nun "Albüm", Ümit Köreken'in "Mavi Bisiklet", Kıvanç Sezer'in "Babamın Kanatları", M.Tayfur Aydın'ın "Siyah Karga", Bedir Afşin'in "Son Kuşlar" ve Gözde Kural'ın "Toz" filmi yarışacak.
 
Uluslararası Uzun Metraj Yarışmasında ise Polonyalı belgeselci yazar yönetmen Marta Minorowicz'in "Zud", genç yönetmen Emma Rozanski'nin "Papagajka", Kazakistanlı yönetmen Yerlan Nurmukhambetov'un "Walnut Tree", İran kökenli Hollandalı yazar ve yapımcı Kaweh Modiri’nin "Bodkin Ras", Macar yönetmen, senarist ve aktör Szabolcs Hajdu’nun "It’s Not The Time Of My Life", Ronny Trocker’ın "The Eremites" ve yönetmen-senarist Ivan Marinovic'in "The Black Pin" filmleri yarışacak.
 
Festivalin uzun metraj jürisinde Maryna Er Gorbach, Ümit Ünal, George Ovashvili, Györg Baron, Songül Öden, kısa kurmaca jürisinde Nisan Dağ, Mernoush Esmaelpour , Matija Pisacic, Ekin Türkmen, Pierre Louis Garnon, belgesel jürisinde Abdülhamit Avşar, Paul Cowan, Amer Shomali, Josef Erçevik ve Elif Eda Tartar Karagöz, İma jürisinde ise Gökdemir İhsan, Ege Ellidokuzoğlu, Yücel Erzan yer alıyor.
 
Türk sinemacılar desteklenecek
Festivalde ayrıca, TRT ile yapılan kurumsal iş ortaklığı çerçevesinde, 11-15 Kasım'da bu yıl ilki gerçekleştirilecek "Boğaziçi Film Festivali Yapım Destek Platformu" kapsamında, "TRT Ortak Yapım Ödülü" ve 100 bin liralık "Digiflame Post Prodüksiyon Hizmet Ödülü" ile Türk sinemacılar desteklenecek.
 
4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali kapsamında 10-18 Kasım arasında birçok panel, söyleşi ve atölye çalışması etkinliği sinemaseverlerle buluşturulacak
 
Paneller
 
Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi tarafından düzenlenen ve Anadolu Ajansının global iletişim ortağı olduğu festivalin panel, söyleşi ve atölye çalışması etkinlikleri, The Marmara Pera'da gerçekleşecek.
 
Festival kapsamında Bülent Turgut'ün moderatörlüğünde 13 Kasım'da düzenlenecek "Senaryonuzu Neden Kabul Etmedik?" panelinde, Halid Şimşek, Timur Savcı, Zümrüt Arol Bekçe, Mehmet Demirhan ve Özgür Şeyben konuşacak.
 
Sinema yazarı İhsan Kabil'in moderatörlüğünde 14 Kasım'da gerçekleştirilecek "Darbeler ve Türk Sineması" panelinde, yönetmen İsmail Güneş, Meltem İşler ve Veli Boztepe, darbeleri işleyen filmleri anlatacak.
 
Paul Cowan, Josef Erçevik Amado, Abdülhamit Avşar, Amer Shomali ve Elif Eda Tartar Karagöz'ün konuşmacı olarak yer alacağı "Türkiye'de ve Dünyada Belgesel Sinema Algısı" ile Ekin Türkmen, Matija Pisacic, Mernoush Esmaelpour, Nisan Dağ ve Pierre-Louis Garnon'un yer aldığı "Türkiye'de ve Dünyada Kısa Film Algısı" panelleri ise 16 Kasım'da yapılacak.
 
Söyleşiler
 
Festivalin söyleşi etkinlikleri kapsamında, TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren "TRT ve Sinema Vizyonu" başlığı altında 11 Kasım'da sinemaseverlerle buluşacak.
 
Cüneyt İnan 13 Kasım'da "Türk Mizahının Sinemaya Yansıması", Harika Uygur 14 Kasım'da "Bu Rol Senin", Selçuk Yöntem 15 Kasım'da "Bir Ustanın Gözünden Oyunculuk", Onur Can Çaylı 17 Kasım'da "Amerikan Film Endüstrisinde 3D Tasarım ve Bu Alanda Sanatçı ile Operatör Arasındaki Farklar" söyleşilerinde konuşacak.
 
Robert McKee seminerlerinde, "TV Dizisi", "Komedi" ve "Love Story" başlıkları altında konuşacak. 
 
4-uluslararasi-bogazici-film-festivali-robert-mckeeRobert McKee:
"Büyük hikâyecilere ihtiyacımız var"
 
Hollywood senaristlerinin "başucu kitabı"nın yazarı, 1984’ten beri 100 binin üzerinde öğrenciye ders veren, öğrencileri arasında 60 Oscar ödülü sahibi bulunan, "Story" (“Hikâye”) kitabının ABD'li yazarı Robert McKee, Londra’daki evinde AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
 
Hikâye anlatmanın medeniyetin temeli olduğunu belirten McKee, "Hayat bize onu nasıl yaşamamız gerektiğini öğretmez. Hikâyeler, tecrübelerimizi masallardan Tolstoy’un Savaş ve Barış romanına uzanan geniş bir yelpazede komik, trajik gibi kategorilere göre örgütler. Hayatın ne olduğunu, seçimlerimizin ve eylemlerimizin sonuçlarının ne olabileceğini hikâyelerden öğreniriz." diye konuştu.
 
"İnsan beyni bir hikaye makinesidir." ifadesini kullanan McKee, "Biz, gerçekliği hikayeleştirerek algılarız. İnsanlar, hikâyeleştirilmiş bir dünyada yaşar. Sohbete başladığımızda, birbirimize hikâyeler anlatırız. Aile fertleri, arkadaşlar bir masanın çevresinde bir araya geldi mi, hikâye anlatmaya başlarlar. Herkes hikâye anlatır ama sadece bazılarımız hikâyeleri profesyonel olarak anlatır." görüşünü dile getirdi.
 
"İnsanlığın karanlık doğasına, toplumun karanlık köşelerine ışık tutacak büyük hikâye anlatıcılarına ihtiyacımız var, aksi takdirde yalanlar tarafından eziliriz." diyen McKee, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Hikâye anlatıcıların insanlığı kurtaracağını söylemiyorum. Ancak dünyadaki yalanları dengeleyecek kadar hakikate ihtiyacımız var. Yalanlar değişmez biçimde hayatımızda. İnsan doğası yarı şeytan, yarı melek. Şeytanları dengeleyecek kadar meleklere ihtiyacımız var. Zaten dünyada umabileceğimiz en fazla bir dengedir. Yazarlardan bizi daha önce ayak basmadığımız yerlere götürmelerini beklemiyorum. Bu, onlardan çok fazla şey istemek olur. Ancak yazarlar şu anda yapmakta olduğumuz şeyleri ve geçmişte yaptıklarımızı aydınlatabilir."
 
Siyasetin reklamın bir dalı haline geldiği bir dünyada yaşadığımızı belirten McKee, şunları söyledi:
 
"Bugün benim ülkem ABD’de markalar, iş dünyası ve siyaset arasındaki sınırlar muğlâklaşmış durumda. Parçaları birbirini etkileyen devasa bir mekanizma var. Siyasetin iş dünyasını, iş dünyasının siyaseti ne kadar etkilediği belirsiz. Derin, kültürel, karanlık eğilimler var her şeyin temelinde ve bunlar hikayeleşiyor. Eskiden sınırlar netti. Kapitalizm, iş dünyası, hükümet, din, bunlar birbirinden net bir şekilde ayrıydı. Bugün, daha önce hiç olmadığı kadar kaotik bir dünyadayız. Her zamankinden daha fazla bütün bunları anlamlandıracak hikâye anlatıcılarına ihtiyacımız var."
 
Hollywood yapımı bazı filmlerde ve televizyon dizilerinde son yıllarda Müslümanların "kötü adam" karakteri olarak seçilmesiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan McKee, bunun bir paranoyanın ifadesi olduğunu dile getirdi.
 
"Pek çok bakımdan paranoyak bir bir dünyadayız." ifadesini kullanan McKee, "Avrupa tarihinin Sezar’dan bu yana geride bıraktığı 2 bin yıllık tarihi bilen birisi olarak bugün dünyada her zamankinden daha az şiddet olduğunu söyleyebilirim. Geride kalan 2 bin yıl uzun, kesintisiz bir savaştan ibaretti. Ancak bugün medya sürmekte olan küçük bir savaşı alıp büyütüyor." diye konuştu.
 
McKee, "Söz gelimi DEAŞ herkes için bir sorun, tamam ama küçük bir tehdit. Fakat ne görüyoruz, medya bunu alıyor ve dev, uluslararası bir soruna dönüştüyor. Dünyanın sonu her an gelebilecekmiş, gökler üzerimize yıkılacakmış gibi bir paranoya yaratılıyor." görüşünü dile getirdi.
 
Hollywood’un bugünkü gözde kötü adamının Müslümanlar olduğunu belirten McKee, şunları söyledi:
 
"Ama ben gözde kötü adamımızın İtalyanlar olduğu günleri de hatırlıyorum. Daha geriye gidersek, 19. yüzyılda kötü adamlar İrlandalılardı söz gelimi. Bütün o kötü kovboylar, Billy the Kid ve benzerleri, İrlandalıydı. Ancak ABD’de 200 yıldır değişmeyen kötü adamlar İngiliz’dir. Ne zaman gerçekten büyük bir suçluya ihtiyacımız olsa, bir İngiliz aktör buluruz. Kendi grupları gözde uluslararası kötü adam olarak seçildiğinde herkesin duyguları inciniyor. Herkesin sırası var. Bugün için sıra Müslümanlarda görünüyor ama bu fazla uzun sürmeyecek. Başka birini bulacağız. Bu, biraz da tembellikten kaynaklanıyor. Yazarlar genellikle başarıya o kadar susuyorlar ki ortamda hangi klişe varsa ona sarılıyorlar." 
 
Dünyada olup bitenlerin basit bir komplo teorisiyle açıklanamayacağını ifade eden McKee, “Her zaman söylerim, ipler keşke dünyanın bir yerinde bir odada oturan 12 kişinin elinde olsaydı. Çünkü gerçekten her şeyin böyle belirli bir sorumlusu olsaydı, bu beni rahatlatırdı. Böyle gizli bir örgüt yok, sadece kaos var. Sınırsız ihtiras ve iktidar mücadeleleri var. Gerçek bir merkez yok.” şeklinde konuştu.
 
Günümüz dünyasında hikaye anlatıcılığının bir “altın çağın” başlangıcında bulunduğunu dile getiren McKee, bunun televizyondaki uzun soluklu dizi filmlerle birlikte başladığını kaydetti.
 
"Sinema, tiyatro, roman bocalıyor." diyen McKee, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bu üç dal da hala ellerinden geleni yapıyor ve zaman zaman büyük eserler ortaya koyuyor ancak ABD ve Avrupa’da uzun soluklu TV dizileri hikâye anlatıcılığını nefes kesen bir irtifaya taşıdı. Bugün 100 saatlik hikâye, yani her bölümde yeni bir şey anlatılan değil ancak süregiden diziler, romanların, tiyatronun ve sinemanın bugüne kadar ortaya koyduğu hikaye anlatıcılığının ötesinde bir karakter karmaşıklığı gerektiriyor. 19’uncu yüzyılın en büyük romanları, bugünkü uzun soluklu TV dizilerinin zaman hacmine ve karakter karmaşıklığına sahip değildi.” 
4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali kapsamında İstanbul’da TV dizileriyle ilgili ders vereceğini anlatan McKee, Türkiye’nin TV dizileri bakımında geldiği noktayı de görmeyi umduğunu söyledi.
Türk sinemasından bugüne kadar izleme olanağı bulduğu örneklerin başta Yılmaz Güney'in "Yol" filmi olmak üzere genellikle taşrada geçen hikayeler olduğunu anlatan McKee, "Ankara, İstanbul gibi kozmopolit kültür merkezlerindeki hayatı ele alan Türk filmleri görmeyi gerçekten istiyorum. İstanbul’a gelmeden önce izleyeceğim 3 film var elimde. Umarım bunlar şehir hayatını ele alıyordur." diye konuştu. 
 
İstanbul’daki 3 gün sürecek derslerinin 2 gününü komedi ve suç hikayelerine ayıracağını anlatan McKee, “Komedi ve suç hikayeleri genellikle şehirlerde geçer. Köylüler de komik olabilir ama genellikle onlara gülmeyiz. Özellikle de suç şehre aittir. Şehrin dışında suç işlenmez demiyorum ancak şehirdeki dedektiflik hikâyesi, taşradaki dedektiflikten çok daha karmaşıktır. Ayrıca şehir suçu besler, şehirde suç için çok daha fazla vesile bulunur. Bugüne kadar izlediğim Türk filmleri maalesef ne komedi ne de suç hikâyeleriydi.” şeklinde konuştu.
Ticari filmlerin genellikle şehirlerde geçen hikâyeler anlattığına, “sanat filmi” tabir edilen filmlerin ise çoğunlukla taşra hikâyeleri anlattığına işaret eden McKee, “Sanat filmleri genellikle dekoratif bir görsellik içerir, güzel resimler, manzaralar, ağaçlar, gök yüzü, köy yaşamı vs… Şunu söylemeliyim ki bazı istisnalar hariç, bu tür filmleri rahatsız edici buluyorum. Çünkü bunlar benim pitoresk yoksulluk dediğim şeyi kullanır. Yoksul, taşra insanına bakar çünkü entelektüeller onlara bakmaktan tıpkı hayvanat bahçesindeki hayvanlara bakıldığı gibi bakmayı sever. Ben bu taşraya gitme, yoksulları görüntüleme ve yoksul taşralının hayatını göstererek toplumsal sorumluluğu yerine getirdiğini düşünmeyi, yoksulların hayatlarını sanatsal amaçlar için istismar etmek olarak görüyorum.” ifadelerini kullandı. 
 
Robert McKee; şu an 75 yaşında ve halen 20th Century Fox, Disney, Paramount ve MTV gibi büyük yapım şirketlerine proje danışmanlığı yapıyor, dünyanın birçok ülkesinde senaryo seminerleri veriyor.

 
McKee 60 Oscar, 200 Emmy, 100 WGA (Writers Guild of America), 50 DGA (Directors Guild of America) ödülü sahibine, bin Emmy, 250 WGA ve 100 DGA Ödülü adayına hocalık yaptı.
 
McKee'nin en ünlü öğrencileri arasında gişe rekortmeni "Yüzüklerin Efendisi" ve "Hobbit" serilerinin yönetmeni Peter Jackson, "Melekler ve Şeytanlar", "Da Vinci Şifresi", TV serisi "Fringe"in senaristi ve bütün dünyada çok ses getiren "Paranormal Activity" film serisinin yapımcısı Akiva Goldsman, "The Piano" filmiyle gönülleri fetheden feminist sinemanın önemli ismi Jane Campion, "Münih" ve "Zoraki Kral" gibi filmlerden tanınan Oscarlı oyuncu Geoffrey Rush, Golden Globe ödüllü aktris Meg Ryan da bulunuyor.
 
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir