MAHMUT HASGÜL
Kumar Bereketi |ÖYKÜ|
Karlar iyice erimiş, şubat olmasına rağmen küçük ilçeye ilkbahar havası hâkim olmuştu. Erkenci esnaf çoktan dükkânlarını açmış, bazıları temizlik yapıyor, bazıları kaldırımlardaki buzları kırıyordu. Otobüsü sordum, az önce gitmiş. Sıradaki Karapıçak’ın otobüsüymüş. Bir saate kadar gelir, dediler. Kahveden bir çay istedim. Kaldırıma attıkları sandalyelerden birine kuruldum. Kışın ortasında, dışarıda çay içmek büyük keyifti.
Daha birinci yudumda Sarı Osman geldi. Kahvenin önünde durdu ve otobüsü sordu. Bir saat kaldığını öğrenince ayakta beklemeye başladı. Üzerinde her zamanki kahverengi ceketi vardı, ceketin içinde yeşil el örme V yaka kazağı, kazağın içinde kahverengi çizgili krem gömleği. Gömleğinin en üst düğmesine kadar ilikliydi. Sadece kahvede oyun kızıştığı zamanlar üst düğmeyi açardı. İyi kumarcılardandı. Genelde küçük ve orta elli oyunlara girerdi. Maddi gücü o kadardı. Dahası olsa daha büyük de oynardı ama kışı böyle geçirmeyi tercih ederdi.
Sömestr tatilinde iyice tanıdım kahve müdavimlerini. Kış aylarında erkeğin evde oturması ayıplanırdı. Kadınlar “karı gibi evde oturuyor!” diye küçümserlerdi ev erkeklerini. O yüzden üniversitede okumama ve kahve kültürüne bağımlı olmamama rağmen ben dâhil –kendini erkek hisseden – herkes mutlaka kahveye takılırdı.
Kahvede benim gibi çayına oynayanlara pek itibar edilmez, diğerlerinin masası geç saatlere kadar dolup dolup taşardı. Yalnızca çiftçilikten geçinmesine rağmen, çocukları yamalı pantolonlarla gezmesine rağmen bazı tipler vardı ki masaya oturdukları zaman ilçenin en zengininden daha zengin dururlardı. Ceplerinde düzensiz yerleştirilmiş bir tomar para olurdu. En çok yanık oynarlardı. Dört kişinin etrafında toplanan 5-6 kişi de onlar kadar soluksuz izlerlerdi oyunu. Onlar bizim gibi bardak hesabı çay almazlardı. Ne istediklerini kahveci de sormazdı zaten. Mavi demliklerden biri onlara tahsis edilirdi.
Yanık ekibi renkli isimlerden oluşurdu. Değişik diyaloglara şahit olur, aramızda onlara çok gülerdik. Biri akşamla yatsı arası şöyle diyebilirdi:
– Necmi, şu elime bak da ben iki dakka akşamı kılıp geleyim.
Bir diğeri asla hile yapmayacağını vurgulamak için samimiyetle derdi ki:
– Ben asla harama hile karıştırmam arkadaş!
Kendilerince raconları vardı. Evde hanımları, çocukları üç kuruş istese kıyameti koparır, kumar için ayırdıkları bir tomar paraya dokundurtmazlardı. Bir iki el kazandıkları zaman masadaki herkese fındıklı kola söyleyebilecek kadar cömerttiler ama çocuklarına defter parası vermezlerdi.
Sarı Osman o ekibin bir alt tabakasındandı. En üst tabaka yakındaki daha büyük ilçeye kumar oynamaya gidecek kadar asildi (!)
– Ne bekliyon lan Sarı? dedi kahveden biri. Elleri cebinde bekleyen Sarı Osman kahvenin içinden gelen sese döndü. Bu Çipil Hasan’dı.
– Aha Tohad’a gidip gelecem. Bizim güccük oğlan hasta. İlaç lazımmış.
– Karapıçah bir saat sonra gelecek. Gel bi yanıh çevirek. Dördüncü ol.
– Yoh oğlum. Para yoh bende. Bi ilaç parası var. Onu da garı verdi.
Çipil sırıtarak:
– Lan, çocuğun şansına oyna. Hem hastanın ilaç parası bereketli olur. Parayı dörde katla öyle git Tohad’a!
– Olur mu oğlum öyle şey yaa? Bu arada Çipil çoktan Sarı Osman’ın koluna girmişti. İçeriden de davet sesleri geliyordu. Nihayet Osman parayı dörde katlama fikrinin cazibesine kapılarak girdi içeriye.
* * *
Ben ikinci çaydan ikinci yudumu alırken hayalet gibi çıktı dışarıya. Gömleğinin ilk düğmesi çözülmüş, sarı benzi kireç gibi bembeyazdı. Yüzünde ağlamaklı bir hal vardı. Ellerini ceplerine soktu. Bir müddet etrafına bakındı. Başı önünde ağır ağır yürüyerek uzaklaştı.
* * *
İnsan kaderinden çok zaaflarına yeniliyor hayatta. Neredeyse bütün suçların, günahların, felaketlerin yetiştiği en bereketli toprak zaaflarımız. Ve insan küçük-büyük zaaflarından kurtulabildiği müddetçe özgür, temiz, güçlü kalabiliyor.
* * *
Kardeşim aramıştı.
– Ne var ne yok memlekette, diye sordum.
– Çermiğin ihalesini eski iktidar partisinin ilçe başkanının elinden alıp yeni iktidarın ilçe başkanına verdiler… Alpu barajının beşinci müteahhidi de esnafa borç takıp kaçmış… Bir de Cula Memmet dede, Koreli Topal Halil, Sarı Osman’ın altı yaşındaki oğlu öldü…
Sarı Osman’ın altı yaşındaki oğlu öldü!
Sarı Osman’ın altı yaşındaki oğlu öldü!