YILMAZ EKİNCİ
Gidene Gazeldir
Giden’in bizde kaldığı, kalan’ın ise bizden gittiği bir çağda; biliyorum, sözlerim kolay anlaşılmayacak, ama olsun! … Ben bütün bu sözün ağırlığına rağmen, yine gitmekten, yazmaktan yüksünmeyeceğim.
Gidene Gazeldir
Gitmek, kendinle başbaşa kalmaktır. Başkalarından gidip kendi varoluşsal yolculuğuna ulaşmaktır!
Giden için “gitmek” birçok şeyden kurtulmaktır. Kalan içinse gitmek, çoğu kez bir yokluğu yaşamaktır. Onun için gidenin ardından bize kalan hüzündür.
İnsan bu evrende bir yolcudur; çeşitli hanlardan, kapılardan ve köprülerden geçer. Bir kelebek misali gibi kozasından başını dışarıya çıkarttığı gün yeni bir atmosfer ile tanışmanın sarhoşluğunu yaşar. Onun için gitmek, çoğu kez yeni bir dünya ile tanışmanın sarhoşluğunu yaşamaktır.
İnsan eğer içsel dünyasında bir yolculuğa niyet etmiş ise, artık hiçbir dışsal faktör onu tutamaz. Onun için gidenin ardından dil döküp ağlamanın bir alemi yoktur. Kaynağını bilemediğim çok güzel bir söz vardır: “Ölüm geldiğinde zaten siz gitmiş olacaksınız. Onun için evi ateşe vermenin bir alemi yoktur” derler.
Gidene Gazeldir
Gitmek, melisa kokan çiçeğin renginde bir gece vakti bir dostun mesajıyla uyanmaktır. İki kolunu açıp uzayın sonsuzluğunda derin bir nefes alıp ve yıldızlara göz kırpmaktır.
Gitmek, bütün bağımlı olan şeylerden kendini azat etmektir. Formel ve informel ilişkilerden kurtulmaktır.
Gitmek! … Bilinmedik bir zamanda ve bilinmedik bir yerde, bütün duygu ve düşünceleri geride bırakarak, gözlerden uzaklaşarak kendin ile başbaşa kalmaktır.
Gitmek, bir hayal dumanı içinde hiç tanıyamadığın, bilmediğin insanların ülkesine (dil, din, davranış, yaşam alanlarına) hicret etmektir.
Gitmek, nereye çıkacağını bilmediğin yollara sapmaktır. Fakat en çok huzurun hüküm sürdüğü topraklara doğru seyahate çıkmaktır.
Gitmek, bir yere ait olmak için yolculuğa çıkmak değildir ve hiçbir yere demir atmamaktır!
Gitmek, kendi gerçeğiyle başbaşa kalmaktır. Tüm yaşanmışlıklara, önyargılara hayır diyebilmektir. Ancak böylesi anlarda insan kendi gerçeği dışında ötekilerle temas kurabilir.
Gitmek, arınmaktır. Bildiğin, öğrendiğin, birlikte bir ömür çürüttüğün yerleşik kavramların bir işe yaramadığını bilmektir.
Gitmek, kendini yeniden okumaktır, anlamaktır ve görmektir.
Gitmek, başkalarını ötekileştirmemektir. Kendi kabilenin dışında başka kabilelerin varlığına şahitlik ve şahadet etmektir ve kendi hayatları dışında başka hayatları keşfetmektir.
Gitmek, zamanı duymaktır. Zamanı duymadan yaşamak gitmek değildir.
Gitmek, insanın kendi iç dünyasında ördüğü duvarlarını yıkması veya ördüğü duvarların dışında yeni dünyaların olduğunun keşfetmesidir. Gitmek, mekâna sabit kalmamak ve mekânın dışında düşünmektir.
Gitmek, zamanı yaşamaktır. Yaşayanlar, zamanı mekanik bir parametre olarak değil biyolojik bir olgu olarak ele alırlar. Büyük ruhlar yere (mekân) ve zamana (süre) bağlı kalmadan yaşarlar. İnsan ile bitki arasında en önemli farkın bu olduğunu bilirler. Bitkiler coğrafi koşullara bağlı yaşarken, insanlar ise bu koşullara bağlı kalmadan hatta bu koşulları dönüştürerek yaşarlar. İnsan şartların biçimlendirdiği ortamın bir ürünü değildir, ortamı dönüştürdüğü andan itibaren eşref-i mahlûkat mertebesine yükselir.
Gitmek, beşeriyetten insanlığa doğru yolculuğa çıkmaktır.
Gitmek, kendi içinde bir rönesansı yaşamaktır, kendi benliğinin farkına varmaktır. Eğer insanın iç dünyası katılaşmış, donmuş ve kendi varlığının farkındalığında değilse “insan, uzaklara, çok uzaklara gitmelidir” diyorum. Çünkü dünya bir yer ile sınırlandırılmayacak kadar güzeldir. Kendi içimizde ve dışımızda ördüğümüz dünyalar bizi biz kılmaz; keşfedilmemiş coğrafyalar, tadılmamış kültürel dünyalar bizi heyecanlandırmıyorsa; bizden eksilen bir şeyler vardır demektir. Gördüğümüz her renk, hareket eden her canlı, koku veren her çiçek bizi sonsuza değin uzaklara davet eden mesajların müjdesi olduğunu bilmektir gitmek!
Gitmek, “elest” seherinde ahitleştiğimiz kutlu söze karşılık vermektir.
“Düşündüm
Dünya denilen bu handa
Kendinden en uzak
Sana en yakın yerde
İnsan nereye gidebilir? … Ki
Her gidişin bir geliş olduğu bu yolculukta;
Ölüm yoktur!
Sana açılan
Bana yol olarak düşen
Kapılar vardır bu yolculukta…”¹
Kısacası, “yaşamak için gitmek gerek” diyorum!
Gitmek, O’nun varlığında buluşup yokolmaktır.
_____________________________
¹ Yılmaz Ekinci, Yol Şiirleri, Timaş Yayınları