YILMAZ EKİNCİ
Ah İskenderiyeli Hypatia
I
Mermer sütunlu bir avluda onu gördüm
Yüreğinde ateş
Gözlerinden ışıklar saçılıyordu
İskenderiyeli Hypatia ateşler içinde ölüme gidiyordu
II
Açtım kanatlarımı
Uçtum gerçeğin tarlasında
Krotonlu Theano'yu dört duvar arasında dinledim
Anfilerde Miletli Aspasia ile sohbet ettim
Fatıma Bin Said El Hayr ile uzun seyahatlere çıktım
III
Ben iki nehir arasından geldim
Bir suya anlattım seni
Bir de mermer sütunlara
Aşk ve ateştendi sözlerin
İskenderiye fenerinde gördüğüm
IV
Heybemde
Ateş ve ışık taşıdım
Yüreğimde kabuk bağlamış sözler
Ve geriye dönüp söyleyemedim
“Gel göğümde baharım ol! ”
V
Mermer sütunlu bir avluda
Işıklar içinde ölüme yürüdüğünü gördüm
Ay utancından ışımadı o gece
O gece bir serçe sessizce ağladı
Sıcak bir Akdeniz akşamında
Kimseler görmedi Nil nehrinin nasıl çağladığını
VI
Ah
Yoksun
Karanlığa damlıyor bilincim
Artık bu şehirde bu kadar günahı taşıyamam
Mermer sütunlara düşer suretim
Sol tarafımdan acılar sağıyorum
Muhacir bir kızın göğsünde
Aşk ve ölüm düşüyor
Akdeniz’in kıyılarına
VII
Gitme
Ah İskenderiyeli Hypatia gitme
N’olur gitme
Fanatizmin bahçesinde ancak dikenler yaşar…
VIII
Ölümün sıcak infazıyla uyandım
Güneşlere yattım
Uzun sürmüş gecelerde soluğum ateşten bir çığlıktı
Bilemedim ben hangi zemheri sularında boğuldum
IX
İsrafil’in sur’undan seslendim sana
Dönmedin
Yıkık bir sütun arasında gördüm
Kanayan tenini
Ve ne zaman yüzüne baksam
Yüreğimden bir çift güvercin havalanır…
X.
Ah!
Mermer sütunlu bir avluda onu gördüm
Yüreğinde ateş
Gözlerinden ışıklar saçılıyordu
İskenderiyeli Hypatia
Ateşler içinde ölüme gidiyordu…