GONCA YILMAZ HATUNOĞLU
Albina
söküyor obamdan
son otağını zaman
sekiyor taşlardan su
bir ceylan nazarımdan
ölüm akıyor
gözlerinden bir kurdun
sen benim alma gözlü
atımı vurdun
başını okşuyorum
öksüz acılarımın
bitiyor, şu dünya güzelinin
yaman kaygısı
yaşamazken onda
ölümden gayrısı
siliniyor savaşlar
tarih kitaplarından
ve o takvim ağaçlardan
artık çelimsiz bir gazel
rüzgarın önüne kattığı bir bulut..
yalçın dağlarda kaybolan umur
bu şehir bu insanlar
bu ömrüm dediğim…
bir ah kadar uzun bir yağmur
ip kısa kuyu derin
yılanlar dolanıyor kovalarıma
çıkardım otuz dokuzu
aşk kırkıncı gömlekmiş
şifası ağusunda
aşk
lime lime olmakmış
has kumaştan
o mağaranın duvarlarına
hep aynı yere kuyular kazdın, hep aynı yere tuzak kurdun
düştüm yeraltına bir masalın
sen benim gerdanı şahmaran
atımı vurdun
sökülüyor sol tarafımdan
kendi etimi bağladığım yara
dikiş tutmuyor bu kor,
iğne kör, cerrah tor
düşürdün kalemi,
gediğinden bir burcun
sen benim sağrısı kalkan
atımı vurdun
geçtim gecenin gümüş nehrinden
koptu kemanın kirişi
kırıldı sadrımda
o paslı temren
çile çeken kepazeye
ya Hakk dedin Enfali okudun
sen benim tulpar'ımı
rüzgar kanatlı atımı vurdun
dağıldı
zührenin aynaları
kumlarda aksi leyla'nın
kayboldu nirengisi vahaların
bu yokuş zeval
bu yokuşta hâl dili lal
esrik fısıldandı dualar
tersyüz oldu kuyular
kapandı insan çağı
tüm tahtlara sultan çıktı
harut'la marutlar
gökyüzüne bak dedin
güneş ışığımı ay'a doldurdun
sen benim alnı yıldız akıtmalı
atımı vurdun