Kül ve Gülden İbaretti Hayat

YILMAZ EKİNCİ
Kül ve Gülden İbaretti Hayat
 
Kanayan ve kanatan kelimelerin gizeminde
İlmi sima epistemolojisini tevil ettim
Kırmızı bir noter mührü ile
Varlığın ve yokluğun kıyısına vardım
Mühürlendi kalbim
Öyle derin öyle sonsuz
Yüzünün anaforunda
Kayboldum.
 
Ki
Sen aktın ben baktım
İtirafın kıyılarında
Çağıldayan bir çağlayandı yüreğim
Gitmek ile kalmak arasında
Gül ve külden ibaretti hayat
Lal oldum.
 
Gittiğim yerde mutlaka
Gök maviye yer yeşile döner
İki ceylan iner aşkın çeşmesine
Dağ titrer insan incelir
Seni görmek ne mümkün
Kör oldum.
 
Sözlerimi bir çerçinin bohçasına sarmaladım
Ve öylece çıktım itirafın ülkesine
An gelir her şey gül ve kül olur 
Sırrını tarihe nakşeden nakkaş
Papirüslere erguvan renkler nakşeder
Dokundum
Sır oldum
 
Yürüdüm çöllerde
Parıldayan aya/ısıtan güneşe
Fakiyê Têyran’ın dergâhında
Kuşların dilinde türküler söyledim
Sana yakın bana uzaktı hayat
Vardım kıyılarında gelgit oldum
Boğuldum.
 
Geldim
İki suyun karıştığı yerde
Sözün kutsallığında vaftiz oldum
Misal aleminde
Kendimde hamdım sende ateştim
Sorsan bilmem, ama sormasan bilirim
Özümseyerek geçtiğim bu yolculukta
Sende
Sarhoş oldum.
 
Maldı/mülktü
Bu cismani alemde
Bütün kutsal iğreti elbiselerden sıyrıldım
Kadim tabletlerde sırrını keşfettim
Sana dokundum
Hiç oldum.
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir