İstasyondan Bavulunu Alan Gider

İLKNUR İŞCAN KAYA
İstasyondan Bavulunu Alan Gider
 
Bir tren seyahatine benzer hayat. Durakları belli, istikameti belli…
 
Her “veda” bir hüzün iken, her “merhaba” bir başlangıç bu istasyonda.
 
Bagajların itina ile yerleştirilmesi çok mühim iş! Dökülen saçılan olabilir duygu misali. Emeğe saygı düsturu ile bakılan gözlük camlarını, yeni silmiş vicdan yumuşaklığı. Zaman mefhumu, geçmesin geciksin diye sesini duyuranları dinler.
 
Trenin kalkış düdüğü ile beraber yola devam eder bazıları. Bazılarının ise elleri kenetlenmiştir; ayrılmak istemez son ana kadar…
 
Tozların, duman ile yarenliği, geçmişe konacakların habercisi mi acaba? Hakeza bazı, toz olmak ister insan… denize nazır, begonvil kalbinde öylece unutulan…
 
Yaşanmışlıklardır böylesine derinden etkileyen duyguları.
 
Bir tren yolculuğu… Kalp ve beyin ritminde bozulma sezilirken, dilsizlik de bir dil. Duyabilene…
 
Hatıralar, unutulmazlar… Kalp gözü ile anlaşanlar; konuşmadan konuşanlar, gözleri en iyi dili konuşanlar… Hepsi bir arada…
 
Geçilirken koltuklara, yürek sızısı dolar içilen çaylara.
 
Görmek istenilen değilken o, yanında arar ruh, köşe bucak bir gün…
 
Tren ilerler… zaman ilerler… Molalar renk katar bu yolculuğa… Geçilir dereler, tepeler, köyler, kasabalar…
 
Yaşanan hayatlar değer göze. Ekin balyaları kaldıranlardan tut, bostan sulayanlara… tarla sürenlere… neşeli muhabbetlere yüz ifadelerini ekleyenlere…
 
Duraklarda yeni vedalar, yeni mutluluklar… Bazı imrenilen, bazı hale şükrettiren… Elden ele üleştirilen simitlerin kokusu dolaşır ortalıkta…
 
Gözyaşlarını saklayanlar, korkuların özetini çıkarır. Alındaki ter bedenin telgraf notuyken…
 
Kimse kimseyi neden dinlemek istemez o vakit? Tüm konuşulacakları, birkaç dakikaya tıka basa doldurma bilinçli bilinçsizliği ile zafiyet geçirir özlemler… “Kalpler bedenler gibi uzaklaşır” tezini mi destekler bu tavır?
 
Sisli dağları delen, geceyi korkutan kabadayı geçer… Bulutlar selama durur bu yabancıya. Yollar yol verir; doğa eşsiz tablolarını seçer. Her şey zıddıyla asılı manzarada; güzel çirkin, ak karasıyla…
 
Son durak, bekleyen bilinmeyenleri ile basamak uçlarında.
 
Nihayet!
 
İki güneş arasında yaşanırken hayat; biri doğan, biri batan aşılamaz set…
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir