Anlamını Yitiren Dünyada

MEHMET ALİ BAL
Anlamını Yitiren Dünyada
 
Hayat zıtlıklar üzerine kuruludur diye biliriz. Ama iki tezat dünyayı bir arada düşünemeyiz, idrak edemeyiz. Biri baskın geldiğinde bütün anlamlar yitirilir, başka bir dünya kurulur. İnsanlar bu iki dünya arasında gider gelir. Her seyahat hesapsız acıya, dayanılmaz zulümlere, ağlayan çocuklara, yanmış yıkılmış hanümanlara, toprağa gömülmüş şehirlere bedeldir. Her iki dünyanın, her iki zamanın insanları farklı farklıdır. Ama bazen çağların kesişme noktalarında doğarız bazılarımız. En kötüsü de bu değil midir? İki dünyanın da sakini, iki zamanın da şahidi olmak içten içe yakar insanı. Aslında hepimiz gibi ben de böylesi bir halin şahidiyim.
 
İşte bu yüzden, her zaman siz lüks tutkunu dostlarımla paylaştığım güzellik sembollerini, lüks şaheserlerini aynı şekilde konuşamayacağım. Nasıl konuşabilirim ki, bir kere aynı şehirler ve aynı insanlar bir başka hale büründüler. Akdeniz’in incisi Beyrut berhava olmuş; Hayfa, Yafa başkalaşmış, Gazze toprağa gömülmüş, cesur Kölemen Beylerinden mahrum Kahire’nin başı aşağıya düşmüş. Nasıl düşmesin ki, İkbal’in sözlerini değiştirerek söylersek “İslam’ı payitahtında” akıl ve fikir kurumuş, kudreti sönmüş, Güzel İzmir’in zenginliği fakirliğe inkılap etmiş, kadim Anadolu kıtasının vücudu iki yandan Akdeniz’e sarkmış çaresizlikten!
 
Akdeniz ise çoktan çıkmış Mare Nostrum olmaktan! Bağrında türlü türlü yabancı milletlerin demir canavarları tuzaklarını kurmuşlar.
 
Hani inciler istiridye kabuklarında oluşurlar ya Nisan yağmurları ile kavuşunca, şimdi Akdeniz’in şehirleri bombalar ile yıkılırken, yanarken mazlumların ızdırabıyla oluşuyor siyah inciler: Beyaz inciler hayattan koparılmış minicik çocuk bedenlerinde matemlerle…
 
 Hani zarif hanımların, neşeli kızların zarif parmaklarında ışıldar ya elmas yüzükler, gerdanlarını süsler ya Pomellato mücevherler şimdi acı süslüyor dayanılmaz bir hüzün bezenmiş kadınların yüzlerini. Ellerini iki tezat dünya arası kadar açmış kimsenin cevabını veremeyeceği sorular soruyorlar…
 
 Bu nasıl kadim çaresizlik Allah’ım! Bir yanda Lut kavminin çukuru var diğer tarafta ancak mucize ile açılan Kızıldeniz geçidi! Modern çağın katliamları bu kadim “ölüm sındığında” yapılıyor. Bir tarafta Eski Ahit fısıldıyor bir tarafta Kur’an hakikati haykırıyor. Ve Hicaz demiryolu izlerinde katledilmiş Osmanlı erlerinin çığlıkları…
 
 Dünyanın en güzel kalemleriyle acıyı, zulmü, katliamları yazmak nasıl bir şeydir? Montegrappa reddeder, Montblanc utanır çağın yüzüne zerkedilmiş bu lekeyi tasvir ederken.
 
 Çocuk ağlamalarının, bombalanmış meydanlarda ailesini arayan babaların acısı ve çaresiz anne feryatlarının saklanabileceği hangi lüks çanta vardır ki? Hangi lüks aksesuarlar bu çirkin çağı güzelleştirebilir? Güzelim barış kokusunu hangi parfüm verebilir?
 
 Göğsünden kan sızan şaheser saatlerde zaman kıvrılıp gidiyor, zembereğin her gerilişinde zaman bir kez daha tükeniyor insanlık için, merhamet için, kahramanlık için…
 
 Ve ROTAP olarak biz de katılıyoruz bu yüksek davete: İnciler, mücevherler, elmaslar metropollerde değil hayat fışkıran şehirlerde olmalı. Masum ve masun kızlarımız taşımalı mücevher takılarını, olursa siyah inci asaletten olmalı.
 
 Hüzün, matem, isyan, feryat ve saygı ile kıymetli dostlar.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir