Dolu Dolu
Hece Taşları
Dergisinin
108. Sayısı
Çıktı
Tayyib Atmaca’nın Genel Yayın Yönetmenliğindeki yine hece şiirleriyle dolu dolu olan Hece Taşları dergisinin Şubat 2024 sayısı olan 108. sayısı çıktı
Bu sayıda;
Şiirleriyle, yazılarıyla yer alan isimler:
Ahmet Efe, Ahmet Tanyıldız, Bestami Yazgan, Aslan Avşarbey, Zeynel Abidin Payas, İsmail Kutlu Özalp, Ali Ağır, Mehmet Gözükara, Selman Bilgili, Oruç Dadaşi Elman, İbrahim Baz, Cahit Can, Çoşkun Arslan, Ahmet Alan, Ercan Sağlam, Erdoğan Öner, Durani Kocaga, Mustafa Erdal, Mahir Başpınar, Sündüs Arslan Akça, Şükrü Ünal, M. Nihat Malkoç, Haşim Kalender, Tacettin Çetin, Barış Danış, Erol Koca, Durdu Güneş, Nuri Kaya, Selami Mengilli, Yakup Kanat, İsa Pemik, Fatma Özger Bilgiç, Təranə Arifqızı, Ercan Haney, Fikret Görgün, H. Abdullah Kozan, İbrahim Şaşma, Kadir Karaman, Kadir Köse, Mustafa İmir, M. Ökkeş Evren, Nurgül Kaynar Yüce, Osman Dindar, Memik Kömekçi, Ramazan Demirtaş, Yasin Şen, Yılmaz Türk, Mustafa Erkenekli, Tayyib Atmaca, Zeynep Sümer, Saliha Demirmenci, M. Yaşar Genç, Mehmet Osmanoğlu, Mahmut Topbaşlı, Hikmet Elitaş, Hülya Taş, Emine Savaş, Halil Gürkan, Hanifi Yılmaz, Fikri Avşar, Celalettin Kurt, Cahit Günay, Ali Parlak, Ahmet Doğru, Metin Özarslan.
“Hece Taşları” dergisinin 108. sayısında yer alan Sündüs Arslan Akça’nın “Ah Bu Şehir” şiirini tadımlık olarak alıntıladık, aşağıda okuyabilirsiniz.
SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Ah Bu Şehir
Her gelişim yağmura gebedir bu şehirde
Kıvranır usumdaki gün görmemiş anılar
Bulutlar ki alçalır kararır göğün yüzü
Sözüm genzime kaçar büyür düştüğüm boşluk
Artçı sarsıntıların yokladığı sıralar
Kırılır saç tellerim ve uzaktan ince saz
Taş döşeli sokağın güngörmüş çehreleri
Göçlerini yükleyip ötelere gitmişler
Her gelişim kambura çevirir bu şehirde
Kerpiç duvarlar göçmüş hatıralar üstüne
Birer birer kapılar kapanır üzerime
Kalbimin titreyişi saklı ceviz sandıkta
Döktüm dört bir kıyıyı, ağlaştıkça kendimle
Yabancı kalacağım çocukluğum olmasa
Çehrelerde arayıp bulamazken kendimi
Büyüyor garipliğim, öksüzlüğüm bir daha
Her gelişim kalbura çevirir bu şehirde
Yola koyulmalarım avutuyor ruhumu
Mevsim de üzerime gelip durmasa hani
Şu karşıki nehirde sanki annem akıyor
Kıyısına sesimden ağıt bırakıyorum
Bir mezar kadar sessiz çekingen bir seherde
Seftil’e döner başım buluşurum Rahman’la
Her gelişim mahmura çevirir bu şehirde
Gidenler ah gidenler eksilen dua küpüm
Şakaklarım yılları öğüten bir değirmen
Ölümün soğuk yüzü soluğuma sokulur
Darmadağınık olur büyüttüğüm ne varsa
Sırtımı yasladığım dağı arar gözlerim
Dudağımda solgun bir hikâyeden kırıntı
Kuşlar terennüm eder bütün yaşanmışlığı
Her gelişim teymura çevirir bu şehirde
Mevsim elbisesini giydirir üzerime
Eteklerim süpürür benden kalan izleri
Kim bilir hangi anda ya da hangi şiirde
Hayat kendini salıp yıkılacak üstüme
Hangi mısra tutacak ellerimden bir daha
Bu şehir, ah bu şehir en derin ağrım benim