LEYLA KARATAŞ
Kibele'nin Düşü
Zor zamanlar yaşıyordu
Gün bitmiş, ayaz çıkmaya yüz tutmuş
Titreyerek içini donduran çekiliş
Gümüş dumanlara yansıdı tütünün
Savrulurken ateşi
Ne mavi ne yeşil ne de turuncuyu
Sığdıramadı dünyasına utandı kadın
Döndü baktı arkasına
Buruk bir yürek vurgunu
Sol yanındaki üşümüş duvar
Asılırken ağırlığı boynuna
Beyindeki yükler sırtındaki izler
Deniz taşları mı? Bakacaktı geceye
Gün bağırdı ardından ''birlikte dolardık sızılara'
Güneş seslendi ''gitme dostum ben üşürüm’’
Rüzgâr hışımla kalktı '’bak saçlarındayım''
Utandı saatler utandı odalar
Aklında kül vardı yüreğinde bahar
Çay bardağı soğuk
Boyasız köhne duvarlarda
Çentikler atılmış aşka dair
Tenekelere dikilmiş çiçekleri suskun
Garipti onlar çok garip
İki sevdalı iki küskün
Yitirilmiş pusulanın imlecinde
Sapmalara köle gurur
Deli derya aşka kandı Kibele
Kozasında bekleyen kelebek miydi?
Güneşin vazgeçişindeydi aşk
Ağlamak ne zordu içine içine…
Ruhunu bulmuş kelimelerle
Baktı güz’den hırkasıyla
Bir melodinin soluğunda
Ne izi kalacak ne sıcak düşü
Kalakaldığı bu rüyada…