Kaldırım Çiçekleri “İki Resmin Çağrışımı”

SELAHATTİN YILDIZ
Kaldırım Çiçekleri “İki Resmin Çağrışımı”
 
Duyuyor musunuz. Size diyorum duyuyor musunuz. Evet evet tam da size diyorum duyuyor musunuz.
 
Sizin de taşlaşmış yanlarınızdan böyle hayat fışkırır mı. Kurumuş merhamet filizlenip çiçeklenir mi. Ruhun kölelerini azat ettiğinde o köleler kaçamak nefeslerle de olsa yeni bir hayatın başlangıcına boylu boyunca uzanır mı.
 
Küslüğün kavis çizdiği coğrafyanda, masum bir çocuğun parmak izleriyle dokunduğun her şeyde tebessüm belirir mi. Uçurumun kenarında mı yoksa kaldırımın dibinde açan bir çiçek olmayı mı isterdin. Uçurumun kenarındaki rüzgarların sertliğine aldırmadan tozlarını uçuran rüzgarların ardından yeni bir başlangıca umut gözleriyle bakmak filizlerin başlangıcı için ne tanımsız bir kopuştur. Kaldırımların kenarında taze ve sevecen duruşunla kaç ayak duygusuz basıp geçer üzerinden. Ve sen hiç aldırmadan tekrar açmayı denediğinde sen seni okursun hoyrat ezişler de kendini.
 
Bazen en olmaz yerlerde güzellikler sunulur bize. İmkansızlıklarda imkânı hatırlatır. Neden bu kadar endişe. Günah taşıyan kaldırımların suçu ne. Kaldırımlar günahkâr değil ki. Paçasından kibir, haset, görgüsüzlük, haksızlık akanların düştüğü yer toplumların günah podyumu olurlar ancak. Podyuma ne koyarsan onu gösterir. Güzeli güzelliğiyle, çirkini çirkinliğiyle. Kaldırımlar günahkâr olsaydı taşların arasından gülücükler savurarak hangi tohum can bulabilirdi.
 
Bize acımasız olma diye haykıran bir denge var bütün dengeleri bozanların inatlarına inat. Metropollerin dumansı betonları arasında nezaketiyle duruyor bir kaldırım çiçeği. Etrafına bak ne çok nezakete ihtiyacı olan insan var insan selinde. Kör göze parmak sokar gibi filizleniyor merhamet.
 
Realitenin arsızlığına rağmen hakikatin vicdan sesleri süzülerek sağır kulaklara mi, fa, sol üflüyor. Duyuyor musunuz? Size diyorum duyuyor musunuz. Realiteler hibrit tohumlar gibi kısır ve tatsız. Hakikat ise dedelerimizden miras bırakılmış çekirdek. Kuru dalları cana kavuşturmak için koşan güneşi, toprağı ve suyun senfonik sesleri bize kendi çekirdeklerimizi hatırlatıyor.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir