SELAHATTİN YILDIZ
Kızıl Deve
Geminin tahtaları henüz çürümemişken
Halatları pas tutuşta daha erimemişken
İlahi sözler uğuldaşır kulakta
Sanki değil boğulan atalarının başı
Yine de heybetiyle kurulmuştu saraylar
Değişmez kuraldır bu
Zalimlerin dilinden esen rüzgarlar anlar
Her çift yayılınca arza yeniden
Toprak yeşillenince anaç gibi derinden
Sefalet yerini bıraktı sefahate
Taş ilahlar yükseldi toprağın damarından
Salih eller değince açılır perde
Kayadan deve çıkar hem de tüm heybetiyle
Memesinden süt damlar o kıpkızıl devenin
Ortaklarından sonra sahibidir çeşmenin
Dokuz koldan koşturur esaret haydutları
Köle alır satardı insanın mahdumları
Tufandan geri kalan eski huylar ve tapış
Üç yıl toz kalkar da yine etmez aldırış
Son uyarı geliyor kulaklar kalpler katı
Yedi gün sekiz gece bozulacak rahatı
Kara bulutları yağmur sanıp baktılar
Sekizinci günde kumları yaladılar
Haset durağında on birler plan kurar
Ölüme razı değil köle olsun son karar
Daldırır su çekmeğe çıkarılır kuyudan
Satılır bir çocuk değeri bilinmeden
Gömleği sırttan yırtık anlatamaz derdini
Ehramlar gebe kalır uzun süren sancıyla
Sığırlar rüyaların otunu yer durmadan
Ekinleri yeşertir ambara döner zindan
Un tere karışmazsa boğazında dursun nan
Böyle söyledi Mesih göklere karışmadan
On bir kaldı geriye bir değildir “on” lardan
Son akşam yemeğinde ihanet şekillendi
Tahtaya çivilenip yüceldi havariler
İnci gibi parladı onbirlerin halkası
Gökten gelen emire insan sözü yarıştı
Yeni sözler türetip birbirine karıştı
Kara bir taşın rahminde doğdu hayat
Görmedi ondan sonra ne döşek ne de rahat
Emin olmak sıfatı yapıştı evvelinden
Neden “O” diyenler kibrinden hasedinden,
Çatlayıp çıkamadı sanemlerin rahminden
Değişmez sözler yıllarca filizlendi
Aynı sözdür okunan değişmedi o nefes
Selam olsun buradan yetimin sinesine
Kapıları açılsa bir girsek hanesine