İSMAİL OKUTAN
Bakır Gökten Gazap mı İniyor Ne
Bakıp bakıp ağlıyorum ağyarıma her gün
Bakır gökten çetin bir gazap mı iniyor ne
Bağırsak, utanç bitmiyor yeryüzünde
Her gün yeni bir yağma, her gün yeni bir yürek işgali
Sürekli bir sürek avı insan soyuna karşı
Eşkâli gözümün önünden gitmiyor karabasanın
Ellerinde kâğıt mendil mülteci çocuklar içimi dolduruyor hüzünle
Dolduruyorlar şımarık, cimri sokakları
Gümüş bir hasretle bekliyorum kıyamı
Ellerinde sabun ve silecek, yolarda bekler mülteci çocuklar
Arabaları durdurup ayıplarımızı siliyorlar her gün
Her gün bozuk ve ayıplı tavırlarla azaldı yüreklerimiz
Merhametten vazgeçtikçe elimizden alındı benliğimiz.
Bilemedim kaç bin yıllık gurbeti yaşadım, bilemedim
Bilemedim, kaç milyarlık yalnızlık içimde yaşıyor
Caddelere taşan kalabalık yayılıyor ücralara
Islığını çalıp sessizlikten kaçıyor tenhalara
Başı kalabalık duygular sığınıyor zelal ve zülal yalnızlığıma
Bütün sesler muğlak sessizliğin içinde
Bütün kahkahalar kehkeşanların içinde
Kehkeşanlara kaçmış biriyim ben
İçimde kekeme çocuklar fısıldar
Vuslatımı engelleyen sarp dağları aşmak için
Senelerce bekledim bir Ferhat formunda
Zulüm nedir, hasret nedir anlamak için
Bekledim yıllanmış bir hüzün konumunda
Utanç bitmiyor yeryüzünde
Bakır gökten çetin bir gazap mı iniyor ne
Gümüş bir hasretle bekliyorum kıyamı