Toplumsal Gerçekçilik dönemi; 5 Yönetmen 10 Film
Zeytinburnu Belediyesi’nin düzenlediği 100. Yılında Türk Sineması söyleşi dizisinin Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen Aralık ayı bölümünde İhsan Kabil’in konuğu Türk sinemasının önemli yönetmeni Ertem Göreç oldu. Türk Sineması’nın 50’li, 60’lı yıllarını anlatan Göreç’in, 1960 ihtilali sonrası Türk sinemasında sansürün artışıyla toplumsal gerçekçilik akımının başladığına değinmesi dikkat çekti.
Ertem Göreç, İhsan Kabil’in “50’li, 60’lı yıllar klasik Yeşilçam sinemasının serpildiği geliştiği yıllar. Siz de bu yılları en ince ayrıntısına kadar tanımış, içinden geçmiş bir yönetmensiniz. O yılları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna 1960 ihtilaline ve sansüre değinerek cevap verdi.
“1960’da biliyorsunuz ülkemizde bir ihtilal gerçekleşti ve gençler asıldı. Bu olaylardan sonra Türk sineması için sansürün genişlediği bir dönem oldu. Çözüm olarak sansüre giderken filmleri kesiyorduk sonra sahneleri tekrar ekliyorduk.
Yakalandığımız da oluyordu. Toplumsal bir olayı gerçekçi bir sinema diliyle anlatmaya başladık. Toplumsal gerçekçilik dediğimiz bu dönemin beş yönetmeni, 10 filmi var. Bu süreç 10 yıllık bir süreçtir. Halit Refiğ, Duygu Sağıroğlu, Lütfi Akad, Metin Erksan ve ben bu tarzda filmler çektik. Mesela o günlerde Aşık Veysel’in hayatını çeken Metin Erksan ilk sansüre takılandır. Erksan filmi Aşık Veysel’in köyüne gidip çekiyor. Çıplak ayak dolaşan, mağaralarda yaşayan çocuklar var ve bunlar gerçek. Sansür kurulu ‘Türk köylüsü böyle değil.’ diyerek reddediyor. İçim cız ede ede o sahneleri kestim. 1,5 saatlik film 1 saate indi. Yine reddedildi. Erksan en sonunda bir firmanın Amerika’dan reklam amaçlı getirdiği traktör vs olan görüntüler ekliyor kuruldan geçmek için. İki gün oynadı film, sonra sinemadan toplatıldı.”
Ertem Göreç bir izleyicinin sorusu üzerine ise Türk sinemasının kralı olarak bilinen Ayhan Işık’la ilgili şu anısını da duygulu sözlerle dinleyiciyle paylaştı:
“Ayhan Işık bir tek gün bizden sonra sete gelmemiştir. Kendisine, işine çok saygı duyan bir sanatçıydı. Bir gün Galata Köprüsü’nün oralarda film çekiyoruz. Köprü gece kaldırılıyor, sabah açılıyor o günlerde. Sabah beşte çekim için orada toplanıyoruz. Bir gidiyoruz Ayhan Işık herkesten önce gelmiş, bekliyor. Bir gün arkadaşlarla konuştum, 15 dakika erken gitmek konusunda plan yaptık. Ayhan Işık’tan önce sette olacağız. Planı uyguladık, sabah beşe çeyrek kala sete ulaştık. Bir de ne göreyim? Yine orada bekliyor. Şaşırdım, biri haber mi verdi acaba dedim? Ayhan Işık da bana ‘Benim hislerim var. Bu sete asla sizden sonra gelmeyeceğim.’ dedi. Gelmedi de…”