Heykel, Tılsım ve Profan (I)

EYYÜP AY
Heykel, Tılsım ve Profan (I)
 
Galat-ı meşhurdur İslam dünyasında; heykel’in “put” anlamına geldiği. Sanem kelimesi zamanla Heykeli abzorbe etmiş ve bu galatın şöhret bulmasına neden olmuş olmalıdır. Oysa sözlük anlamlarına bakıldığında “sanem” kelimesinin de “vesen” kelimesine abzorbe olduğu ve put anlamına gelmeye başladığı anlaşılmakta. İlginç olan bu üç kelimenin üçünün de Arapça oldukları zannının da sadece bir “zan” olduğudur. Yine sözlük taraması yapıldığında bu üç kelimenin sonradan Arapçaya girdiği her birinin Arap dilinde farklı bir serüvene sahip olduğudur. Bu çelişkiyi küçük yaşlarda rahmetli ninemin kitaba heykel demesiyle fark etmiştim. Ancak onu anlamlandırmam arkeolog olmamla mümkün olabildi.

Büyük atamdan kalan kare görünümlü (muhtemelen el yazmasıydı, çünkü bir tabu olarak hiç açılmazdı) bu küçük kitap, evimizde “Hacının Dede’nin Heykeli” diye anılırdı. Bir tılsım olarak Loğusa kadınların başucunu konur, kadının kırkı geçince kitap yeniden saklanırdı. Bundan yaklaşık 20 yıl kadar önceydi birileri yine Loğusa kadının başucuna koymak için alıp götürmüş ve bir daha geri getirmemişti. Muhtemele bir antikacıya satıldı.

Yukarıda kısmen değindiğim gibi “Heykel Sanatı” konusunu ele almak ciddi sorunları beraberinde getirmesi kaçınılmaz gibidir. Tarihsel süreçlerin enkazı altında oluşan Müslüman zihin, alışık olduğu doğruların/konforların dışında yeni şeylerle karşılaştığında ani ve sert tepkiler göstermek gibi bir huyu vardır. Dediğim gibi birçok konuda (ezik) Müslüman zihni aşırı derecede kristalize olmuş en ufak bir dokunuşta kırılmakta, dağılan kıymıkları etrafı kan gölüne çevirmektedir. Hal böyle olunca da bizler gibi farklı anlam dünyalarına pencere açmış insanların daha hassas olmaları bir zorunluluktur. Muhammed Arkon bu konuya dikkat çekerken Kur’an okumalarında bir zihin arkeolojisi yapmaktan söz eder. Bu bağlamda Kur’an okumaları yaparken, tıpkı arkeolojik katmanlar gibi tarihin zihnimizde oluşturduğu katmanları kazıyarak altından çıkan yeni anlam dünyalarını keşfetmemizi sağlık verir bizlere.

Efendim “Heykel” “Sanem” ve “Vesen” kelimelerinin etimolojik anlamlarına ve Kur’an anlatımlarına bakıldığında bu üç fenomenin farklı farklı anlam ve bağlamlara işaret ettiği görülür. Kur’an, sadece sanam’ın çoğulu olan “esnam” kelimesini bildiğimiz “put” anlamında kullanmıştır (Enbiya 52). Bir tür “Put” diye anlamlandırılan “temsil veya çoğulu olan temasil” terimi de ilginç bir şekilde Kuran’da Sebe süresi onüçüncü ayetinde Hz. Süleyman (sarayına koymak) için yapılan ve profan bir bağlamı olan “güzel sanatlar nesnesi” anlamında kullanılmıştır. Etimolojik olarak “abstrak figür” anlamını en yoğun şekilde yansıtan vesen ise Kuran’da hiç kullanılmamış, Heykel kelimesi de aynı şekilde hiç zikredilmemiştir. Etimolojik olarak bakıldığında vesen kelimesi ibadet etmek için taştan veya ahşaptan yontulan idol anlamına gelirken, sanam (fiil hali tasnim) kelimesi (daha çok metale) form vermek, figüre etmek ya da resmetmek gibi anlamlara gelmektedir ve bütün bağlamlarıyla ibadet amaçlı yapılan şey yada tılsımlı nesne anlamlarını içermektedir.

Heykel kelimesi Arapçada daha çok mabet, sunak ve anıt gibi büyük bir yapı ve bazen de taslak/iskelet anlamlarında kullanılmıştır. Farsçada Heykel beden anlamında da kullanılır. Arapçada heykel kelimesinden türetilmiş başkaca bir kelime bulunmamaktadır. Bilindiği üzere cahiliye dönemi Kabe’sinde bulunan ve müşrikler tarafından tapınılan heykellerin hemen hepsi ya Yemen bölgesinden ya da Suriye’den (Biladüşşam’dan) getirilmiştir. Anlaşılan Arap zihninde ve dilinde tanrı ile heykel arasında (belki de Hz. İbrahim’in Hanif dinin etkisiyle) başlangıçta bir bağ bulunmamaktaydı. Nitekim Mekke’nin fethinden sonra Kabe’deki putlar yıkılıp yok edilirken taşradaki putlara dokunulmamış, ancak Emeviler döneminde bu yontular/putlar toplatılarak, Hindistan bölgesine “putperestlere” satılmışlardır. İşin ilginç yanı bunlara birileri tapar diye kaygılanılmamış, tahrip edilip, yok edilecekleri yerde bir ticari meta olarak satılmış olmalarıdır.

Bu ilginç ve bir o kadar da provokatif olan bu girişten sonra asıl konuya girelim ve “heykel”in ya da daha geniş anlamıyla “heykel sanatı”nın tarihsel süreçteki serencamına bir göz atalım, bir dahaki yazımızda…

 

Yorum yok

  1. Nurbanu Gülaçtı

    Modernite ve gelenek perspektifinde olaya bakıyor olmanız taktire şayan bir tutum. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir