MEHMET ALİ BAL
İlham Veren Saatler
İlhamlar inancımıza göre vahyin de içinde bulunduğu geniş bir yelpazede yer alan ve Allah tarafından insanlara ve hatta hayvanlara verilebilen ilahi nefhanın minik esintilerinden bir demettirler. Bir tür gökkuşağı gibi ilahi hediyelerin dizildiği, insan ve varlığın ruhunu oluşturan kaynağı ancak Yaratıcının var etmesi olan maddeyi aşan ve bazen de biçimlendiren can şifreleridir. Bu ilhamlar bazen kendileri ana kaynağın içinden yaratılmaktadır. Bazen ise ilhamlar yaşadığımız olağan dünyanın içindeki basit unsurların süvarileri olarak dünyamıza gelirler. İlhamların binekleri bazen cansız varlıklar da olabilirler. Burada önemli olan canlı veya cansız varlıklara yüklenen ve üflenen ruhtur, candır ve manadır. Zamanın güzeli saatler bu sembollerden ve ilham taşıyıcılarından biridirler. Bazen de ilhamlar birebir varlıklara değil, bütün eşyayı esrarlı bir tül gibi örten zaman perdesine üflenirler. Ve bütün eşya bu saatlere denk gelen ilhamlarla boyanır ve zamanın ruhu eşyaya ve insanlara nüfuz eder. Bu ilham saatleri son derece olağanüstü ve hayatın en çarpıcı sembol olaylarının biriktiği saatlerdir. Adeta zaman akıntılarının girdapları veya büyük nehirlerin denizlere dökülmesi gibi “Ya Fettah” diyerek okyanuslarla vuslatın hurucudur (Çıkışıdır) nehir yataklarından.
İlhamların en özel, belirgin ve ilahi boya ile boyanmış olanı vahiydir. Batılı ilhamı maddi ve rasyonel bir çerçevede anlar, Vahyi de ilham olarak kendi maddi çerçevesinde bir yere koyar. Hâlbuki bırakalım Vahyin maddi bir ilham çerçevesine konulması, bal arısı gibi hayvanlara yapılan basit ilhamlar bile Vahiy gibi İlahi kaynağı şeksiz ve şüphesiz esintilerdir (Ve Rabbin bal arasına ilham etti (Ayetin orijinali “Ve evhaa Rabbuke ilen nahl”). Nahl 68). İnsan ve madde etkisinin olması düşünülemez.
Bu yüzden ilk olarak, ilhamların en zirve noktası olan vahiy saatleriyle başlama istiyorum. Bu anlamda Peygamber Efendimizin (sav) vahye mazhar olduğu saatlerinin ihtişamına dikkat çekmek istiyorum. Hayatı Seniyyelerinin her anı olağanüstüdür. Ancak, öyle vahiy saatleri vardır ki, o yüksek hayatın da süzülerek haddeden geçtiği ve inci tanesine dönüştüğü anlara şahit oluruz. Mesela Hüzün Yılının başında dört (4) yaşında vefat eden büyük oğlu Kasım’ı kaybeden Efendimizin Kuaykıan Dağına,
"Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanmaz yıkılırdın" diyecek ölçüde yaşadığı acıyı, ardından küçük oğlu Abdullah’ı da kaybedişini ve Mekkeli müşriklerin “Ebter” ve ağır iftiralarının kuşattığı bunaltıcı atmosferi düşünelim. Ve hemen ardından gelen Kevser suresinin “Müjde saatlerinin” ferahlatıcılığı ne kadar nezih ve mukaddestir "Şüphesiz ki Biz sana Kevser’i(2) verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl nesli kesik olan, sana düşmanlık edenin ta kendisidir." (Kevser: 108/1-3). Bu büyük müjdeler büyük sabır mevsimlerinden sonra gelen nimet ve lütuf yağmurları gibidirler. Bazen de öyle vahiy saatleri vardır ki, tam da şiddetli acıların ve Uhud şehitlerinin ebediyet ve fanilik sınırında biriktiği savaş sonrası adeta temkin, itidal ve müşavere ayetleri o dilimde nazil olmuştur. İşte Hazreti Peygamberin (sav) hayatından örnek vahiy saatleri…
Bazen ilham veren saatler, ordusunun karşısına bembeyaz kefeni ve şehitlik arzusuyla çıkan Sultan Alparslan’ın yüreklere sığmayan konuşmasının fanusu olan zaman damlacıklarıdır. Bazen de ilham veren saatler zorlu bir Sina yürüyüşü sonrasında Mısır diyarının anahtarlarının teslim alınması müjdesinin verildiği anlardır. İlham da Vahiy gibi bir sıkıntıdan kurtuluş, yeni kapıları ve ülkeleri fetih, yeni bir filizin çıkışı ve ağıyı (Zehiri) bal etmenin şifreleridir ki, hepsi O’ndan (cc) gelir…
İlham veren saatlerin kendilerinden çok işaret ettikleri ve kabul edildikleri idrak çerçevesi önemlidir. Bazen sıkıntılı zamanlarda fetih müjdeleri ve işaretleri serpilir zamanın yüzüne… Bazen de ihtişamın tam ortasında Kral Balthazar (Belşatsar) sarayında “Mene, tekel, feres!” ikazları… Danyal Nebinin okumasıyla “Mene: Tanrı senin krallığının günlerini saydı ve ona son verdi. Tekel: Terazide tartıldın ve eksik bulundun. Peres: Krallığın ikiye bölünerek Medler'le Persler'e verildi." Aynı gece Persler Babil’e girer ve imparatorluk bir gecede yıkılır.
Bazen gecenin belli bir vaktinde kabul kapıları açıldığı gibi ilham kapıları da açılır… Bu yüzden Kur'an'ı Kerim'deki ibadet ve dua ve tesbih vakitlerine işaret eden ayetlerini dikkatli okumamız gerekir. Bu ayetlerde gecenin gafletle yutulduğu zaman dilimlerinde veya seherde uyanık kalplerde başlar ilham saatleri. “Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı'ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın.” (İsra, 78,79). Anlıyoruz ki, ilham saatleri için uykuya ve gaflete direnme ön şarttır. Tıpkı müjde saatleri için sıkıntılara göğüs germe şart olduğu gibi. Ve ilhamın bizatihi kendisi bir binittir, rahmetin ve bağışlanmanın, sonsuz hediyelerin ve kalp kapılarının açılışının biniti…
Bazı ilham saatleri ilhamın ve vahyin geldiği zaman dilimlerini ifade ederler… Bazen de ilham veren saatler derken, maddi işlemelerindeki zarafet, yakınlık ve ustasının ruhundan ilham alacağımız maddi saatler kast edilir. Bunlardan birincisinde saatler “Zamanın dilimleri” diğerinde ise “Zaman dilimlerinin ölçüm araçlarıdırlar”. Bizler mana ve maddenin ideal sentezinin oluşturduğu bir medeniyetin çocuklarıyız. Hem ilham veren zaman dilimlerini hem de o zamanlara işaret eden ilham veren saatlerin varlığını kabul ediyoruz. Her ikisinin de insanın ferasetiyle, basiretiyle ve idrakiyle kavrandığı ölçüde tam varlık kazanacağını düşünüyoruz. Bu idrakin de, zamanın o dilimleri veya ilham verici saatler gibi ayanı sabiteden (Sabit hakikatlerden) olduğuna inanıyoruz. Peki, nedir ilham veren saatler? En başta ilhamı yaşatmaya elverişli zarif ve asil ve sembol olmaya namzet saatlerdir. Mananın, ilhamın, güzelliğin ve asaletin maddesine meczolduğu istisnai şaheserlerdir. Bunun ne derece kaynaklarımıza yakın bir kıymet ifade ettiğini, yine kaynaklarımıza müracaat ederek anlayabiliriz. Zarafet ve güzelliği sadece bir form değil öz zarafeti ve güzelliği olarak gören medeniyetimizin bakiyesi eserler bugün bile ilham vermeye devam etmektedirler. Bunun da ötesinde, zarafet ve asalet insanın davranışlarının da özünü oluşturmaktadır. Bu öylesine kabul gören bir değerdir ki, yaşamasına en elverişsiz şartlarda bile terk edilemezdir. Son döneme taşınan değerlerimiz arasında zarafeti, seçkinliği ve asaleti en güzel ifade edenlerden biri kalplerimizin zarif kahramanı Aliya İzzet Begoviç’tir. Yüzyılın en büyük katliamının tam ortasındaki ve Doğu ile Batı arasındaki Bilge ve Zarif Kral “Müslümanların zarafet sahibi olmaları gerektiğini” vurgular. Bu zarafet duyuş, düşünüşlerimizden ve davranışlarımızdan şehirlerimizin inşasına ve hayat araçlarının tasavvur edilmesine ve süslenmesine kadar birçok alanı kapsamaktadır.
________________________________________