Ali Tavşancıoğlu’nu Hayırla Anarken

MEHMET BAŞ
Ali Tavşancıoğlu’nu Hayırla Anarken
 
Bu dünyaya inanan insanların aklına gerçekten şaşarım. Bir ağacın altında oturup gölgelenmekten başka nedir ki yaptığımız. Hele ki genç yaşta kaybettiğimiz dostlarımız akrabalarımız bu gerçeği bize daha çok haykırırken. Bir de sıklıkla dünyanın yalancı çehresinin musalla üstünde söndüğünü görüp dururken. 
 
Bundan bir buçuk sene kadar önce bir bahar günü dostumuz Ercan Köksal’ın telefonundan gelen sesle Ali abi’nin ahrete irtihal ettiğini öğrendim. Aslında yakalandığı o sinsi hastalığın onu aramızdan alıp gideceğini biliyordum. Fakat bu gerçeği bir türlü kabul edemiyordum.
 
Vefatından on gün evvel uzun zamandır kapalı olan telefonunu aradığımda çalıyordu. Fakat bu sefer telefona Ali abi’nin bir akrabası çıktı ve şuurunun yerinde olmadığını söyledi. O an iki damla gözyaşının masanın üstüne düştüğünü gördüm. Ölmeden evvel ölen bir dostumuzu henüz salası bile okunmadan kalbimizin derinliklerine gömmenin sancısı büyüyordu içimde.
 
Bir gün içimi hala kanatan bir vefat hadisesinden sonra, Ali abi dedim “annem öldü kendimi çok çaresiz ve yalnız hissediyorum ne yapayım bilmiyorum” dedim. “Sabır gardaş sabır” dediğini hala unutamıyorum. Şimdi aynı sabrı Ali abi için de gösteriyor, hüznümü isimsiz bir sükûtun kalbine gömüyorum.  Hele de Ali abi’nin o “gardaş” deyişindeki samimiyeti hala hayırla anıyorum.
 
ALİ-TAVŞANCIOĞLUAli Tavşancıoğlu son yıllarda Yozgat’ın edebiyatımıza kazandırdığı en büyük kalemlerden birisiydi. Onun derin edebiyat birikimi ve çalışma azmi kısa zamanda kalıcı eserlerle süslenmişti. Divan edebiyatını çoğu eski edebiyatçıdan daha iyi bildiğini hatta bu türde eserler verecek kadar derin bir yetkinliğe sahip olduğunu çoğu kişi bilir. Şehriyar ile Kün Edebiyat ile edebiyat azığını sırtlayıp gittiğine hepimiz şahidiz. Yusuf Ziya Yozgadî ve Kastamonu Küre İnebolu Temaşası, Şu’ara-yı Bozok, Niğdeli Divan Şairleri ile tezkire sahasında verdiği eserler gerçekten sahasında önemli eserlerdir. . Meşher-i Şuara isimli son kitabıyla fantastik kurgu alanında edebiyatımıza unutulmaz bir eser kazandırmıştır.
Gökten Yıldız Düşürmek kitabında şiirin uçlarına ulaşmış derin bir metafizik kavrayışı yansıtmıştır. Mualla şiirleri ise Romalı Mualla olarak hala kitaplaşmayı beklemektedir.
 
Ali Tavşancıoğlu’nun talihsizliğini Anadolu’nun ortasında çölleşen irfanların kendini anlamamasında ve vefasız bir iklimin onun verdiği meyvelere yabancı olmasında arayabiliriz. O kıymeti bilinmeden yaşadı ve kıymeti bilinmeden aramazdan ayrıldı. Fakat samimi bir Müslüman ve izzetli bir şair olarak eserleri ile yaşamaya devam ediyor.
 
Yozgat’a yolu düşenlerin Ali abi’nin mezarına bir Fatiha demeti bırakmalarını istiyor, Ali abi’ye Cenab-ı Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Sözlerimi Ali abi’nin şu güzel mısraları ile tamamlıyorum.
 
“Sen ayazı kül rengi gecesi gümüş şehir
Avucumda titreyen kalbe sığdın küçüldün
Kim bilir kaç cesedi emip büyümüş şehir
Bir gecede çürüdün ufalandın döküldün”
 
 
 
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir