Eski Zamana Yitik Ağıtlar

İSA KARATEPE
Eski Zamana Yitik Ağıtlar
 
Metruk bir bina gibi hayat
Artık kuşlar bile konmuyor penceresine
 
Bahara yakın bir zaman, bir ağaç dalının kıyısında kalan buz tanesinin ucundan karlar eriyor.
Yerde yolunu bulmaya çalışan sular kıvrım kıvrım akıyor ileride birleşmek üzere.
Sokak satıcılarının sesi birden ürkerek havalanan kuşların kanat sesine karışıyor.
İleride birkaç evin bacasından belli belirsiz dumanlar çıkıyor.
Dar toprak yolu aşarak yokuşun altında bir eve doğru yürüyen birkaç çocuk. Tahtası solmuş boyası dökülmüş eski bir kapıyı tıklatıyor.
Yaşlı bir teyze açıyor güleç yüzüyle kapıyı.
Teyzenin yüzünü kapıda görmesi ile heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmaya başlıyor. Az sonra anlıyorum nedenini.
Oğlum gelmiş diyor bir sevinçle.
 
Sonra bir çıkın içerisinde çocuğa muştusunu veriyor.
İçeriye süzülüyor telaşla sobayı yakmak için, birkaç dakika sonra eski fistanına ellerini silerken soba tutuşuyor.
 
Sobaya demliği koyuyor el yordamıyla, loş odanın içinde bir kesede saklı kuru çayı buluyor.
Toprak evin tahtadan gıcırdayan basamaklarından çıkarak diğer odaya geçiyor ve kısa bir süre sonra elinde birkaç şekerle dönüyor.
Sonra tekrar tahta kapı çalıyor.
Kavuşuyor bir anne oğula.
 
Özlem içinde konuşulan tarifsiz birkaç cümle belki maziden birkaç fotoğraf.
Suya sabuna dokunarak geçiyor yıllar arkasından bir zaman.
Çok sonra anne gidiyor kavuşmamak üzere.
Oğlan gidiyor.
Ev yaşlanıyor kedi kayıp.
Metruk bir bina gibi hayat, artık kuşlar bile konmuyor penceresine.
Hayat duruyor sanki hiç olmamışçasına.
Bir enkaz içinden sanki bir asır çıkıyor.
Sözler ve suretler.
Kalanlara çok şeyler anlatıyor.
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir