Tükeniş(im)

EYYÜP AY
Tükeniş(im)
 
Heyecanlandırmıyor beni gayri;
Ne bir yağmur damlası ne bir kadın kokusu
Ne de tanrısal bir buyruk
Che Guevara’nın kesik elleri çekmecemde değil artık
Aşure gününde giydiğim siyah gömleğimi
Yoksul bir öğrenciye armağan ettim.
 
Tükendi bir bir kılavuzlu yollar
Tek bir adım dahi atmama izin vermiyor
Saydam ambalajlı buruşuk düşünceler
Mıh gibi çakılı kalmışım gün ortasında.
Gölgem ayaklarımı örtüyor sadece
 
Yeni bir “yol” aramıyorum
Bundan böyle bütün yeniler eski benim için
Aşınmış eşiklerden tiksinirim, midem bulanır, kusarım
Tarihin puslu anlak karelerinden
 
Bir suvari fırlar terkisinde endülüs
Üryan bar cariye
Hıçkırır kalbim, boğulurum.
Sırf bundandır
Muhammed’in bir kez ayak sürdüğü sıdrat ül-müntehaya çıkmayışım
Dul kadınlarla evlenenleri hep yadırgamışımdır
Flört dulu bakireler ise bana göre değil
 
“yol”un öznesi meçhul imgesi yitik –hiç kimse-
Hiçbir yerden hiçbir yere devinir durur
Herkese yakın herkesten uzak
Bir “yer” yok
Bütün ”yerler” majik aynaların çizmeleri altında
 
Şaşmıyorum mavi, kızıl ya da yeşil ölümlere
Utkular benden uzak dursun
Yenilgi şık durur
Kancıkların boynunda
 
İtiraf etmeliyim
Senfonik melodiler bir de bebek tebessümü
Romantik değildir bana
 
Ahitleştiğimiz menzillerde ararken seni
Mukaddes emanetler kapanıyor
Ayaklarıma
Çağların çözemediği pranga misali
 
Senin aşkına yinelemiyorum ahdimi yeniden
Bağışla dilersen
Dilersen ihanetle suçla
 
İçine hapsedildiğin tapınaklarda (ki kült
Onda imgeleştirildiğin sanat soluklandırmıyor beni
Karanlık perde perde iniyor gözlerime
Ey yollarında eskidiğim sevgili
 
Huşu eda etmiyor ibadetim vecde gelmiyor ruhum
Esrik, coşkun ve bir o kadar da hoyrat sevdalar
Meftûn eylemiyor beni
 
Uykuyu tanrının katına yükseltmeliyim övgülerimle
Tarifsiz kederlerim (in
Ruhumun en sevdiği hüzün
Öfke ve hınç uyur gözkapaklarımda çocukluğumdan beri (nenni…
 
Bilmek incitiyor narin bedenimi
Sönüyor bir yandan gözlerimin feri, bir yandan kirpiklerim nemli.
Çatallaşır yüreğim, bir ucu Rilke’nin başucunda
bir ucu gökyüzünde dolaşır…
 
Ağıt yakma zamanıdır, kırmızı güller solsun
Yasımı tutacak genç kızların dudaklarını siyah lâleler öpsün
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir