Bir Fırtına Tuttu Bizi

MEHMET AYCI
Bir Fırtına Tuttu Bizi | TÜRKÜ YAZILARI |
 
Akşam basmak üzeredir. Meriç’in, Tuna’nın veya başka bir nehrin kenarında oturup yavaş yavaş ırmağın renginin de akşamın rengine karışmasını seyrediyorsunuz. Uçsuz bir muhacirlik dolaşıyor içinizde… Sakin, alabildiğine sakin yaşadığınız büyük bir coğrafyadan ayrılmanızın akışı da o ırmakta… Akışta, geçmiş akınların, geçmiş aşkların, geçmiş fetihlerin sevincini gölgeleyen uçsuz bucaksız bir keder var.
 
Gözünüzü nehirden ayırdığınızda bütün rengârenk çiçeklerin birden o siyahımsı elbiseyi büründüğünü görüyorsunuz. Akşamın renginden değil de sanki bireysel ve toplumsal acılarınızdanmış gibi bu renk değiştirme…
 
Yüzünüzü gökyüzüne kaldırdığınızda o yıldızlar, kaybolan şehirlerinizden, kaybolan dağlarınızdan, kaybolan ovalarınızdan, kaybolan ülkelerinizden tarif edemediğiniz, tasnif edemediğiniz binlerce yaşanmışlığı çağrıştırıyor.
 
Yüzünüzü yola çevirdiğinizde, daha yakından başlayarak, paslı kahve cezveleri, parmaklıklar, ilerledikçe yıkılan evler, el değiştiren evler, ilerledikçe kendi kentinizin size bir açık hapishane olması gibi durumlar…
 
Dağılan bir yuvanın dağılan bir yurt, dağılan bir yurdun dağılan bir yuva olduğunu hissediyorsunuz bu türküyü dinlerken en çok…
 
Sadece sözlerinde değil, ezgisinde de, bir fırtına sizi öyle acı ve öyle estetik boğuyor ki, tutulduğunuz astım nöbetinden gözyaşlarınızı içerek, kalbinizden çıkan dumanı soluyarak kurtuluyorsunuz.
 
Türkü şöyle:

“Bir fırtına tuttu a yârim bizi deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız a yârim mahşere kaldı
 
Yeni cezve yeni cezve kaynar kaynamaz oldu
O benim nazlı yârimin dilleri söyler söylemez oldu

(Yeni cezve yeni cezve kaynıyor ocakta
Kasatura belimizde a yârim martinimiz kucakta)

Mahpushanede yata yata yanlarım çürüdü
Pencereden baka baka a yârim ela gözler süzüldü

(Mahpushanenin mahkûmları sıra sıra dizildi
Bu bizim kaderimize a yârim kara yazı yazıldı)”
 
Birinci, ikinci ve dördüncü ikilikleri söylenen türkü Selanik’ten derlenmiş. Kaynak kişi Fatma Çil, derleyen Yücel Paşmakçı…  Ben Şükriye Tutkun’dan, Zara’dan ve Cengiz Özkan’dan dinledim, sevdim… Siz kimden isterseniz…
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir