Kalp Ermişinin Vaazı

HAYRETTİN TAYLAN
Kalp Ermişinin Vaazı
 
a) Ezelin tin zelzelesi
 
imtihanları, kısmet ağacına çeviren sabrın dalındayım
nedenlerin tadında açılıyor yaşadıklarımın şükür çiçeği
bütünleştiriyor itikafa girdiğim mecranın meyvesinde
kelepçelendiğim mükafatın cennetinde buluşur cemalim
artık, huri gibi salınırsın hikmetin “kevser“ kıyısında
artık, kendim gibi gelirsin “sırrın” hükmüne
artık, nur ile sır, sır ile sur arasında “bir” gibiyim
artık, ezel ile evvelin alfabesinde “elif“ gibisin
artık, aşk ile aşkın sınırı arasında sıla gibiyiz Şehrinaz
 
b) Nefsin masalı
 
dört kitaba sığdı tüm gerçeklik, bir hitaba sığınamadık
nefsin masalındaydık, uzlar ve t’uzaklar yanıyordu
amaç örgütüne, örtülü ödenmişlik gibiydi özgürlüğümüz
adem ile havva’lığın doğrululuk coğrafyasında değildik
özümüze yabancılaştığımız her yerin, yarin mah/pusundaydı masumluğumuz
masum gibi yaşarken, masumiyetini kaybetmişliğin insan/sızılık rengiydik
her şeyi kitabına uyduranların yüzyıl yüzsüzlüğündeydi, hüzün yüzümüz
bu yüzden nefsin masalında kaf’lar, aflar, hedefler sıradandır Şehrinaz
bu yüzden kula kulların pullarından uzak, sevi coşumuyduk Şehrinaz
 
c) kendimize kumar, sevdamıza humar
sözcükler, kirli iç gözler arasında manasını aşarken
bilinmezlik sihrine yapışık ikizler gibi “bir’imizi“ eziyorduk
ne kendimizin ne de başkasının umut mumyasıydık
sıradanlığın sıradağları, bahtımızı sarmalamıştı
kimsesizliğin, aşksızlığın ümit sayfalarında umut tayfasıydık
kendimize sılanın serin sularında, mülteci duruşların dersindeydik
kendimize kaçışın ölümser sızısında suçluluğu onarıyorduk
anlaşılmayan yaşamın, anlatılmayan gerçeğin kırık mazisindeydik
bu ölenin kefeni, dersini sunarken beyazlığa
bizim kara beyazımız öylece masum maşa gibi atlasımızdaydı
öylece renkli yaşamlarla tüm benliğimizin coğrafyasını kirletiyorduk

d) Mülhemin mirası olmaz
 
bir kitaba sığdırılışın oyunları içindeydi huzur kıblemiz
anlaşılmaz duruşlar durulanırken sızıyorduk yunus kıyılarına
tarifsiz lezzetlerin duyu pusulasına kırmıştık gem ve gam gemimizi
ve bir daha gelmeyecek gibi nemli bulutlar sofrasındaydın
özlerimi ve özlemlerimi paramparça eden damlanın sonundaydım
sen ağladıkça başka sonlara sürükleniyordu halim, hayalim
ve sen ağlıyorken dünya daha çok ağlıyordu bana
ve kendimi bilişin yeni dilinde, vehmin okyanusuydum
sözlerim miras değil, o’ndan sana, senden o’na mana dimağı
 
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir