Yürekler Arası Mesafe

FİLİZ SOYDAŞ
Yürekler Arası Mesafe
 
Yüreğin yüreğe koyduğu mesafeyi, yürek izin vermezse, ayaklar ne kadar hızlı koşarsa koşsun aşamaz. Bildiğimiz ölçülerle ölçülemez o uzaklık. Yürekler arası mesafeyi ancak hisler ölçer.
 
Kimi yürek, bağlı olduğu yürekten bir anda fersah fersah uzağa atar kendini. Kimi yürek ise bir zamanlar sarıldığı yürekten adım adım öteye gitmeye başlar; bir zaman sonra ardına bir bakar ki uzun uzun yollar bırakmış geride. Bazen de fiziken arada çok fazla uzaklık olsa da iki yürek yan yana, kol kola yürüyebilir aynı zamanda.  Velhasıl, vücudunu istediği yere yönlendirebilir insan, ancak gönül kendi başına karar verir nereye gideceğine ve ne kadar uzaklıkta olacağına.
 
Sadık bir yürek, kolay kolay yaklaşmaz bir yüreğe. Şayet de yaklaşmışsa tüm varlığıyla yer yurt edinir orayı.
 
Zamanın birinde bir çoban varmış. Davarlarını güttüğü beyin kızına gönlünü kaptırmış. Ona sadece bir kere bakmış ve o an yüreğinin her noktası o güzelin sevgisiyle dolup taşmış. Sadece tek sefer bakmış yüzüne, ömrünce sadece bir kere… Ekmeğini yediği beyine sadakatinden, ikinci sefer bakmayı kendine yasak etmiş. Yürek ve akıl bazen birbirine ters düşer. Sevgisi gün be gün büyümüş. Annesine anlatmış halini. Annesi, “Oğlum…” demiş, “baban vefat edince, bey bize kucak açtı, kol kanat gerdi. Gel bu sevdayı kalbine göm; baktın sen gömmeye çalıştıkça kök salıp kuvvetleniyor, o zaman da al başını git. Araya yollar, mesafeler girerse yüreğinden de zaman gelir silinir.”
 
Bakmış olacak gibi değil, içinin ateşinden yanıp kavrulur, terkeder köyünü Çoban Seyfi. Zanneder ki gidince yüreği de bir başına peşinden gelecek. Annesinin dediği, çobanın düşündüğü gibi olmaz netice. Sevdiği kızın hayali her an karşısındadır. Annesine söz verdiğinden köyüne dönemez; yüreğine lafını geçirip, sevdiği kızı unutamaz da. Böylece yıllar geçer.
 
Annesinden mektup gelir bir gün. Mektupta Çoban Seyfi’nin acele köyüne dönmesi yazılıdır. Merak ve telaş arasında gider gelir düşünceleri. Apar topar köyünün yolunu tutar. Köyün girişinde annesi karşılar onu. Yaşlı kadıncağız ağlayarak sarılır evladına. Çoban Seyfi, annesini sağlıklı gördüğü için mutlu olmuştur ancak bu kaderinin sebebini de merak eder. Annesi hem ağlar hem “ben ettim sana oğlum. Ben attım seni ötelere.” der hıçkırıkları arasından. Ne olduğunu anlamaya çalışan Çoban Seyfi, annesinin yüzüne bakıp, “anne ne oldu?” diye sorar.
 
“Dertli oğlum, meğer Gülşen’in de gönlü sendeymiş. Gelin olup gitti Gülşen’im. Giderken boynuma sarılıp ağladı. ‘Seyfi uzaklara gidince, yüreğim de neyi var neyi yok topladı gitti peşinden. Hem Seyfi hem yüreğim yalnız bıraktı beni.’ dedi yavrucak.”
 
Annesinden bunları duyan Seyfi kahrolur, uzun süre ağlar. Annesiyle hasret giderip, vurur kendini yine yollara. Seyfi bir diyara, Gülşen başka bir diyara savrulurken, yürekleri de el ele verip bambaşka diyara yol alır. Bedenleri arasına uzun yollar, mesafeler girmiş olsa da yürekleri diz dize, göz gözedir.
 
İnsanlar istedikleri kadar yol katetsin, bedenle beraber gidip gitmemeye yürek kendi karar verir. Yürekler arası mesafeyi, ancak kendi belirler, gönül…
 
 
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir