MEHMET ALİ BAL
Kuşlar Ülkesinde Kara Kuş Felaketi | MASAL |
Cıvıl cıvıl kuşlar ülkesi bir harikalar diyarıydı. Coşkulu ırmakların, gür ormanların, bereketli ovaların ve binbir renkli çiçeklerin süslediği bu ülke kuş şarkılarıyla daha bir güzelleşmişti.
Kuşkusuz barışçıl kuşların ülkesiydi burası. Güller bülbüllere, süslü bitkiler kanaryalara, çiçekler arılara, engin mısır tarlaları tavuklara, kargalara ayrılmıştı. Yılda bir gelen Hacı Taktak’lara yani leyleklere ise evlerin çatılarında yaptıkları köşkler bırakılmıştı. Kartallar kadar minik serçeler de güvendeydi. Kanaryalar kadar suskun kumrular da neşeli… Hiçbir kuş diğerinin yuvasına girmez, hiçbir kuş evladı tehlike yaşamazdı. Bir de ülkenin kaynakları kendilerinden beslenen her kuş ailesinin sayısıyla orantılıydı. Hiçbir kuş ailesi bütün kuş ülkesi benim olsun demezdi. Kaldı ki, kuş ülkesinin altında diğer yürüyen ve sürünen hayvanlar yaşardı. Hatta insanoğlunun kurduğu şirin köyler, kasabalar bulunurdu. Yemyeşil yamaçlardaki çimenler, tarlalardaki buğdaylar yeterdi minik kuşlara. Zaman zaman kara karga arsızlık etse de insanoğlu cezasını verirdi hemen.
Gel zaman git zaman bir gün kapkara, iri mi iri, çirkin mi çirkin dev gibi bir kuş geldi bu şirin ülkeye… Önce bütün kuşlar korktular. Yaşamlarında hiç böylesini görmemişlerdi. Hatta cesur kartal bile –Aramızda kalsın- Kara Kuş’un ev kurduğu bahçeye gelemedi korkusundan. Benim işim kayalık zirvelerde diye konuşmaya başladı diğer kuşların yanında. Yeni gelen Kara Kuş’un getirdiği felaket midesindeydi. Bir kere diğer kuşların yediğinden kat kat fazla yiyordu. Bunun yanında kartal acıkınca ava çıkardı; ama bu Kara Melun tok iken de yemek yiyebiliyordu. Çok iri olduğu için evinden dışarı çıktığında bütün kuşlar yuvalarına siniyorlardı korkularından. Birisi ayağının altında ezilebilirdi pekâlâ. Ya da havada ahmak kanatlarını çırparken bir başka zavallı kuşun hayatını söndürebilirdi.
Bir de bu Kara Kuş’un öfkesi nasıl olurdu? Bunu hiç görmemişlerdi. Görmek de istemezlerdi doğrusu… Bu korku nereye devam ederdi bilinmezdi, ama bir olay bütün kuşları şaşırttı: Bu dev Kara Kuş ile Uslu Kumru ve Munis Güvercinin kavgası…
Kavganın gürültüsünü duyan bütün kuşlar toplanmışlardı hemen. Öyle ya ilk defa bir kuş evladı dev Kara Kuş’la kavgaya cesaret etmişti. Hem de ülkenin Uslu Kumrusu ve Munis Güvercini! Her bir kuş bir siper bulmuştu kendine, ne olur ne olmazdı. Belki Kara Kuş kızgınlıkla diğer kuşlara da saldırabilirdi. Saklanmışlar ve sonucu belli kavgayı izlemeye koyulmuşlardı. Kavganın neden çıktığını kimse bilmiyordu. Ama söylenenlere göre basit ve anlamsız bir nedeni vardı. Kara Kuş''un Uslu Kumru ile Munis Güvercinin yumurtalarını çaldığı söyleniyordu. Hâlbuki Kuş ülkesinde kimse kimsenin yumurtasını çalmazdı. Sadece şu sürüngen yılanlar tavukların ve bazen de bıldırcınların yumurtalarını yerlerdi. Ama başka bir yumurta çalma hadisesi duyulmamıştı. Hele hele bir kuşun başka bir kuşa ait yumurtaları çalması nedensiz ve bilinmeyen bir olaydı kuş ülkesinde.
Neyse kavga başlamak üzereydi. Hani acınacak kadar cesareti olan minik canlıların son andaki kahramanlıkları vardır ya, sanki o son anları izliyorlardı bütün kuşlar. Şimdi dev Kara Kuş evinden çıkacak ve darbelerle iki minik kuşu da öldürüverecekti. Ama hayret, Uslu Kumru ve Munis Güvercin kanatlarını açarak Kara Kuş’un evinin önüne inivermişlerdi cesurca. Kara Kuş’un tek yaptığı ise korkak ve hımbıl bir şekilde mırıldanmaktı. Kocaman ayaklarıyla kurumuş bir ağaç dalını tutmaktaydı titreyerek. Kuşlar anlam verememişlerdi buna. Şimdi dalın üzerinden havalanacak ve Uslu Kumru ile Munis Güvercinin üzerine atlayıverecek diye düşünüyorlardı. Ama hiçbir tahminleri doğru çıkmıyordu işte!
Uslu Kumru ve Munis Güvercin hışımla Kara Kuş’un yanına gelmişlerdi. Durmadan ona ‘Çok kötü bir kuş olduğunu, kuş ülkesinin bütün zenginliklerini yiyip bitirdiğini, başka kuşlara yiyecek bir şey bırakmadığını, bir de kendi yumurtalarına dadandığını’ söylüyorlardı. Öyle ya haklılık payları vardı; Kara Kuş’un yakınındaki bahçeler dağılmış ve pınarlar kurumuştu. Bir de başka kuşların yumurtalarını çalıyormuş ha! Bütün kuşlar Kara Kuş’un pençe atmasını beklemeye başlamışlardı. Uslu Kumru ile Munis Güvercin bir pençe darbesi yakına kadar gelmişlerdi. Ya da horoz diliyle bir gaga hamlesi kadar yakınına Kara Kuş’un. Ama korkulan hiç olmadı, belki de sonsuza kadar olmayacaktı! Çirkin dev Kara Kuş gagasını boynunun içine çekti. Korkudan titreyen ayaklarını kanat telekleriyle kapattı, örttü.
Uslu kumru ile Munis Güvercin son tehditlerini de sıralayıp ‘Yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun sana !’ diyerek ayrıldılar Kara Kuş’un evinin önünden… Tabi ki büyük bir alkış koptu seyirci kuşlardan. Kartal bile utanarak katılmıştı bu hayran koroya. Zavallı kuşlar, bu çirkin dev Kara Kuş’un nasıl zarar verebileceğini bilememişlerdi!
Bu kavga çabuk unutuldu. Çirkin Kara Kuş’a da alışıldı zamanla… Alışılamayan tek şey ülke kaynaklarının hızla bitmeye başlaması, pınarların kuruması, derelerin pislenmesiydi. Ama bunu da katlanılabilir buluyordu kuşlar. Dev Kara Kuş’u ülkelerinden dışarı da atamazlardı ya! Bir kere vücudu çok ağırdı. Kocamandı. Öldüğünde ne kadar çok mikrop yayacaktı etrafına kim bilir?
Tam bu olaylardan sonra bazı gariplikler görülmeye başlandı Kuş Ülkesinde. İlk feryat ördekten duyulmuştu. Derenin kenarında yavrularına bağırmaktaydı anne ördek: ‘Siz nasıl ördek yavrususunuz? Nasıl yüzemezsiniz? Zaten renginiz de simsiyah!’ Meraklı kuşlar kızgınlıkla bağıran anne ördeğe hak vermemezlik edemezlerdi. Zira ördeğin yavruları tıpkı çirkin ve iri Kara Kuş gibi simsiyahtılar. Ve Kara Kuş gibi iri… Ördeğe tek benzeyen yönleri paytak yürüyüşleriydi. ‘Allah! Allah! Neler oluyor böyle’ diye söylendi kuşlar. ‘Hiç böyle ördek görmemiştik bu zamana kadar!’…
İş bu kadarla da kalmadı. Bir zaman sonra karakarga ortalığı velveleye verdi. Durmadan bağırdığı kendi yavrularıydı tabi ki! Ama ne yavrular! İri mi iri, çirkin mi çirkin! Anneye benzeyen tek yönleri sesleriydi. Ancak dev bir karganın böğürmesi gibi bir şey… Hayret karganın kızdığı yavruları da çirkin ve iri Kara Kuş’a benzemekteydiler…
Kuşlar şaşkınlık içinde konuşadursunlar, kuşlar ülkesinin gece bekçisi baykuş olayların nedenlerini araştırmaya koyulmuştu bile. Nasılsa geceleri uyumuyordu. Ne kadar akıllı olduğunu ise baykuşun toplantısında anladı kuşlar.
Hangi toplantıda mı? Tabi ki baykuşun bütün kuşları çağırdığı büyük toplantıda… Baykuş kısa sürede bitirmişti araştırmasını. Toplantıda yaptığı konuşmada araştırmasının ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktaydı. Kısa ve açık bir şekilde araştırma sonuçlarını sundu baykuş:
“Şu çirkin ve İri Kara Kuş’u gelişinden beri izlemekteydim sizlerden farklı olarak. İlk günlerden itibaren, her gece sessizce evinden çıktığını, bütün kuşların yumurtalarını aradığını gözlemledim. Bu Kara Kuş’un şaşılacak özelliği iri bedenine karşın son derece gizlice ve sessizce hareket etmesiydi.
Kısa zaman içinde özellikle kuluçkaya yatan kuş kardeşlerimizin yumurtalarına dikkat ettiğini saptadım. Kuluçkaya yatanların yuvalarına giriyor, yumurtalarını gizlice çalıyor ve yiyordu. Sonra da kuluçkaya yatan kuşun yumurtaları yerine kendi yumurtalarını yerleştiriyordu özenle. Bizim zavallı kuşlar da kendi yumurtaları zannederek Kara Kuş’un yumurtalarının üzerine oturuyorlardı günlerce. Özenle o melun Hayvan’ın -o bizim gibi bir kuş değil çünkü cinsini bilemediğimiz bir hayvan- yumurtalarını koruyorlardı soğuktan, yağmurdan. Şimdi de o kuş kardeşlerimiz onun yavrularını büyütüyor ve besliyorlar işin gerçeğini bilmeksizin.
İşte bakın iri iri sığırcık kuşları, yüzme bilmeyen dev ördekler, dev gibi böğüren iri kargalar…’ ‘Eğer bu durum böyle devam ederse, Kuşlar Ülkesi Kara Kuşun ülkesi olacak kısa zaman sonra! İlk önce hayatta kalabilen biz kuşların çocukları için besin kaynaklarımız kuruyacak. Zaten şimdi bile kaynaklarımız bize ve yarı kuş yarıdan fazlası Kara Kuş yeni kuşak topluluğa yetmez durumda.’ ‘Çünkü yeni bozulmuş kuşaktan kuşlar doğayı adeta yıkarak, kurutarak ve yok ederek besleniyorlar. Ve bizim gibi yediklerinin karşılığı olarak, doğaya bir zenginlik katmıyorlar. Eğer yaşarsanız, bu kıtlık günlerini göreceksiniz!”
Zavallı kuşçuklar çok etkilenmişlerdi baykuşun konuşmasından. Ancak, birçoğunun ailesinde Kara Kuş’un yumurtasından çıkmış yarı kuş yarıdan fazlası Kara Kuş yavruları vardı. İşte onlar karşı çıktılar baykuşa. Hatta suçladılar: ‘Zaten sesi de çok ürkütücü! Kafası ne kadar da kocaman! vb.! Sadece Uslu Kumru, Munis Güvercin, Neşeli Kanarya, Lezzetli Bıldırcın, asalete düşkün horoz gibi kuşlar dikkatle dinlediler baykuşu. Hatta kartal gündüzleri bütün kuş yumurtalarını gözleyeceğine ve koruyacağına söz verdi. Kurt, aslan gibi yerde yürüyen hayvanlar da kuşlara yardım edeceklerine söz verdiler…
Kuşlar ülkesinin birinde gerçekleşen olaylar baykuşun akıl derinliği ve diğer kuş ve hayvanların özverili yardımlarıyla kötü sonuçlar doğurmadı. Ama siz siz olun, o İri ve Çirkin Kara Kuş’u görürseniz Kuşlar Milletine yardımcı olun çocuklar…