Bedri Rahmi Eyüboğlu
Sergisi CerModern'de
Türk sanatının önemli isimlerinden ressam, şair ve yazar Bedri Rahmi Eyüpoğlu'na ilişkin en kapsamlı sergilerden "Sevmek Güzel Meslek" CerModern'de kapılarını sanatseverlere açtı.
Sergi; 7 Nisan-30 Temmuz tarihleri arasında görülebilecek.
Ankara CerModern Sanat Merkezince, şairin şiirinden yola çıkılarak "Sevmek Güzel Meslek" adı verilen Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisi Ankaralı sanatseverlerle buluştu.
Günümüze kadar gerçekleşen en kapsamlı Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisi, Pharmactive ana sponsorluğunda düzenleniyor. Serginin yöneticiliğini Fahri Özdemir, küratörlüğünü de İbrahim Örs ve Hanefi Yeter üstleniyor.
Sergi, Yaşar Kemal'in "Anadolu'nun kedisiydi, koklamadığı yer kalmamıştı" sözleriyle tarif ettiği Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Trabzon'da başlayıp Güzel Sanatlar Akademisi, Paris ve İstanbul'a uzanan sanat serüveni boyunca ürettiği, Anadolu'yu kendine has şiirsel anlatımıyla yansıttığı her döneminden eserlerini kapsıyor.
Sergide ilk defa sanatseverlerin karşısına çıkan bazı eserlerin yanı sıra sanatçının mektupları, fotoğrafları, özel eşyaları ve farklı disiplinlerde yaptığı 200'ü aşkın eseri de yer alıyor.
Serginin yöneticiliğini ve koordinatörlüğünü yapan Fahri Özdemir, “sergiyi ilk kez büyük bir mekanda ve çok kapsamlı olarak gerçekleştirdiklerini” belirterek, Ankaralı sanatseverleri sergiyi görmeye davet etti.
Özdemir, bir buçuk yılda hazırladığı serginin hazırlık aşamasını anlatarak, "Bugüne kadar yapılmış en kapsamlı Bedri Rahmi Eyüpoğlu sergisini hazırladık. Çok özelliği olan ve beni çok duygulandıran bir sergi oldu." şeklinde konuştu.
Sergide yaklaşık 200'e yakın eser, 300'e yakın objenin sanatseverlerin beğenisine sunulduğuna dikkati çeken Özdemir, şöyle devam etti:
"Sergide yer alan 200'e yakın eser ve 300'e yakın obje ilk kez görücüye çıktı. Mesela 'Karagözün Gemisi'nin restorasyonunda bulunmak ve bu eserleri Ankaralılarla buluşturmak bizim için çok önemli. Büyük bir ustanın, bir araya gelen bu kadar büyük kapsamlı sergisi bugüne kadar hiç yapılmamıştı, bundan sonra da yapılacağını pek sanmıyorum. Bu eserleri toplarken torunu Sabahattin Rahmi Eyüpoğlu'nun bize çok büyük katkısı oldu, Kalamış'daki evinde olan çalışmaları buraya getirdik. Daha önemlisi yaklaşık 30 koleksiyonerden de eseri topladık, bize güvendiler hepsine çok teşekkür ediyorum. Ankaralıların böyle bir sergiyi bir daha göreceklerini sanmıyorum ve bu sergiyi kaçırmasınlar diyorum."
Serginin küratörü Hanefi Yeter ise Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun talebesi olduğunu belirterek, "Onunla 4-5 yıl aynı atölyede, mekânda beraber çalıştık. Bazı hocalar atölyesinde, bazı hocalar da okulda hocalık yaparlar, Bedri Rahmi'nin normal hayatı bunların ikisinin karışımıydı. Onun ayrıca yazı, şiir ve edebiyat tarafı da vardı. Onun evinde kaldığım zamanlarda gördüğüm, sabah saat 6'da kalkıp, 8'e kadar resim yapan, saat 9'da okuluna gidip dersini veren talebesiyle çok iyi ilişkileri olan bir hocaydı." dedi.
"Bedri Rahmi atölyesine gittiğimiz zaman o küçücük atölyede biz 55 talebeydik, bu akademide büyük bir rekordur. Bedri Rahmi bizi atölyeye hapsetmezdi, İstanbul'un bazı semtlerine gönderirdi. Tophane'ye yollardı mesela ve 'Gidin oradaki halkı, sokakları tanıyın' derdi. Biz sokaklarda çalışmalar yapardık. Ayrıca benim için çok özel bir yanı var, Ben Bedri Rahmi'nin evine gittiğim zaman orada gördüm ki bir sanatçı yatmasıyla yemesi ve içmesiyle uyumasıyla çalışmasıyla bir yekvücuttur, yani hepsi bir araya geldiği zaman sanatçı olunuyor. Yoksa memur gibi masanın başında resim yap, git dersini ver, dolaş. O öyle birisi değildi."
7 Nisan-30 Temmuz tarihleri arasında görülebilecek sergi boyunca Bedri Rahmi Eyüboğlu hakkında birçok edebiyat söyleşisi ve şiir dinletileri de gerçekleştirilecek.
Bedri Rahmi Eyüboğlu; 1911 yılında Giresun Görele'de doğmuş, 21 Eylül 1975'te İstanbul'da vefat etmiştir. 1927'de Trabzon Lisesi'nde okurken, bu okula resim öğretmeni olarak atanan Zeki Kocamemi'nin öğrencisi olmuş, onun derslerinin etkisi ve okul müdürünün özendirmesiyle 1929'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne (şimdi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girmiştir. Burada Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı'nın derslerine katılmıştır. 1932 yılında Paris'e, ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu'nun yanına giderek 1 ay süreyle André Lhote'un atölyesinde resim çalışmıştır. Daha sonra evleneceği Rumen asıllı eşi Eren Eyüboğlu (Ernestine Letoni)ile de burada tanışmıştır. Bu tarihlerde Matisse, Brague ve Chagall’ın resimleri ile Türk geleneksel sanatlarını incelemiştir.
Bedri Rahmi, 1934 yılında, Yeni Adam dergisinde ressam olarak çalışmaya başlamış ve bu dönemde şiirleri de edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başlamıştır. Akademi Diploma yarışmasında “Yol İnşaatı” konulu resmi ile üçüncü olan Bedri Rahmi, bu sonuçtan memnun kalmayarak yeniden yarışmaya hazırlanmak için mezun olmamayı göze almıştır. 1934 yılında 30 resim ile D Grubu Sergisi´ne katılmıştır. 1935 yılında ise ilk kişisel sergisini Bükreş’te açmıştır.
1936'daki diploma yarışmasında Hamam adlı kompozisyonuyla birinci olmuştur. Cumhuriyet devrinin ilk yurt dışı sergisi olan ve Moskova’da gerçkeleştirilen Türk Resim ve Heykel Sergisi´ne üç resim ile katılmıştır.
1937'de Cemal Tollu'yla birlikte Akademi'nin Resim Bölümü Şefi Léopold Lévy'nin asistanı olan Bedri Rahmi, birçok ressamın katıldığı CHP'nin kültür programı çerçevesinde “Yurt Gezileri” kapsamında resim yapmak için 1938'de Edirne'ye gitmiştir. Bu dönem resimlerinde köy manzaraları, köy kahveleri, faytonlu yollar, iğde dalı takmış gelinler gibi Anadolu'ya özgü görünümler egemendir. 1939 yılında Birinci Devlet Resim ve Heykel Yarışması’nda “Figür” adlı yapıtı ile üçüncülüğü Arif Kaptan ile paylaşmıştır. 1941 yılında ‘Yaradana Mektuplar’ adlı ilk şiir kitabını yayımlamıştır.
1940'lardan sonra duvar resimlerine yönelen Eyüpoğlu, 1941'de de yine ‘Yurt Gezileri’ ile Çorum’a ve İskilip’e gitmiştir. İskilip gezisi onun resim anlayışı üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Resimlerinde han avluları, halay çekenler, çocuk emziren kadınlar, saz çalan âşıklar gibi temaları işlemeye başlamıştır. 31 Ekim1942 tarihinde Dördüncü Devlet Resim ve Heykel Yarışması’nda ikincilik ödülünü kazanmıştır.
İlk duvar resmini 1943'te İstanbul'da, Ortaköy'deki Lido Yüzme Havuzu için yapmıştır. 1947 yılında ‘10’lar’ grubunun kurucularından biri olarak Bedri Rahmi, 1950 yılında Ankara’da ‘retrospektif’ (geçmişe, geriye dönük) bir sergi düzenlemiş ve büyük ilgi görmüştür. Bedri Rahmi aynı yıl Paris’te bulunan İnsan Müzesi'nde (Musée de l'Homme) ilkel kavimlerin sanatını incelemiştir. Bu incelemeleri, onu "güzel"in aynı zamanda "yararlı" da olabileceği, "yararlı" olmanın "güzel"in gücünü eksiltmeyeceği” düşüncesine ulaştırmış ve sanatını bu felsefe yönlendirmeye başlamıştır.
Mozaik çalışmalarına 1950'lerde başlayan sanatçı, 1958'de Uluslararası Brüksel Sergisi için 272 m²'lik bir mozaik pano gerçekleştirmiş ve bu yapıtıyla serginin büyük ödülü olan altın madalyayı kazanmıştır. Bundan bir yıl sonra Paris'teki NATO yapısı için, şimdi Brüksel'de bulunan, 50 m²'lik bir mozaik pano hazırlamıştır. 1960 ve 1961'de ABD'ye gitmiştir. 1969'da Sao Paolo Bienali'nde Onur Madalyası kazanmıştır.
1940'ta 2. Devlet Resim ve Heykel Yarışması’nda resim dalında üçüncülük, 1943'te aynı yarışmanın 4’üncüsünde ikincilik ve 1972'de de 33. yarışmada birincilik ödülünü alan Bedri Rahmi; ölümünden sonra 1976'da Ankara'da "Yaşayan Bedri Rahmi" adıyla ve İstanbul'da da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde adına düzenlenen bir sergiyle anılmıştır. 1984'te İstanbul'da "Bedri Rahmi-Her Dönemden" adlı bir toplu sergisi açılmıştır.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Akademi'deki ilk yıllarından sonra temel bilgilerini Paris'te André Lhote'un akademisinde edinmesine karşın onun kübist ve yapımcı (konstrüktif) yaklaşımını benimsememiş, Dufy ve Matisse'i kendine daha yakın bulmuştur. Paris'ten döndükten sonra Anadolu ve Trakya gezilerinde yaptığı resimlerde, İstanbul görünümlerinde Dufy'nin renk ve çizgi anlayışının etkileri görülür. Zamanla bu etkiden sıyrılan Bedri Rahmi, halk sanatını sağlam bir kaynak olarak görmeye başlamıştır. Halk sanatından yola çıkarak yeni anlatım biçimleri aramış, minyatürlerden de esinlenmiştir. Anadolu kilimlerinin geometrik, soyut biçimleri; çini, cicim, heybe, yazma ve çorapların bezeme düzeni ve renk uyumlarını kaynak olarak kullanmış, motifin ağırlık kazandığı süslemeci bir tutumla resimler yapmıştır. Ancak yalnızca motifleri resme uygulamakla yetinmemiş, renk ve malzeme araştırmalarına da girmiştir. Çeşitli teknikleri deneyerek gravür, mozaik, heykel ve seramik alanlarında birçok ürün vermiştir. Yine bir halk sanatı olan yazmacılığa da yönelmiş, kumaş üstüne baskılar yapmış, bu çalışmalarını öğrencileriyle birlikte de yürütmüştür.
İki yıl kadar süren ABD gezisinden sonra değişik malzemelerden yararlanarak soyut resimler ve renk düzenlemelerine yönelmişse de, yaşamının son yıllarında yeniden eski konularına dönmüştür. Kemençeciler, gecekondular, hanlar, kendi portreleri, balıklar ve kahvelerle, yeni renk ve doku deneyimlerinden de yararlanarak, doğaya eğilişin ustaca ve yetkin örneklerini vermiştir. Çağdaş resim öğelerini de içeren bu çalışmalarında, konu soyuta yaklaştığı oranda, resmin de bir tür "nakış"a dönüştüğü izlenir.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, 1927'de başladığı resim öğretmenliğini ölümüne değin sürdürmüş, Akademi'deki atölyesinde sayısız öğrenci yetiştirerek, çağdaş Türk resmi için bu açıdan da etkili ve yararlı olmuştur.
Bedri Rahmi’nin edebiyatçı yönü de onu önemli kılmaktadır. 1928'de daha lise öğrencisiyken şiir yazmaya başlamıştır. Şiirlerine, 1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılâpçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verilmiştir. 1941'den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlamıştır. Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi birçok türüne duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansımıştır. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri, kendine özgü bir biçimde kullanarak, şiir dilini halk diline yaklaştırma çabasını sonuna dek götürmüştür. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise sürekli gündeminde olan halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini sergilemeyi sürdürmüştür.
Şiirlerinde masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanan Eyüpoğlu, insan ve doğa sevgisi, yaşama sevinci, toplumsal sorunları ele almıştır.