NECATİ SARICA
Ateşini Göğüs Kafesimde Kavurduğum
Ekmek yay gibi gergindi londrada
Ve parisin en büyük hilesiydi ekmek mağripli çocuklara
Doğusu hep tütün sarısı
Batısında kelebeklerin kanat vuruşlarını bile vurdukları
Siyah bir filarmoni orkestrasının küflenmiş notalarıyla
Cenazelerimizin üstüne de marşları yağıyor
Damarlarımın her menzilinde neden buradayım diye sorduğumda
Sizin küfür bahçelerinize neden akıp gidiyorum öylece
Çöllerde bir keman sesiyle aradığım
Ve çölün olamadığı kadar bir tenhalık içimde
Son parizyenin yaktığı mağripli çocukların
Hırçınlaşan sesiyle sorduğum
Ve bir cevabımı bulamadığım
Ateşini göğüs kafesimde kavurduğum
Mağripli çocukların nefesiyle
Aşkın puthanelerinde soluduğum
Kuşlar kandırıyor beni her gece
Ve ben her gece ölümün sesini
Şiirler ve şarkılardan asasıyla bir Musa koşuyorum dağlarınızda
Yüreğimde haç kırıkları imkânsız bir İsa koşuyorum dağlarınızda
Ölümün sesini kuşandığım
Gecelerin sabaha en yakın anlarında
Lütfen bekleyin
Size geleceğim
Şimdilik dağları ardımda bıraktığım oyuncakları kırıp dökmekle meşgulüm
Müşkülüm
Platin bir bileziğin içinden geçerken sarı renkleriyle taksiler
Bir de vazgeçemediğim kokusuyla portakal çiçekleri
Bir dönüp bakamadıklarım olmuşlar gönlüme kader
Sokağınızdan geçemediğim bütün yollarınızın aşiyan olduğu
Çilelerimizin yandığı doğusunda hep tütün sarısı
Kölelerin yağmurlar altında eriyen akrebiyle beklediğim
Gözyaşlarımın bitmesini
Ve bir zülfikâr bakışıyla
Kraliçeyi ayak bileklerinden vuracağım güne kadar beklediklerimi
Lütfen bekleyin
Ağlamaklı bir kurşun gibi geleceğimi
Küfür bahçelerinize taze güller ve basit şarkılar getireceğimi
Sizin hileyle seviştiğiniz aşkın puthanelerine
Firavun günlerinize ağlamaklı bir kurşun gibi geleceğimi
Hızır mı gelmiş
Hızır’dan mı gelmiş diye söyleyeceğiniz
Bir şarkı düşürene kadar ben gönlünüze
Bu günlerin bilmek sandığından baktığım ömrüm tükensin
Çileler yansın
Geçmişe dair bütün bildiklerim
Pencerenizin önünden düşen bütün kuşların hikâyesiyle geleceğim
Lütfen bekleyin
Mağripli çocukların elleri ebabiller oluncaya kadar
Londranın kalbine
Parisin kalbine
Son parizyenin kalbine
Mağripli çocukların ahlarından ordularla
Kalplerinize ineceğim
Gönlümün kutsal gerçeği aktığında
aşkın puthanelerinde bir İbrahim
Güzelliğimle buzlu camlarınızı kırıyor olacağım
Önce kraliçenizi
Sonra
Son parizyeninizi
Öpüyor olacağım ayak bileklerinden