Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

Acemi Dergisinin Kasım-Aralık 2017 Sayısı

Acemi Dergisinin
Kasım-Aralık 2017
Sayısı Çıktı
 
İki aylık aktüel edebiyat dergisi Acemi’nin Kasım-Aralık 2017 sayısı olan 35. sayısı çıktı.
 
Bu sayının “Editörden” yazısında yalnızlık ve edebiyat ilişkisi ile edebiyatın gücüne ilişkin okunası değerlendirmeler yapılmış hem de bu sayıda şiirleriyle ve öyküleriyle yer alan şairler ve öykücüler anılmış.
İyi okumalar.
 
İşte “Editörden” yazısı:
 
Editörden
 
TDK Türkçe Sözlük’te (2005) yalnızlık: "Yalnız olma durumu, kimsesizlik; kimse bulunmama durumu, ıssızlık, tenhalık" (s. 2118) şeklinde tanımlanır. Tuhafınıza gitti değil mi? Dergimizin ‘editör yazısı’ kısmında yalnızlığın tanımının yapılması… Anlamsız bulacağınızı düşünmedim değil. Oysa edebiyatın en fazla tetikleyicisi yalnızlık duygusu değil midir? Edebiyat; köklerini, insanın biricik yalnızlığına dayamaz mı? Bu duygudan beslenip çoğalmaz mı?

 

Yalnızlık çeşitlidir. Bazen bir başınasınızdır. Etrafta sadece sizin varlığınız kol gezer. Bazen de kalabalığın içinde yalnızsınızdır. Etrafınızdaki insanlar sizin baktığınız pencereden bakmayabilir. Ya da aynı pencereden bakıyor ama farklı manzara görüyor olabilirsiniz. Sistemlerin dayattığı yalnızlıklar vardır. Sanayinin ağır çarkları yalnızlığı sever; çünkü sanayinin gelişmesiyle birlikte insan da makineleşmiş ve makineleşmektedir. Makinelerin duyguları olmaz. Onlar ağlayamaz, gülemez. Canı sıkınca dudak bükemez. Düşünceleri planlanmış ve programlanmış yazılımları kadardır.

Başka yalnızlıklar da vardır. İnsanların diğer insanlara güvenli olarak bağlanamamasından kaynaklanan yalnızlık mesela… Aynı çatı altında göz göze bile gelinmez. Yalıtılmış, ayrışmış, her şeyin dışında, olup bitene yabancı kalınmış… İşte bu en kötüsü…

Böyle bir yalnızlık, her şeyden önce öylesine acı veren ve ürkütücü bir duygudur ki; insan bu duyguyla yüzleşmemek için her türlü çabayı gösterir. İşte edebiyat bu çabanın sonucunda doğmuştur. İnsan kendi varlığındaki itilmişliği kaldıramadığından kaleme sığınmış, şiirin dizelerinde isyanını haykırmıştır. Eleştirmiş, düşünmüş, ikileme düşmüş ama mutlak varlığını yaşadığı kültürün dilini kullanmak yoluyla imzalamıştır.

İnsan hafife alınmadığı gibi onun ürettiği edebiyatta hafife alınmamalıdır. Edebiyatla devrim yapılabilir, çağ kapatılıp çağ atlanılabilir. Tarihte bunun örnekleri vardır. Yeter ki okuyucusu ve savunucusu olsun.

Bu ay ki sayımıza gelince; ince elendi ve sık dokundu. 
Şiirlerde Ümit Özaltın, Cemal Karsavran, Hasan Ildız, Murat Azak, Harun Ekici, Murat Halıcı, Arzu Aytar, Hasan Boztoprak var. 

Öykü kısmında ise Akif Duman, Ferhat Kara, Miyase Şahin, Pınar Kaya, Saadet Yeşilmen, Seçkin Gündüz yer almakta.

Son olarak Serpil Tuncer’in, gazeteci ve yazar Oktay Akbal hakkında hazırladığı yazının okuyucu adına dikkat çekici bir yazı olduğunu söyleyelim.

 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir