Sim ü Zer “Avluların Şarkısı”

İSA KARATEPE
Sim ü Zer “Avluların Şarkısı”
 
I.
 
Zer’i…
Özgürlük mü?
Bunu biraz ertelesek hayatım
Daha dua edeceğiz, mutsuz ve iyi insanlar için.

Kitap okur, çay içer, hal hatır da sorarız
Kötülüğün galip gelemediği bir kıyı biliyorum
Kenarında bir çadır, bahçesinde çiçeklerden kuşlar.

Ilık bir rüzgâr yüzünü okşarken
Gözlerimizi kapatırız
Eksilmiş günler bir yıldız gibi kayarken.
 
II.
 
Düşünsene zer’i…
Dünya henüz doğmamış
Hangi noktada hükümsüzdük bilmem
Asırlar beklemiş bizi şu an için
Samanyolu, ay ve yıldızlar yok
Adımız konmamış belki bir aşka
Ezberi değilken kâinatın
Sonsuzluk öncesinden muştu gibi
Kaç asır sonra karşılaşırız.
 
Varlığa bürününce bir şeyler
Ruhumuz giyinince bedeni
Söz olunca gözlerimiz
Yönüne akan nehirler gibi
Yüreğimizden kopunca büyük bir yaşam
Henüz şair değilken
Işık gibi kırılırken bedenim
Zaman tersine akarken ki
Bilesin henüz
Yüzünde bir deltaydı hüznüm.
 
III.
 
Ve sen zer’i…
Kaçıncıdır bilmem, yabancı sokağında şehrin
Birbirimizden habersiz teğet geçtik
Aynı bankın koltuklarında
Farklı zamanların misafiriyken
Kalabalık konuşmalar içinden
Yakın gelen cümlelere dönüp baktık kim bilir?

Ürken bir serçenin
Korkan bir kedinin
Sönmüş bir perdenin arkasında
Gökyüzünün ağladığı zamanların ardında
Seccademin kıyısına uzakken
Sabah ezanlarında
Mevsimleri ucundan farklı tuttuğumuz
Belki de aynı oksijenleri soluduğumuz havanın
Üstümüzü şefkatle örten bulutların
Farkında mıydın bilmem?

Halen ki
Dünyanın havasını paylaşıyoruz bir yerlerde
Belki de gözlerimizin
Bir çiçek gibi açtığı sabahlarda
Günaydın demeye bir umut var
Bir yaprağı daha düşmeden hayatın.
 
IV.
 
Ellerin mi soğuk zer’i…
Kötülüğün galip geldikleri
İyiliğimizin hassas oluşlarındandır.
 
Hangi neşter
Hangi işkence
Hangi dört duvar ağıtlarını saklarken
Yaralarını ninni diye söylediğim avutulmuştuk
Terini sildiğim bir gecenin
Özgürlüğe bakışı kadar anlamlı.

Acılar biriktirdiğin saçlarını ayıkladım uyurken
Kurak bir ayrılık vakti Kerbela’da yüreğim
Kaçıncı yağmur sürmesiydi kirpik acıtan
Hadi avuçlarımdan su iç şimdi pişmanlık
Ben öfkeyi yüreğimle döverim nasıl olsa…
 
V.
 
Ezberimde lakin ben/zer’i…
Kim sevenin yanında
Kim haklı ya da haksız
Kim inancını çiğner
Kim cehaletin başkanı
Kim emeği kuldan sömürür
Kim daha fazla geçinir
Bir gün bana sor.
 
Cahilden kalbimi koru tanrım
İnsan kılığına soyunanlar var.
 
VI.
 
Ve sen şimdi zer’i…
Şu an kirpiklerini kırıp boyun eğdiğin geceye
Işık’lar düştü gökyüzündeki dolunaydan
Kayarken gökyüzünde yıldızları umudun
Eksilir parmaklarından ellerim.

Oysaki
Kıyımdan bir serçe geçse haberin olur
Kıyından bir aşk geçti
Lakin
Gölgesi yok yüreğimin.
 
VII.
 
Sim ü zer…
Ve neden sonra
Anladım kalbi üşüyenin
Yani ulu orta öylece
Her şeye rağmen ki korunmasızlığından
Hal bilmezlerin kıyımına yakın
Aşina bir yerlerden
Tanrım!
Karda ceketsiz gezen
Gölgeler titrer mi sanrıdan.
 
VIII.
 
Şimdi korkma kıyılarımdan
Usul usul geçer kırlangıçlar
Oysaki ne çok yanlış bilinirdi özgürlük.

Mecbur bırakılanlar bilmezken
Dünya bir hapishaneyken ki
Penceresizliği bilirim demir soluyan tavanlardan
Belli belirsiz yağmur sesi saçaklardan
Işıksız bir kitaba benzer
Ağır öksürük sesi yayılır geceden
Paslı bir ranzanın kıyısına çizdiğim
Eğik yazılmış adının tozunu silerken
Fısıldar eski zaman rüzgârı
“Yürekler özgürdür”
Mecburiyeti olmaz bir aşka gidişin.
 
IX

Avluların şarkısı
Ah zer’i
Kaç asır sevmişim seni
Gölgemin süründüğü kadar ki
Güneşe ve onu tutan el’e
Kalbimin inancı kadar suretim.

Katreler örüyorum yüreğimden
Aklıma acz olur dilim
Gönül kabul buyur
Aşkın lügati yok
Hakikati zer’inden.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir