Hakim İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Hakim İsm-i Şerifi
 
“El-Hakîm” İsmi öz olarak "Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle eksiksiz, kusursuz, yerli yerinde, bilebildiğimiz ve bilemediğimiz birçok sebep ve sonuç irtibatıyla yaratan, daima hikmetle hükmeden" demektir.
 
Osmanlıca lügatte “Her şeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, manalı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan manasındadır. Allah'ın Hakîm ismi”. Hakim kelimesi (Ha-Kef-Mim) kökünden gelmektedir. Bu fiil de “Islah etmek için men etmek, herhangi bir yanlışı önlemek, dengeli davranmak, isabetli karar vermek manalarına” gelmektedir, Mesela atın dizginlenmesi için yular takılmasını ifade eden “Hakemetun” kelimesi buradan türemiştir. Kelimenin dini ıstılahta “İtidal, basiret, feraset, hakkı batıldan ayırt etme” gibi manalarla yakınlığı vardır. “Kusursuzluk, yerli yerinde yaratma, çok sebeplere ve sonuçlara bağlı yaratma, icat ve ibdada boşluk, abeslik, manasızlık olmaması” da bu kelimeyle ilgilidir. Hakim İsm-i şerifine mazhar olan insanların en başta gelen özellikleri arasında kendi nefislerine gem vurabilmeleri, eşyadaki ilmi hakikatlerin ötesindeki Hakim isminin tecellilerini tefekkür ve idrak edebilmeleridir.
 
Kuran-ı Kerim’de çok ayette Allah’ın (cc) ismi ve sıfatı olarak lafzen geçmektedir. Öyle esrarlı bir mukaddes kelimedir ki, bazı isimlerin zikredilmesinden farklı olarak, Hakim İsm-i Şerifinin varlık alemlerindeki tecellileri ve işaretleri tafsilatlı anlatılmakta ve netice olarak da Allah’ın (cc) Hakim olduğu hükmedilmektedir. Adeta Allah’ın (cc) gerek Zatının tavsifi gerekse tasarruflarının tadadı sayısız ve nice esrarlı hadise zikredildikten sonra, “Sizler bunların hepsini ihata edemezsiniz, O (cc) Hakim’dir” buyurulmaktadır.
Nitekim “Eğer yerdeki bütün ağaçlar hep kalem olsa, deniz de, -arkasından yedi deniz daha katılarak- mürekkep olsa, yine Allah’ın kelimeleri (İlim ve ezelî kelâmı) tükenmez. Muhakkak ki Allah Aziz’dir (Her şeye galiptir), Hakim’dir (Hükmünde hikmet sahibidir)” (Lokman/ 27) ayeti bu hakikati buyurmaktadır. “O, gökte de İlâh, yerde de İlâh olandır. Ve O, Hakîm (Her işi hikmetli olan)dır, Alîm (Hakkıyla bilen)dir” (Zuhruf/ 84) ayetinin tefekkürüyle ilan edilen hakikat ise İslam’ın en birinci hakikati olan Tevhit Hakikatidir. Hakim ism-i şerifi tevhit hakikatinin mahrem yakınlığında bir İsmi Şeriftir.
“Allah, gerçekten Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur” (Ali İmran/ 18). 
“Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tespih etmiştir. O, üstün ve güçlü (Aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (Hakim)“ (Hadid/ 1).
“Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Salih'i ve O'nunla birlikte iman edenleri o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Doğrusu senin Rabbin, güçlü olandır, Aziz olandır” (Hud/ 66).
“Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (Üstün ve güçlü), Hakim (Hüküm ve hikmet sahibi)dir” (Tegabün/ 18).
“Eğer onları azaplandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan, Hakim olan Sensin " (Maide/ 118).
“Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi (Aziz-il Hakim) Allah tarafındandır” (Casiye/ 2) ve “Bu Kitab'ın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah'tandır” (Mümin/ 2). “O, Aziz ve Hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir” (Şura/ 3).
Allah (cc) kendisini tanıtmanın yanında, vahyettiği Kuranın nüzul semasında hâkim olan İsimlerini zikretmektedir. Kuran izzet-i mutlak ve hikmet-i mutlak sahibi olan Allah (cc) tarafından indirilmiştir. “Helâl ve harama ait hükümlerde size bu kadar aşikâr deliller geldikten sonra, eğer şeriat yolundan kayarsanız bilin ki, Allah muhakkak galiptir ve işinde hikmet sahibidir (Aziz, Hakim)” (Bakara/ 209).Allah’ın (cc) kullarına Kuranı indirmesi “Tenezzülatı İlahiye’nin” Hakim İsmi Şerifiyle rabıtasına işaret etmektedir. Hakim İsmi ise Aziz İsmiyle bir zikredildiğinde hakiki veçhesiyle idrak edilebilmektedir. Tenezzülü İlahiye İzzeti İlahiyeye münafi değildir. Elverir ki biz kulları idrak ve basiret sahibi olalım.
 
Allah’ın (cc) İsimlerinin tecelli ve tezahürlerinin münezzeh ve mukaddes bir tevhidi mimaride tekevvün etmesidir. Daha önceki yazılarda da ifade ettiğimiz gibi İsimler birbirleriyle irtibatları bakımından mukaddes Esma semasının hem müstakil hem birbirlerinin merkezi hem de birbirlerinin pervaneleridirler.  “O Allah ki, Yaratan'dır (Halık), (En güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir (Bari), 'Şekil ve suret' verendir (Musavvir). En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tespih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir” (Haşir/ 24).“Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tespih eder” (Cuma/ 1). Hakim ism-i Şerifi esmanın bu münezzeh ve mukaddes tecellilerinin ilim, kudret, sanat, basiret, tasavvur, adalet, vb. veçheleri gibi bir mukaddes veçhesidir aynı zamanda.
Bu Esma ve Tevhit mimarisinin yanında başka müstakil tecellilerinden de örnek vermek gerekirse, Hazreti Musa’nın (as) Tur dağında kendisi isteyerek gördüğü ve yaşadığı tecelliye hangi beşer ne kadar dayanabilirdi ki? Hazreti Musa (as) gibi “Ulul azm bir peygamber” bu şiddetli tecelli karşısında düşüp bayılmıştı. Kuran’ın mucize ifadeleriyle bu hadiseyi hatırlatalım: ”Musa, kendisiyle konuşacağımızı vadettiğimiz vakitte gelince, Rabbi ona kelâmını (Vasıtasız olarak) söyledi. (Musa) şöyle dedi: “- Rabbim! Cemâlini bana göster, sana bakayım.” Allah: “-Beni hiç bir zaman göremezsin, fakat şu dağa bak. Eğer o, yerinde durursa sen de beni görürsün.” buyurdu. Nihayet Rabbi, o dağa tecelli edince, onu yer ile bir etti. Musa da bayılarak yere düştü. Sonra ayılınca şöyle dedi: “- Allah’ım! Seni tenzih ederim. (Dünyada seni görmeyi istemekten) tövbe ettim ve ben, müminlerin (Buna inananların) ilkiyim” (Araf/ 143).
Demek ki Allah’ın (cc) zuhurunun şiddetinden başka isimlerinin yanında hususen Hakim İsminin tecellisiyle gizlenmesinde insanlar, şuur sahibi diğer varlıklar için hayırlar, faydalar ve kolaylıklar vardır. Doğrusunu Allah (cc) bilir…
 
Hakem ve Hakim İsimleri çoğunluk tarafından birbiriyle karıştırılmaktadır. Ki bu durum başka bir hikmetin idrakine vesile olmaktadır. Sözlük manası itibariyle, İsm-i Hakem “Allah'ın haklıyı haksızdan ayırdığını, her hakkı yerine getirdiğini ve hüküm sahibi olduğunu ifade eden ismidir”. Bu durumda, ism-i Hakem tecellisiyle “Varlıklar hakkında küllî hüküm verir” ve İsmi Hakim tecellisiyle de “O hükme göre sebepleri ve eşyayı hikmetle sevk eder”. Hakikat ve işaret manası itibariyle ise Hakim İsm-i şerifi “Mücerret ilim, incelik, yerindelik, sanat, vs. tecellileri” demek değildir. Hakim ismi lafzındaki manayı mukaddeseyi halk eden, icra eden, hükmeden, tedbir, tedvir, teshir, vb. İlahi Tasarrufları tahakkuk ettiren demektir. Şu halde hikmetle ve adaletle hüküm verme ile hükmünde hikmetli olma birbirlerine yakındır. İcraatında tezat, insicamsızlık, kusur, abeslik, eksiklik, vb. bulunmaması bu İsm-i Şerifin tecellilerindendir.
Bu manay işaret eder tarzda Hakim ismi diğer bazı esmayla birlikte, bazen de diğer esmanın tecellilerinin anlatıldığı ayetlerin sonunda hüküm cümlesi içinde zikredilmiştir. Bu isimler arasında “Yegane Galip” manasında “Aziz” İsmi, “Mutlak bilen” manasında “Alim” İsmi, “İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce” manasında “Aliy” ism-i a’lası, “Övülmeye layık” manasında “Hamid” İsmi, “Kullarının tövbelerini kabul eden, tövbeye sevk eden” manasında “Tevvab” ismi, ile birlikte zikredilmiştir (TDV Ansiklopedisi).  Bu Kuran’i tasarruftan anlıyoruz ki, Hakim İsm-i Şerifi ister Zat’ta tecellisi isterse O’nun fiillerinde amil oluşunda mutlak ve tevhidi bir kudret ile teçhiz edilmiştir. Bunun yanında “Alim, Habir, Vasi ve Bedi isimleriyle de mana yakınlığı bulunduğu” ifade edilmektedir (TDV Ansiklopedisi). Esma-ül Hüsna’yı bir münezzeh, mukaddes semaya benzetirsek Hakim İsmi bu semanın yıldızlarının çekim ve deveran kanunlarının içinde akan manalardan biridir. Allah (cc) her işini hikmetle ve kusursuz yapar. Her ism-i celilini hikmetle tecelli ve tezahür ettirir:
 
“Subhâne men tahayyera fî sun’ihi’l-ukûl,
 
Subhâne men bikudretihî ya’cizü’l-fühûl.” (Ziya Paşa, Tercii Bend)
 
“Sanatıyla, eserleriyle akılları hayrete düşüren,
 
Kudretiyle anlayışları aciz bırakan Allah’ı tespih ederim”.
 
Zira Hakim ismi tecellisi öyledir ki, ilim ve hikmet bağı münasebetiyle belirttiğimiz gibi her ism-i şerifin mana, tecelli ve tezahürüne kendi nişanını vurur. Bu nişan hiç kuşkusuz tevhit nişanıdır.
 
Kuranı Kerimde lafzen geçen “Hakim” ismi yanında manası itibariyle birçok ayette hüküm ve özet cümlelerinde “Hikmeti İlahiyeye” atıflar ve tevcihler vardır. “Akıl etmiyor musunuz?”, “Düşünmüyor musunuz?” ya da “Akıl sahipleri için ibretler vardır” gibi cümleciklerde de Hakim ism-i şerifinin tecellilerine ya da başka isimlerin Hakim ismi noktayı nazarından tezahürlerine işaretler vardır.
 
Nitekim varlık âlemlerine baktığımızda, her varlığın ayrı ayrı dakik tercihler, kastlar ile yaratıldığını, tedricilik ilkesiyle varlık âlemlerine çıkarıldığını, yine hassas yasalar ile yaşamlarının tanzim edildiğini, en küçük varlı ile en büyük âlemler arasında hassas irtibatların kurulduğunu, kainatta denge ve nizam algoritmalarının sayısal ifadelerle bile tanımlanamayacak mahiyette olduğunu, bir ismin tasarrufunun diğer isimlerin tasarruflarıyla hem alakalı hem müstakil bulunduğunu, bir tasarrufun diğer tasarrufa mani olmadığını, ancak İlahi maksat ve tercihlerin netice verdiğini, vs. İsm-i Hakimin münezzeh ve mukaddes tecellileri olarak hayretle müşahede ederiz. Bu ince manayı ümmi halkımızın arifane ifadesi ne hoştur: “Hikmetinden sual olunmaz”.
 
Hakim ismini bizler için bugünün şartlarında daha da bilinmesi elzem kılan husus şudur ki, çağımız bir ilim ve hikmet yüzyılıdır kuşkusuz. Bütün dünya ilim ve hikmet üzerinde ayakta durmakta ve ilerlemektedir. Müslüman Dünyasının Abbasi dönemindekine benzer bir ilmi, fikri ve teknolojik üstünlük çağında bulunduğunu söylemek çok zordur. Maalesef içinde bulunduğumuz zor ve sıkıntılı ortamdan çıkışın yegâne yolu da ilim ve hikmet ile yol almaktır. Bu konuda, bizim dünyamızda “Hikmet, değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya hak sahibidir” (Hadis, Tirmizi, İbni Mace) temel bir rükündür. Burada “Yitik” yerine kullanılan kelime “Dalle”dir. İnsan kaybolan malını şiddetli bir arzuyla aradığı için, “Hikmete de o denli rağbet ve iştiyakın duyulması” manasında kullanıldığı belirtilmiştir. “Nerede bulunursa ifadesi ise” “Hikmetin söyleyicisi ve taşıyıcısı değil bizatihi kendisinin önemli olduğunun” anlaşılması içindir denilmiştir.
Bu hususun dini sistematik içinde zayıf hadis olduğu da belirtilmekte idiyse de tarihi tecrübe açısından bakıldığında devralınan Yunan Felsefesi gibi devasa bir örnek karşımızda durmaktadır.
 
Diğer yandan ilim ve hikmet arasındaki bağ ve irtibatı da düşünürsek, hikmet ilmin nihai gayesini, inceliklerini ve manasını içermektedir diyebiliriz. İlmin faydasız olanı varsa da hikmetin faydasız olanı yoktur. “And olsun ki, Lokman’a: 'Allah’a şükret!' diye hikmet verdik. Ve kim şükrederse, artık ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, hiç şüphesiz ki Allah, Gani (Hiç kimsenin şükrüne muhtaç olmayan)dır, Hamid (hamd edilmeye yegâne lâyık olan)dır” (Lokman/ 12) ayetini hatırlayalım. Allah (cc) lafzen ve mana ve mahiyeti itibariyle Hikmeti zikretmektedir.
 
Burada kısaca hikmet kelimesinin manasına da değinmek isterim. Lafzen ya da tercüme şeklinde bildiğimiz gibi “Hikmet” kelimesinin karşıt anlamlısı için “Abes”  demek yeterli olmayabilir. Bunun yanında, yukarıdaki mantık çerçevesinde baktığımızda, “Hikmetin” zıt anlamı içine “Sözünü yerine getirmemek”, “Vaadinde hulf etmek”, “Kudret sahibi olmamak” manalarını da katmak gerekecektir. Kudretsiz hikmet abestir, manasızdır. Allah (cc) cümle nakıs isim ve sıfatlardan mutlak uzaktır, beridir, münezzehtir. Bu yüzden, Zatı Hakim Zatı Kadir’dir, Zatı Tevvab’tır, Zatı Alim’dir, Zatı Habir’dir, Zatı Aziz’dir, Azizüntikam’dır (cc), buna sair Esma-ül Hüsna’yı da dahil etmek vaciptir.
 
Osmanlı İmparatorluğunun gurup ve şafak şairi, dağılışın birlik ve şafağın istiklal şairi ne güzel söyler:
 
“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol.
 
Yol varsa budur, bilmiyorum, başka çıkar yol.” (Mehmet Akif Ersoy)
 
İlk olarak, Allah’a (cc) dayan diyor şair (Tevhit akidesi, ancak Allah’a (cc) dayan, belki de çok aşırı bir yorumla Ali İmran 103. Ayete de atıf var “El birlik Allah’ın dinine (Şeriatına) sımsıkı sarılın. Birbirinizden ayrılıp dağılmayın. Allah’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini düşünün ki, cahiliyet devrinde birbirinize düşmanlar iken o, sizin kalpleriniz arasında üflet (Yakınlık ve sıcaklık) meydana getirdi de onun nimeti sayesinde din kardeşleri oldunuz. Hem siz ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da Allah, İslam’ınız sebebiyle o ateşe (Cehenneme) düşmekten sizi kurtardı. İşte Allah size ayetlerini böylece açıklıyor ki, doğru yola eresiniz”.
 
Buradaki “İp” “İslamiyet, sağlam ip, Kuranı Kerim olarak” mana verilen “Habl-ül metin”dir. Metin olan ipe sarılmak kadar dayanmak tasarrufunda bulunulabilir.) İkinci olarak, sa’ye sarıl (yani evrenin yasalarını, adetullahı ıuygula, zira hakaik-ül eşya sabittir prensibini unutma) ve üçüncü olarak da Allah’ın (cc) tasarruflarını tefekkür et, neticeye razı ol, hikmeti idrak ve tefekkür et, zafere değil sefere memur olduğunu unutma) diyor. Gerçekten yol budur, bilmiyoruz, başka çıkar yol…
 
Ya Zatı Hakim, Ya Zatı Aziz, Zatı Kadir (cc)! Hakim İsm-i Şerifin hürmetine dualarımızı kabul buyur. Varlık âlemlerindeki tasarruflarını, maksatlarını idrak çabalarımızı daim, cevval ve bereketli kıl. İlim ve Hikmetten ayrı düşerek cehaletin, kabalığın, gabiliğin ve hezimetlerin esaretine düşmüş dünyamızı İsm-i Hakim tecelli ve tezahürleriyle canlandır, ışıklandır. Bizleri eşyanın hakikatine, Hakim İsminin maksatlarına vakıf eyle. Akıllarımızı, hissiyatımızı ve ruhlarımızı her dem tazelenmek nasip eyle. Hikmetinden zerre kadar şüphemizin olmadığı görünüşte şer görünen, aklımızın alamayacağı kadar senin emirlerine aykırı davranışların ve ortamın içinden İsm-i Hakiminin cilvelerine ram olarak çıkmayı nasip eyle. Şerleri hayra, hezimetleri zafere, çirkinlikleri güzelliklere, zulümleri adalet ve merhamete, nikmeti nimete ve hikmete kalb eyle. Âmin.
 
 
ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir