NECATİ SARICA
Tılsımına Âşık Edilmesi İnsanın
Sage La Salvane bilgelik ve koruyuculuğu
yerli ve yabancı bir ortaçağın
ateşli hastalıklarına karşı
metaforik bir dille kültürlerin yanışı
onları doyuracak zenginlikleri tükenmiş
taş merdivenli sokaklardan
yeni bir ülke arayışı
nehir terasları güçlü ve hafif
doğuya kadar eğilmeye başlamış
Yerli ve yabancı bir ortaçağın
ateşli hastalıklarına karşı
zeferan
ağaçlardan birkaç dalı kopardığımız
onları doyuracak
adamın gövdesi kolları ve bacaklarıyla
koşup yorulduğumuz
doğuya doğru eğilmeye başlamış
abdüsselam otu toprağa bağlı sıkı sıkıya
insan kanına benzer kan aktığı
benzimiz solana kadar
petrol fırtınası rüyaları kasıp kavuran
tılsımına âşık edilmesi insanın
elması
ve aşk elması acı içinde çığlık atar
ve beni topraktan ayıran ölüm getirir
köpeklerin sökülen dişleri
kirpiklerini kemiren kirli şairlerin kirli dişleri
seg ken
seg koş
seg şiken
münafıklar mükâfatlandırılır
Geceleri ay gibi ışıl ışıl ışıyan don salvatoreye karşı
azizlerin inancı bükülmez
freskleri kabartmaları söktüğümüz kapılardan
bir heyula geliyor
bir elim uzanıyor süveyda
Bağdat yokluğuma şam’sızlığıma bir elim uzanıyor
mühürlenmiş rahimlerden gelen kanın kokusuyla
annemin altı erkek çocuk doğurduğu
şeytanları kaçırdığım için ben yedincisiydim
ve necat kapılarında bekliyoruz
Celalettin-i Rumi ‘’şeytana cebrail adını takdım;
kengere apaçık delil dedim’’ dediğinde
beyaz nakışlı bir tas, bir ağaç olan ve bir kaya heykeli
kutsal oldukça
her gün kıracağımız
kalkın uyanın güne erken başlamalıyız
saygın bir ağaca yaslanıp içtiğimiz ilk sigaradan sonra
şarabın ter kokusu
hayber’in kapısın bir daha
ateş yoluyla temizlenmeyi iftira edenler kazanırsa
İbrahim’’iz’’ bir daha
elimizde zülfikarlarla
yolda kuş yuvaları bozulmadan
köpekler yavrularını emzirsin geçilmez yolundan
serçe kuşu ölen çocuğun ziyaretine rikkat ile
ibrahim’iz bir daha elimizde zülfikarlarla
olsun, mezarımıza ardıç ağacı dikerler
biz de gülümseriz, ölürken
bırakın şakalar havada uçuşsun
konfeti yağmurları
yollarda kuş yuvaları bozulmasın
yüzümüz ay halesine
boynumuz ardıç dalına bükülse de
kanımız sökülse de biz yine de gülümseriz
savaşırız gülümseriz
ölürüz yine de gülümseriz
acılar kanatsa da dudaklarımızı
bir tek küfür sözü söylemeden
ölürüz
gülümseriz…