Batın İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Batın İsm-i Şerifi
 
“El-Bâtınu” İsm-i Şerifi çok kısaca "Akılların idrak edemeyeceği, mahlûkatın nazarlarının erişemeyeceği şekilde yüceliği gizli olan, her şeyin içyüzünü bilen " demektir. Batın İsm-i Şerifinin bir tecelli manası da şudur ki, “Allah’ın (cc) mutlak surette mukaddes mahiyeti kendine malum ve mahlûkatına gizli olduğu gibi bütün yaratılmışları da kendi mahiyetini bilmekten aciz kılar”.
 
Sözlük anlamı olarak “Batana/ Yetunu/ Batnan” fiili “Vadiye girmek yürümek, içini, iç yüzünü bilmek, içine nüfuz etmek”; “Batana/ Yetunu/ Butuunen, bataneten” fiili ise “Karnı büyük olmak, içini ve dışını bilir olmak, samimi ve yakınından olmak” manasındadır. “Batana/ Yetunu/ Butuunen, batnan” fiili “Gizli olmak” demektir. “Batune/ Yetunu/ Bataaneten” ve “Batine, Batene/ Yetanu/ Batanen, bitnaten” fiilleri karnı büyük olmak anlamındadır. “Ebtane ibtaanen” ise “Elbiseye astar geçirmek” demektir. “Baatene mubaateneten” “Sırlarını birbirine açmaktır” demektir. “Tebattene tebattunen el vadiy” “Vadiye girmek ve dolaşmak”, “İşin iç yüzünü bilmek” demektir. “İstebtene istibtaanen” ise “Birinin iç yüzüne, işlerine vakıf olmak”, “el- emru” ekiyle de “İşi içinde gizlemek” demektir. “Fi baatinil emr” “hakikatte, gerçekte”, “Baatınen, kalben” de “Kalben, derunen” demektir. Ayrıca bu kelime “Sırdaş, ahbap” anlamlarında kullanılmaktadır. “El- Baatinu, çoğulu ebtinetun, bevaatinu” Allah’ın (cc) güzel isimlerinden olup “Gizli ve sırları bilen, gizli şey, bir şeyin içi, dâhili” anlamlarına gelmektedir (Mevlüt Sarı, El Mevaarid).
 
Kelimenin çeşitli manalarının verdiği perspektiften baktığımızda – Kaldı ki bu manaların Batın İsm-i Şerifinin Mahiyetini kapsayamayacağını baştan ifade etmek gerekir- Batın isminin hakikatine ve tecellilerine dair bazı mülahazalarda bulunabiliriz. Öncelikle Batın İsminin Sahibi (cc) mukaddes mahiyeti itibarıyla gizlidir. “Allah (cc) ötelerinde de ötesinde, ötelerin de ötesinde tecelli eder” ya da “Allah (cc) ötelerin ötesi, ötelerin ötesi, ötelerin ötesidir” (İmam Rabbani) Batın İsminin Tecellileri için de muvafıktır. Bu gizliliği hiçbir yaratılmış aşamaz. Bu gizlilik kendi Zatına açık, bütün yaratılmışlara kapalıdır. Bu gizlilik öyle bir şeydir ki, kapalılıktan değil yüksek tecelliler ve mukaddes mahiyetler nedeniyle yaratılmışlara meçhul kalmıştır. Bu bilme meselesi değildir, olma meselesidir. Batın İsminin hakikatini de böyle anlamak iktiza eder.
 
Batın ism-i şerifi aynı zamanda Ulûhiyetin mahiyetinin büyüklüğünü –Münezzeh manası dâhilinde- işaret etmektedir. Kelimenin ism-i fail vezninde oluşu, Batın İsm-i Şerifinin daimi ve kesintisiz tecellilerini, inkişaflarını, tezahürlerini ve tabi ki o mutlak “Hüve” zamirini içermektedir. Nitekim Hadid Suresinin 3. Ayeti “Hüve” zamiriyle başlamaktadır. Allah (cc) kendi münezzeh mahiyetinin gizliliği yanında bütün yaratılmışlarının içyüzünü bilir, bildiği gibi yaratır. Ayrıca Allah’ın (cc) bilme ve görme gibi mukaddes tasarruflarının ve fiillerinin niteliği de Batın İsm-i Şerifinde gizlidir. Nasıl ki varlığın perde arkasında gizli bir Batın fabrikası çalışmaktadır, Allah’ın (cc) Zatında ve tasarruflarında Batın İsm-i Şerifi mütecellidir. Bu noktada, bütün diğer esmada da değindiğim bir hususu hatırlatmak isterim.
 
Batın İsm-i Şerifi hususi ilişkili isimler dışında bütün diğer isimlerle merkez ve peyk ilişkisine sahiptir. Allah (cc) Batın İsm-i Şerifine tabiri caiz ise müstakil mahiyette tecelliler verdiği gibi diğer isimlerin her biri içinde de tezahürler yaratmıştır. Her bir ismin zahiri ve batını mevcuttur. Bildiğimiz manalarının ötesinde her bir isimde gizli ve mahiyeti mukaddesi ancak Allah (cc) tarafından bilinen mahiyetler ve keyfiyetler söz konusudur. Bundan dolayıdır ki, marifet-i Sani’de sınır yoktur, insan yaşadıkça dünyadaki olgunlaşması devam eder, kemalin sınırını Kemal-i Mutlak olan Allah (cc) tayin eder, hidayet eder.
 
Allah (cc) dilediği eşya ve hadiseye gizlilik örtüsü örter, dilediği esrarı aşikâr eder. “Bazı yüzlerin ağaracağı bazı yüzlerin ise kararacağı gün” Esmanın hakikatlerinin tamamlanacağı günlerdendir. O gün ki hiçbir yaratılmışlar tarafından gizli tutulamayacaktır, Allah’ın (cc) “Muradı İlahisi” müstesna.
 
Ve Allah (cc) kendisine samimi, ihlaslı dua ve niyazda bulunan, sinelerini ve içlerini açan kullarına Batın İsm-i Şerifinin feyizleriyle mukabele eder, yakın olur, sırlarına sırdaş ve dertlerinin dermanına sahip olur. Batın İsm-i Şerifinin tecellilerini talep eden kulları, Allah’a (cc) ve O’nun özel lütuflarına yakınlıkla mükâfatlandırılırlar. Büyük Alim İbn Kayyim el- cevziyye Batın İsmi ve Allah (cc) ile kulu arasındaki yakınlığa dikkat çekmiştir. Batın İsm-i Şerifi, Dergâh-ı İlahinin mahrem kilit ve unvanlarından biridir. Bizler sinemizi açtıkça, Dergâh-ı İlahinin de kapıları bize açılır. O’nun İlim ve Kudreti bizi kuşattığı gibi rahmet ve re’feti de kuşatır. Biz yakınlaştıkça, bize şahdamarımızdan daha yakın olan Allah’ı (cc) da kendimize daha yakın hissederiz.
 
Nihayet Kuran-ı Kerim’in beyanıyla “O, (Her şeyden önce mevcut olan) evveldir ve (Her şey helâk olduktan sonra geriye kalacak) ahirdir. (Varlığı sayısız delillerle) zahirdir ve (Akılların idrak edemeyeceği zatı ise) bâtındır. O, her şeyi bilendir” (Hadid/3). Bütün İsimlerin tefekküründe olduğu ve büyük âlim İbn Kayyim’in de belirttiği gibi Batın ism-i şerifi de tevhit akidesinin nişanına sahiptir. Bu öylesine erişilmez bir mahiyet ve mukaddes bir gizliliktir ki, Bir ve Mutlak Rabbimiz olduğunu lüzumlu kılar. Zira bütün isimler O’nundur, bütün isimlerin hakikat ve batınını da sadece O (cc) bilir. Bu yüzdendir ki, ayet-i kerimede dört isim “Hüve” zamiri ile bir araya getirilmektedir. Mananın tam olması için de dört ismin birlikte zikredilmesi tavsiye edilmiştir.
 
Bu ayet-i kerimenin bize işaret ettiği diğer bir husus İslam’da amellerimizde olduğu gibi itikadımızda da “İtidal Mefhumunun” kabul görmesidir. Bu yüzden, dört isim birlikte zikredilmiştir. Tarih boyunca bazı topluluklar Allah’ın (cc) sadece Zahir İsm-i Şerifinin yoğunluğunu hissederek veya ön planda tutarak maddeci, panteist, sadece kudreti önceleyen akideleri benimsemişlerdir. Bazı kavimler ise Allah’ın (cc) kendi anlatmasındaki açıklık, eser ve tasarruflarının, peygamber ve kitaplarının tebliğinin ötesinde “Bâtıni anlamlar” tevehhüm etmişlerdir. Hatta İslam Peygamberi (s.a.v.) sonrasında bile çok sayıda “Batıni fırka” ortaya çıkmıştır. Uzun uzun onlardan bahsetmek yerine, akidemize taalluk eden hususları vurgulayıp geçmek isterim. Tevhit akidesi bir itidal ve istikamet prensibini gerektirmektedir. Her mahiyet ve mana adalet ölçüsünce akide içinde yerini almaktadır.
 
Son dönem âlimlerimizden Elmalı Hamdi’nin “O her şeyden sezilen Zahir, hiçbir şeyle bilinmez Batın’dır”(Hak Dini Kur’an Dili) ifadesi Ehl-i Sünnet'in yaklaşımının veciz bir ifadesidir. Şöyle ki bir tarafta “Eşyanın hakikati sabittir” hükmü ve bu hükmün bağlı olduğu Zahir İsm-i Şerifi diğer yanda da İmamı Rabbani’nin (ra) “Allah (cc) ötelerin ötesi, ötelerin ötesi, ötelerin ötesidir” veciz ifadesi bu sözün masadakıdır (Doğrulayıcısıdır). Birinci prensip ile görünen varlıkların kabulü ve tanziminin, ikinci sözde ise bizatihi Allah’ın (cc) bilinmesinin şekli belirlenmektedir. Birincisi ile dünya yaşamımız biçimlendirilmekte, ikincisi ile tevhit ve Ulûhiyet akidesinin beşer idrakindeki sınırları belirlenmektedir.
 
Zahir ve Bâtın isimleri tabiat âleminde nispi ve kıyasi hakikatler ile tezahür etmektedirler. Mesela dış dünyadaki güzellikler, baharın çiçekleri, çimenleri, ağaçları, vs. hepsi Zahir İsm-i Şerifinin cilveleri olarak varlık âleminde gözlerimiz ve zevklerimiz önüne çıkartılmışlardır. Batın İsm-i Şerifi ise bu bahar bahçelerinin arka planındaki yaratılış programını, çekirdeklerin çatlayıp filizlenmesinin kanunlarını, toprak içindeki unsurların bir araya getirilişlerinin prensiplerini ihtiva etmektedir. Hatta makro âleme bugünün bilimsel keşifleriyle bakılacak olursa uzay derinliğindeki yıldızlar, galaksiler hepsi Zahir İsm-i Şerifinin devasa cilveleridir. Bu galaksilerin iç nizamı, çekim ve itme kanunları, belirlenen yörüngeleri, gezegenler ve yıldızlar içindeki kimyasal olayları izah eden kanunlar Batın isminin cilveleridir. Hatta yeni yeni anlaşılmaktadır ki, uzayda boşluk dediğimiz alanda bile bugün mahiyeti henüz bilinemeyen ancak bir çok fonksiyonu olan “Karanlık Maddenin” varlığı Batın İsminin yeni idrakimize giren bu alandaki cilveleridir. Doğrusunu Allah (cc) bilir.
 
Ey Zahir ve Batın, Evvel ve Ahir olan Allah’ım! Bizim seni idrak edişimizi artır. İsimlerinin ve sıfatlarının hakikatlerini künhüyle bize bildir ve öğret. Beşeri idrakimiz ve niyetimiz nispetindeki ibadetlerimizi ve amellerimizi ve gayretlerimizi kabul buyur. Zahir İsminin tecellileriyle senin dininin düşmanlarına karşı, Batın İsminin tecellileriyle de nefsimizin şerlerine karşı bizleri galip eyle. Seni ve tasarruflarını idrak ederken eksik düşünmekten, eksik idrak etmekten bizleri muhafaza eyle. Zahir İsminin Hakikatlerini düşünmeyen mağdur ve sefil Müslüman topluluklarına Zahir İsminin feyizlerinden nasip et. Madde ile akılları kabalaşmış, ruhları donmuş bazılarımız için ise Batın İsminle üzerimize tecelli buyur. Bizim göz, akıl ve ruhumuzu kâinattaki Esma-ül Hüsna’nın tecellilerini anlamaya cehd ve gayretle mücehhez kıl.
 
Ey Zahir ve Batın olan Allah’ım, bizlerin zahir ve batını bir eyle, muvafık eyle. Zahirimiz batına inse, batınımız zahire çıksa yüzlerimizi karartma, ağart. Zahir ve batınımızı bir eyle. Batın İsminin feyizli bulutları altında sinemizi olanca açıklığıyla ve samimiyetle ve ihlasla Sana açıyoruz Rabbim. Göğüslerimizi temizle, günahlarımızı bağışla, bizleri yalanlardan, iftiralardan ve zulümlerden muhafaza buyur. Bizleri Sana yakın eyle. Bazı yüzlerin ağaracağı ve bazı yüzlerin kararacağı günün açıklığıyla hakikatleri Batın âlemlerinden Zahir âlemlerine çıkart. Bu şuurla içimizi musaffa, müberra ve münevver eyle. Bizi Batın İsminle birey olarak ilişkili kıl, başkasının günahını mazeret sanmaktan koru. Zahir ve batınımızı müstakim kıl, musaffa ve münevver eyle. Âmin.
 
 
ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir