Başı Sağolsun
Kağan İşçen
Vefat Etti
Şair ve yazar Kağan İşçen 47 yaşında Adana’da vefat etti.
Genç şair bir süredir kanser hastalığıyla mücadele ediyordu.
Kağan İşçen; 1971 yılında Ankara’da doğdu. Ilk ve orta öğrenimlerini sırasıyla Adana, Kırşehir ve Ordu illerinde yaptı. Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Adana’da Türkçe öğretmenliği yapıyordu.
Genç şairin çeşitli dergilerde yayınlanan şiirlerinin önemli bir kısmı webde antolojı.com ve edebiyatdefteri.com’da yayınlandı.
İki Kağan İşçen Şiiri:
Işıkları Aç
yüreğim gülüşlerinle dolu
ne kadar ağlasam boşalmıyor içi
içimdeki her gülüşünden ayrı bir ayrılık
sana döktüğüm her göz yaşımdan
ayrı bir yalnızlık doğdu
bir ben öldüm…
saç tellerin sazıydı özlemlerimin
parmaklarımda o hep buruk
o hep acı
o hep ılık
o hep tiz tını
ömür nağmesi diyorum adına
sende kaldı ömrü…
yağmurda zaman ansızın yok olur
aşk unutur
ayrılık kendine kavuşur
öylesine yalnızım
ölümse tek banadır…
gelişin vardı
kim gittiyse kalandım
sevdin sevdinse
bütün yalnızlıkları ben anladım
suçlandım…
gecenin gözleri kör
görmüyor milyonlarca yıldızın yalnızlığını
sokaklar üşüyor
ben o üşümeyi paylaşıyorum
evler çocukları uyutmak için olmalıdır
mutsuzlukları örtmek için değil
bütün insanlık adına
görmek istiyorum gülüşlerini…
Yiter Ömür
kahırlı yüzlerden çaldım beklemeyi
umudu çalmayı denemiştim bir kezinde de
tam köşeyi dönerken anili
sen sandığımdan…
kendimizden de bahsederiz birgün
alacalı soğukların sonunda ilkyazsı
başkalarındaki sızıyı içselleştirince
ve kaf dağını aşınca umut…
farkında olmadan geçtiğim gecede
anımsayamadığım rüyadaydın
yüreğimdesin şimdi…
şu koca dünyaydı bir zaman
gurbet elde hayli zamandı
garip anamdı da
oh be olamadı bir türlü…
kangrenleşince gidişler toplamı
yağmur kırıklıklarına döner aşk
sabah başlangıçlarındaki sancıyla
yiter ömür…
aksak düşlerime sırdaş olmazsın
sarı bir sis bulutu olur sensizlik
içerimdeki bu buz tutmuş ıslaklıkta
ağlarım bakarak
başucumdaki loşluğuna…
çocuksu bir yaşamak gayreti veriyor
kanılarıma
yanyana gelen masumluğumuzda
mahzun ayrılığımızı görmek…
her şey kaçmak değil yağmurdan
göğün karasını ortadan ikiye bölen
sesini kovalamak değildi
ve belirsizliğe son noktayı koyan
ölüm değildi…
gençliğimi alıp götüren resmin ortasında
yazlarımın sıkıcı gecelerinin tek sebebi
yarım yamalak kitaplarla uykulara kalmanın
tek sebebi…seni aramak…
soluksuz atladım geçtim tüm ırmakları
soğuk buz mavisi kışları gözü kapalı
ben yürüdüm yollar yoruldu
binlerce yüz ezberledim unuttum
mevsimler kovaladım ardarda
alışamadım sensizliğe…
en büyük acı
oyundan kavuşmalardadır
çoğalır yalnızlık
artar kavşakları kaçmak isteklerinin
duvarlar kuşanırsın ihtiyarlığına
ve aradığın gerçek ayrılık
yiten ömürden olur…
göz kırpışında ömrüm yoğun
kirpiklerine tutunarak yaşayacağım
rüzgar uzağında essin isterim
saçlarını yalnız ben okşayacağım…
toprağımı kim avuçlarsa avuçlasın
kim kaldırırsa kaldırsın yaprağımı
bana bir sen dokunursan anlayacağım
yaşayacağım karanlığın sonsuz tadını...