Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

Safa Önal Yeşilçam’ı Anlattı

Senarist ve
Yönetmen
Safa Önal
Yeşilçam’ı
Anlattı
 
Senarist ve yönetmen Önal, "Bütün ömrüm sinemanın içinde geçmiş. Hem yazmışım hem yönetmişim. Bütün ustalarla bir arada olmuşum." dedi.
 
Türk sinemasının emektar senaristlerinden ve yönetmen Safa Önal, 87 yaşında olmasına rağmen hiç boş vaktinin olmadığını vurguladı. "Bütün ömrüm sinemanın içinde geçmiş. Hem yazmışım hem yönetmişim. Bütün ustalarla bir arada olmuşum." dedi.
 
Safa Önal, Nevşehir'de 17 Aralık 1931'de dünyaya geldi. Nişantaşı Ortaokul'undaki eğitimini karikatürist Ferruh Doğan, Semih Balcıoğlu ve gazeteci Hasan Pulur gibi isimlerle birlikte tamamladı.
 
Yazarlığa 1945'te kısa öyküler yazarak başladı ve o yıllar çeşitli dergilerde çalıştı. Safa Önal, daha sonra senaryo yazmaya başladı ve sinema dünyasına adım attı.
 
Bugüne kadar 395 senaryosu filme çekildi ve bu özelliğiyle 2005'te Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. Önal, son olarak bu yıl "Sinema" dalında Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü'ne layık görüldü.
 
"Ah Güzel İstanbul", "Vesikalı Yarim", "Yumurcak" ve "Tatar Ramazan" gibi filmlerin senaristi Safa Önal, gazetecilik dönemini, yazarlık serüvenini ve Yeşilçam anılarını anlattı.
 
"Reşat Nuri Güntekin gibi bir roman yazarı bir daha ortaya çıkmadı"
 
İlk hikâyesini 15 yaşındayken bir dergiye takdim eden Önal, "5 yıl sonra kendimi birden bire o dönemin en çok satan haftalık dergisinde bir öykücü olarak buldum. Bütün yönümü çizen, aslında beni yazar olmaya iten Nişantaşı Ortaokulu'nda okuma kitabımdaki Reşat Nuri'nin 'Eski Bir Yara' adlı öyküsüdür. O öykü canıma okumuştur ve yazar olmayı kafama koydurmuştur." dedi
 
Önal, Reşat Nuri Güntekin gibi bir roman yazarının bir daha ortaya çıkmadığı yorumunu yaptı:, "Reşat Nuri gibi yazarlar dönem dönem geldiler, estiler ve gittiler. Biz o mirastan yeteri kadar yararlanamıyoruz ve kullanamıyoruz. Hatta bazılarımız hiç bahsetmemeyi daha uygun buluyor. Halbuki anlatım dili, Türkçenin güzelliği, her şey onlardaydı." dedi.
 
Aynı zamanda sanatçı Sezen Cumhur Önal'ın abisi olan ünlü senarist, 20 yaşında hikâye yazarlığı yaparken bir rakibinin olmadığını dile getirdi:
 
"Askere gittim, arkamdan 7-8 ay öykülerim yayınlanmaya devam etti. Yazılarımı yedeklemiştim. Çok hikaye yazmaktaydım. Bir taraftan da Milliyet Gazetesi'ndeydim. Orada da haftada 3 gün öykü yazıyorum, sayfanın altında da 7-8 sütun romanım vardı yayınlanan. Bu nasıl bir emek, nasıl bir heves, nasıl bir koşturma, nasıl bir mutluluk karşılık olarak hiçbir şey beklemeden? Ne kazanırsınız ki? Aylığa ancak talim edersiniz."
 
"Yazarlığımda asıl savaşı babamla verdim"
 
Askerlik dönüşü Yelpaze Dergisi'nde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptığını söyleyen Önal, "2 bin 400 satan bir dergide, 8 sene yazı işleri müdürlüğüne devam ettim. Sonradan 'Resmi Hayat' adlı aylık bir dergiye de öyküler yolluyordum hiç bıkmadan. O sıralarda nasıl tanıştığımızı hatırlamıyorum ama Peyami Safa ile bir dostluk başladı aramızda. Peyami Bey'in aylık 'Türk Düşüncesi' dergisinin yazı işleri müdürlüğünü aldım üstüme ve orada da öyküler yayınladım." dedi.
 
Safa Önal, arkadaşları Yusuf Ziya Ortaç, Özdemir Asaf ve Ayhan Songar ile Sakarya'da katıldıkları edebi matine programını şöyle anlattı:
 
"Sakarya Yüksek Tahsil Talebe Derneği'nin davetlisi olarak gittik. Bin kişiye varan bir kalabalık, en arkadakiler sandalye üstlerine çıkmışlardı izlemek için. Peyami bey çıktı, konuştu. Sonra beni yüksek sesle anons etti. İyi de şeyler söyledi. 'Hayranı olduğum' demiştir benim için. 29 yaşındaydım bütün bunlar olurken. Orada 'Uyku Üstüne Hikaye' diye bir yazımı okudum. Son hikâyemdi 'Türk Düşüncesi' dergisinde çıkan. Bittiği zaman alkışı görmek lazımdı."
 
Bir dönem reklam yazarlığı da yapan Önal, "Ben yazarken, babam bir yandan yazdıklarımı yırtıyordu. Asıl savaşı orada verdim ben. O tarihlerde yazı yazarak para kazanmanın ne kadar güç olduğunu biliyordu. Babamın ilk çocuğuydum. O yüzden benim de belli bir maaşım, işim olsun istemişti." dedi.
 
"Film şirketleri, film isimleriyle savaşıyorlardı"
 
Önal, 1953'te Reşat Ekrem Koçu'nun danışmanlığında "Kanlı Para" kitabını yazdığını belirtti:
 
"Kanlı Para öyle tuttu ki daha yayınlanmadan birden bire film yapılmak istendi. Böylece 1953'de benim eserim filme alındı. Ne enteresandır ki Kanlı Para'da ortaokuldan arkadaşım olan Ayhan (Işık), benim ilk senaryomda başrol oynadı. Sonra 'Bela' adlı bir senaryo yazdım ve Atıf Yılmaz'a götürdüm. Yılmaz, o zamanlar Orhan Günşiray'la Yerli Film diye bir şirket kurmuştu. Senaryoyu Atıf ağabeye okudum, çok beğendi ve 'Allah Cezanı Versin Osman Bey' adıyla film yaptı. O sıralar bir de Kemal Film vardı. Sahibi Osman Seden de arkasından film yaptı ve adını 'Erkeklik Öldü mü Atıf Bey?' koydu. Film isimleriyle savaşıyorlardı. Bunlar komik ve güzeldi. Bir dostluğun içinden geçiliyordu. Rekabet hiçbir zaman kanlı bıçaklı bir duruma, dargınlığa, küskünlüğe, iğne batırmaya gelmiyordu. Çok iyi bir zamandı."
 
"Hancı" adlı film vasıtasıyla Türker İnanoğlu'yla tanışma fırsatı bulduğunu ve 1969'a kadar senaryo yazarı olarak devam ettiğini söyleyen Önal, "Bir meseleye ışık tutmak lazım ki ben hep star sistemine göre çalıştım. Yani yazdığım senaryo hem erkek starı hem de kadın starı ilgilendiriyordu. İkisinin de beğenmesi ve kabul etmesi şarttı. İkisinden biri kabul etmez 'Bu bana iyi gelmedi' deseydi o zaman yeniden bir iş çıkacak, en az 4-5 gün çalışmak gerekecekti. Onların verdikleri tarihler üçer haftalıktı. 21 güne sığmayacaktı o zaman film, bitmeyecekti. Kendi diğer anlaşma yaptıkları şirketlere gideceklerdi. Film elimde patlamış, kalmış olacaktı. Her defasında yüzlerce senaryo içinde hep bu dengeyi kurabildim." dedi.
 
46 filmin yönetmenliğini üstlendi
 
Safa Önal, senaristlik yolunda birçok zorlu şartlarla karşılaştığına da vurgu yaptı:
 
"Senaryoları oyuncular dışında yönetmenin de beğenmesi gerekiyordu. Ayrıca bizleri bir araya getiren yapımcıya da beğendirecektiniz. Ondan sonra bölge işletmecilerine beğendirmek zorundaydınız. Onlar yapımcılara haber verir, bu yıl bize 'avantür verin', 'komedi, aşk filmi, dram yapalım' diye söylerlerdi. Sonra da seyirciye beğendirmek zorundaydınız size yeniden bir iş gelmesi için. Bütün bunları aştım ben."
 
Önal, senaryosunu yazdığı  ve başrollerinde Zeki Müren ile Mine Mutlu'yu buluşturan "İnleyen Nağmeler" adlı filmle yönetmenliğe adım attım dedi. Daha sonra 46 film yönettiğini ve TRT'ye Türk öykücülerinden seçilmiş 5 film çektiğini dile getirdi.
 
Senaryo Yazarları Derneği'nin (SENDER) kurucusu Önal, 12 yıl boyunca çeşitli kurum ve üniversitelerdeki senaryo atölyelerinde görev yaptığını belirttti:
 
"Türk Düşüncesi Dergisi'nde çalıştığım süre içerisinde yayınladığım 50-60 arası hikâyeyi 'Dünya'nın En Güzel Gemisi' adlı bir kitapta topladım. Kapağını rahmetli Bedri Koraman çizmişti. Ön sözünü ise Peyami Safa yazdı, sene 1960'dı. Bir de Ahmet Haşim şiirinin bir dizesinden hareketle 'Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti' adlı anı kitabım çıktı. Şimdilerde de senaryo kitabımın baskısı isteniyor. Bunlar da 'Vesikalı Yarim', 'Ah Güzel İstanbul', 'Umut Dünyası', 'Tatar Ramazan' ve 'Tatsız Kral'. Diyaloglarına el sürmeden hiçbir şeyi değiştirmeden yalnız bir roman tadıyla yazabilirsem, bitirebilirsem kitabı tamamlayacağım."
 
Safa Önal, 87 yaşında olmasına rağmen hiç boş vaktinin olmadığını vurgulayarak, "Bütün ömrüm sinemanın içinde geçmiş. Hem yazmışım hem yönetmişim. Bütün ustalarla bir arada olmuşum." dedi.
 
AA
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir