“Usul Usul Aşk”
ve Şiire Dair
Emin Önder
ile Söyleşi
Bu kez, Marmara Bölgesine, benim büyüdüğüm topraklara uçtu edebiyat kalemim. Balıkesir’e, Ömer Seyfettin’in doğduğu topraklara yani Balıkesir ilinin Gönen ilçesine yol aldık. Kayısılarıyla ünlü Malatya ili sınırlarımızda doğan, kutsal öğretmenlik görevini yurdumuzun farklı şehirlerinde tamamlayarak şu an Balıkesir topraklarında görev yapan bir eğitimcimiz konuğumuz oldu. O da artık Gönenli bir vatandaş, bizden biri ve Batı Anadolu topraklarına da güzellikler sunmakta. TÜRKAV (Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı) Gaziantep şubesinin öncülüğünde “Kitap Şuuru” projesiyle “Kitap Hediye Ediyoruz / Hediye Kitap” Kampanyası sayesinde hayatta olan bir yazarımızın güzel bir şiir kitabıyla tanıştım.
Böylesine anlamlı kitap çekilişleri hazırlayarak yurdun her bölgesinde okumayı aşılayıp genç yazarlarla tanışmamıza vesile olan eğitimcilerimize minnettarım. Şair Emin Önder Bey ile “Usul Usul Aşk” adlı şiir kitabını konuştuk ve usul usul adımlarla şiir üzerine sohbet ettik.
Hoş geldiniz Emin Önder Bey. Öncelikle söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Hayatınız ve yazma hikâyenize dair konuşalım. Öncelikle sizi tanıyalım. “Usul Usul Aşk” eseriniz, Bengisu yayınlarından yayınlanan ilk kitabınız. Kitabınızı severek bir günde okudum, birkaç gün içinde not aldığım yerler oldu. Sohbet için 2018 yaz ayında ancak karşınızda hazır olabildim.
Şiir kitabınızı merak eden yeni okurlarımız da sizi tanısın. Sohbetin kelâmı sizde olsun. Buyurun efendim…
Öğretmensiniz ve aynı zamanda şairsiniz. Bunun yanında yerel gazetelerde ve ulusal dergilerde şiirler yazıyorsunuz. Öz geçmişinizden kısaca bahsedip kendinizi tanıtır mısınız?
Kitap okuyan ellerle tokalaşmanın sevincini yaşıyorum. 38’incisini düzenlediğiniz etkinliğinizde kitabıma yer vermiştiniz. Güzel hitaplar için ve söyleşi emeğiniz için teşekkür ediyorum.
Hayat yolculuğum Malatya ilinin Darende ilçesinin Balaban kasabasında başladı. Köy kasaba tadını ilkokul ortaokul lise yıllarında doya doya yaşadım. Bundan dolayıdır ki şimdi bile il merkezleri beni yoruyor ve baş ağrısı yapıyor. Erzincan Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü 2001 de bitirdim. Ve Siirt ili Baykan ilçesi Ünlüce köyüne atandım. İlk öğretmenleriydim. Köyde on üç hane vardı herkes akrabaydı. Herkesin soy ismi aynıydı. Sadece benimki farklıydı. Kemal adlı velim, çocuğuna soy ismimi isim olarak koymuştu. 7 yıllık görevden sonra Gönen e atandım. Ülkemizin her yeri güzel. İnsanlarımız daha da güzel.
Kitap okuma alışkanlığınız kaç yaşlarınızda başladı? Düzyazıdan çok şiir türünde yazmayı mı sevdiniz?
İlkokul, ortaokul, lise yıllarıma ait hiç okuma anım yok. Lise 1’de, 1994 yılında, Edebiyat öğretmenimin gururumu kırdığını hatırlıyorum. Ödev vermişti. Bir hikâye okunup özetlenecek bir de hikâye denemesi yazılacaktı. Okuma için Ömer Seyfettin’in Apandisit adlı kısa öyküsünü seçmiştim. Yazmak içinde başımdan geçen bir olayı yazmıştım Tetanos diye. Okulumuzun yanında ek bina inşaatında dolaşırken ayağıma çivi batmıştı. Bunu konu almıştım. Ödev tesliminde öğretmenim “Ne bu ya hep hastalık, hastalık; tetanosmuş, apandisitmiş” dedi. Sınıfta arkadaşlarım gülmüştü. Bu olayı hatırlıyorum. Okuma alışkanlığı üniversitede başladı. Dergilerle sevdim okumayı. İlk şiirlerimi de o yıllarda yazdım. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey kötü arkadaşmış; en güzel şey de iyi arkadaş. Gaziantep Kitap Şuuru projesinin yürütücülerinden Oğuzhan Saygılı sınıf arkadaşımdı. Dergi ve kitaplarını paylaşırdı benimle. Böyle böyle başladı.
TÜRKAV (Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı) Gaziantep şubesi kitap çekilişleri ve “Kitap Şuuru” projesine katılmıştım. Sizin şiir kitabınızı bu proje sayesinde tanıdım. Ayrıca ben de bir yıldır bu projedeyim ve çekilişten birçok hediye kitap kazandım. Sizce bu tarz kitap okuma ve kitap hediyeleşme projeleri genç nüfusun kitap okuma alışkanlığını artırıyor mu?
Özellikle gençlerimizi projede gördüğümde çok seviniyorum. Evimin etrafında Turizm, Ticaret, Anadolu ve Sağlık Liseleri var ve büyük bir park var. On yıldır bir tane kitap okuyan liseli genç göremedim. Gençler arasındaki diyaloglar hitap şekilleri hiç hoş değil.
Yazar kimliği taşıyan kişilerin hayatlarını incelediğimde lise hayatlarının çok önemli olduğunu gördüm. Bu dönemler filizlenme dönemleri. Ben buradayım varım dedikleri yıllar. Devlet bu döneme projeler üretmeli. Bu açıdan TÜRKAV’ın projesi okuma ateşi için bir kıvılcım.
Güvercinden ağaca, yağmurdan çocukluğa, bayramlarımızdan küçük mutluluklara kadar her konuda dizeler var şiirlerinizde. Yazmadan önce şiirlerinizin konu başlıklarını kafanızda tasarlıyor musunuz, o anda ilham gelip de kaleminizin akışına bırakarak mı mısralara yolcu oluyorsunuz?
Gündelik yaşam sahnelerini, duygu yoğunluğu içinde şiirde yoğurmayı seviyorum. Açık Öğretim sınavında gözetmendim. Vakit uzun ve zaman geçmiyordu. Güvercin şiirini, okulun penceresinden teldeki güvercini izlerken yazmıştım. Sınav kuralları gereği bir şey okumak telefonla oynamak ses çıkarmak yasaktı. Ama şiir yazma yasağı yoktu.
Her şey bir imgeyle başlıyor. Onun nerede ne zaman belireceği belli olmuyor. Genelde okuma anlarında beliriyor. İskender Pala nın Gül kitabını okudum. O alanın pirlerinden. Aşkla şevkle araştırma yapmış hocamız. Gül ile ilgili şiiri var mı diye aradım bulamadım. Ve o arada niyetlendim yazdım.
Konuyu yakalamak benim o konuya âşık olmam, işin % 50’si. Bir veya iki kelimedir bu. Kalan kısmı da sükût ve yoğun düşünce ortamı. Çevirmen Said Maden “şiirsel etkiyi” birbirini arayan iki sözcüğün yan yana gelince çaktığı parıltı diye ifade ediyor. Tevfik Fikret, şiiri ruh söyletir diyor.
Balıkesir-Gönen ilçesinde yahut farklı illerde hiç imza gününüz oldu mu? Öğretmenlik mesleğinizden artan zamanınızda kitap fuarları ve seminerlere katılabiliyor musunuz?
Kitabım basıldıktan sonra yayınevimin daveti oldu ama görev koşturması nedeniyle gidemedim. Yazar ve okurlarla temas ortamında olmayı çok isterim.
Kitaptaki şiirlerinizi okudum, birçoğunu beğendim lâkin bir noktada eleştirmiştim ve onu da sizinle önceden zaten paylaştım. İlk kitabınız ama serbest ölçüyle yazılmış güzel şiirler barındırıyor fakat Emin Önder’in öz geçmişi sadece altı satırdan ibaret. Eser sahibini yakından tanımak isteyen biri olarak nerelerde yazdığınıza dair, eğitim hayatına dair kapsamlı bilgiler bulamadım. Uzun özgeçmişler yazın dünyasına yeni girmiş kişilere eleştiriniz idi. Altı satırla yetindiniz ilk kitabınızda. Size kitabınız hakkındaki övgümü belirtip öz geçmişinize dair eleştirimi sununca: “Bu kadarı yeterli diye düşündüm. Öz geçmiş bölümünün dolgunluğu edebî dünyadaki başarılarla uzar.” demiştiniz. Her zaman böyle mütevazı mısınız? Bir yazarın detaylı öz geçmişinden ziyade topluma sunduğu eserlerin edebî dildeki kalitesi mi önemlidir?
Evet, Elif Hanım. Okurun bakışlarına muhatap olup avuçlarının içinde dururken sayfalar arasında beni solurken teferruatla karşısına çıkmak istemem.
Şairlik ve yazarlık adına öğretmen adaylarına önerebileceğiniz ve Balıkesir’de gönüllü olduğunuz dernekler, üye olduğunuz vakıflar var mı?
Dernek, vakıf ve sendikalar mekân güzelliği ve insan yoğunluğu altyapısına sahip. Lakin kültürel devinimleri yok. Kitap Şuuru örneğindeki gibi aksiyonla buluşması bu mekânları çok güzel yerler yapacaktır.
Yerel yönetimlerin kütüphane hizmetleri çok önemli. Halk kütüphaneleri ise projesiz yaşıyor. Her yıl üstüne bir şeyler koymalı.
Özel yaşamınıza girmeden azıcık da aile hayatınıza değinelim. Kitabınızın sonlarında iki kızınız için yazdığınız onlara özgü şiirler var. Kızlarınız da babaları gibi şiire ilgili mi?
Şiirlerim bittiğimde eşimden bana okumasını istiyorum. Bunu çok seviyorum. Onu daha çok seviyorum. Bazen okuma yazma etkinliğinde ailemi ihmal ediyorum. Yalnız başıma bir odada kitap okumak güzel. Ama dikkat dağınıklığı ve anlama zorluğu olsa da çocuklarımın odasında onların yanı başında okumak daha güzel. Büyük kızım 6.sınıfa geçti. Küçük kızım 3.sınıfa. Öğretmeni benim, kendi sınıfımda. Büyük kızımın şiir deneyimleri var. Onları dergilerle buluşturmayı, kütüphaneden kitap almalarını ihmal etmiyorum.
Hayata bakış açınız nasıldır? Öğrencilerinize de kitap okumayı her daim tavsiye ediyor musunuz?
Öğrencilerimin haftada bir kitap bitirmelerini sağlıyorum. Onları harika kitaplarla buluşturmaya çalışıyorum. Cuma günü bir Türkçe dersinde kitap değişimi yapıp okumalar üstüne sohbet ediyoruz. Ve bende bitirdiğim kitabı sınıfa getiriyorum. Sosyal medyayı sadece eğitsel ve kültürel paylaşımlar için kullanıyorum. Okuduğum kitapların özetlerini yayınlıyorum. Sınıf gurubumda velilerle paylaşıyorum. Eğitim kitaplarının özetlerini onlara ulaştırıyorum.
Şiirlerinizde genele hitap eden serbest ölçüde şiirler görüyorum. Hece ölçüsüyle yahut aruz ölçüsüyle çalıştığınız şiirleriniz var mı?
Kalıpların beni de kalıba aldığını düşünüyorum. Rahat hareket edemiyorum. Çok dağınıklığın da iyi olmadığını biliyorum. Kendimi arada bir yerlerde hissediyorum.
Malatya ilinin Darende ilçesine bağlı Balaban kasabasında doğmuşsunuz. 2014 yılında Diyarbakır Valiliğinin düzenlediği bir şiir gecesine davetliydim kitabı yayınlanan ve en genç yazar olarak. Orada Malatya, Elazığ, Batman illerinden de şair ve yazarlarla tanışmıştık. İmzalı kitaplarını bizlere hediye ettiler, o topraklara uzanmak da güzeldi. Malatyalı şair ve yazarlarla iletişimde olduklarınız var mı?
Yok. İnternet ortamında takip, beğeni ve yorumla sınırlı muhataplıklar oluyor.
“Usul Usul Aşk” şiir kitabınızda toplamda 92 şiir var. İçlerinde sizi en çok etkileyen ve başucu olarak gördüğünüz şiir hangisidir?
Az etkileyen şiirlerim çok. Ama en çok etkileyen şiirim yok. Başucu tahtında oturan şiirim bir bakmışsın iniyor duygu ve his başka bir şiiri oturtuyor oraya.
Çiklet, Hocalı, Sapan ve Serçe gibi bazı şiirleriniz hem yerel gazetedeki şiir köşenizde yayınlanmış hem de şiir kitabınıza alınmış. Kimi zaman edebî dilde olmasa da günlük dilde ve serbest ölçülü şiirler yazmak da keyif veriyor mu?
Sedat Umran gibi eşyayı duyumsamayı seviyorum. Arif Nihat Asya, Behçet Necatigil gibi kısa ve özlü söylemi. Sunay Akın’ın konuya yapışmasını, Cahit Külebi’nin, Abdullah Akay’ın doğallığını.
Evet günlük dilin biraz hüzün tarafındayım. Mutluluk şiirleri edebi dünyada zaten az. Anadolu hüzün coğrafyası. Şakir Kurtulmuş “Acı ve şiirin birbirine çok yakıştığını” söylüyor. Halkla yakın temasta olduğumuzda hüzünler çevremizi kuşatıyor. Siirt’te yedi yıl çalıştım. Vuku bulan sıkıntıları hissettim. Şimdi Balıkesir’deyim vatandaşlar nüfus kayıtlarını almışlar kimi Kırım’dan, kimi Yunanistan’dan kimi Bulgaristan’dan koparılmış. Malatyalıyım. Memleketimde gurbeti, yokluğu izledim. Coğrafyamız hüzün yüklü. Bunlar bizi mayalayan faktörler.
Şiirlerinizi kimsenin okumayacağını bilseniz yine de yazar mıydınız?
Kesinlikle yazarım. Yazmak beni mutlu ediyor.
Kitap yayınlamayı ne zaman düşündünüz?
Sanal ortamda şiir paylaşımlarım çoğaldıkça endişelendim. Bana ait olduklarını belgelendirme fikri kitaplaşmayı gündemde tuttu. Cesaret veren arkadaşlarım da oldu. Yayınevlerine dosya olarak göndermiştim. Dönüt de alınca kitabım doğdu.
Kitaplaşma serüveni eskiden daha zormuş. Yaşamında eline kitabını alamayan yahut yaşamın sonlarına doğru alan birçok ünlü yazarımız var. Darısı ikinci kitabımıza.
Sırada gerçekleştirmek istediğiniz yeni hayaliniz nedir?
İlkokul çocuklarına yönelik hikâye kitapları, ikinci şiir kitabım. Dergilerle yakın temas.
“Güvercin” adlı şiiriniz:
“Konup davetkâr bir tele
Sarılıverir kanatlar bedenime
Salınır endamıyla ebruli boynum
Yanımdaysa gri ve ak refikim
Sevmem yalnızlığı, yârenim…”
diye başlayıp devam etmiş. Edebî dizeler barındırıyor kimi şiirleriniz, bazılarında çok basit bulduklarım da oldu. Okurlarınızdan da müspet ve menfi yorumlar aldınız mı?
Kardeşim ota da …… da şiir yazılmaz ki diyen oldu. Kitabın adıyla dalga geçenler, “ooooo usul usul aşk heee” diyerek dalgaya alıp magazinleştiren iş çevrem oldu. “Ayna” şiirim ve “Yılan” şiirim bir dergi editörünce eleştirildi. Bence o şiirlerimin ayrı bir güzelliği var. “Duyguları çok canlı yaşatıyorsunuz” diyenler var. “Farklı bir tarz”, yorumları geldi. Ayrıca “fazla tasvire düşme” eleştirileri oldu. Güçlenerek yola devam etme nasip olur inşallah.
Şiirleriniz kitapta toplanınca “Usul Usul Aşk” ismi verilmiş ve gayet güzel. “Usul Usul Aşk” olmasaydı hangi ismi verirdiniz? Kitap kapak tasarımınızı da kendiniz mi seçtiniz?
Kitabıma ikinci isim düşünmedim. Yine bir şiirim adını koyardım herhalde. Kapak tasarımı için yayınevi örnekler sundu. Bunu tercih ettim. Aslında çatlamış kavruk bir topraktan filizlenmiş bir bitki resmi idi. Bu da fena olmadı.
Balıkesir’in Gönen ilçesinde öykü yarımız Ömer Seyfettin adına düzenlenen etkinlik ve anma günlerini takip edebiliyor musunuz? Gönen’de ikamet eden bir öğretmen olarak günün birinde siz de Ömer Seyfettin gibi öykü türünde eserler vermek ister miydiniz?
Takip ediyorum. Bir öykü de yazmıştım etkinlik için. Genç kuşağın mutlaka buluşması gereken önemli bir yazar. İnşallah artan coşkusuyla yıllarca devam eden etkinlikler olur.
Söyleşi için teşekkür ediyorum. Bu güzel sohbet ile Balıkesirli öğrencilerim de sizi yakından tanımış olacak. Son bir soru ile söyleşimizi bitirelim:
Kendi yetiştirdiğiniz öğrencileriniz günün birinde şiir kitabı yayınlamak isteseler onlara neler önerirdiniz?
Çok okumalıyız. Bu yönümüzü hep beslemeliyiz. Kudret için zenginlik için biriktirmeliyiz. Bunu okuyarak yapacağız.
“Seni ben hep rüzgâra karşı düşünürüm
Sana fakir canım kurban olsun hürriyet
Ben şairim şairlerden herhangi biri
Büyük çanlar gibi çınlamalı mısralarım” ( Atilla İlhan )
Güzel bir söyleşi oldu, teşekkür ediyorum Emin Bey. İnşallah sizi yakından tanımak isteyen okurlarımız da mutlu olurlar. Yeni bir kitabınızla yeniden görüşmek temennisiyle… Yaşadığım topraklardaki Balıkesir ilinin Gönen ilçesine, Ömer Seyfettin’in hikâyelerine konuk olan güzel ilçemiz Gönen’e selâmlar.
Kitabımı okuyup, tanıttığınız için ve bu samimi söyleşi için teşekkür ediyorum.
Teşekkür ederim ASANATLAR