Mustafa Kutlu
1. Uluslararası
Avrasya Kitap Festivali
Devam Ediyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Basın Yayın Birliği iş birliğiyle düzenlenen, 1. Uluslararası Avrasya Kitap Festivali söyleşiler ve imza günleriyle devam ediyor.
Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen etkinlikte birçok yazar, imza günü programlarında kitapseverlerle bir araya geldi.
Yazarlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TRT, İstanbul Ticaret Odası ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da desteklenen festival kapsamında okurları için kitaplarını imzaladı.
Aralarında Erhan Afyoncu, Hayati İnanç, Ahmet Turgut, Bekir Develi, Gürbüz Azak, Üstün İnanç, Mehmet Nuri Yardim, Cemal Öztürk, Metin Önal Mengüşoğlu, Necip Tosun, Tarık Tufan, Mustafa Uluçay ve Emrah Mete'nin de bulunduğu yazarlar, sevenleriyle sohbet etti ve fotoğraf çektirdi.
"Uluslararası Avrasya Kitap Festivali'nden ümitlendim"
"Yazıklar Çıkmazı", "Yağmur Kanla Başladı", "Makedonya Gamzesi" ve "Yalnız Değilsiniz" gibi kitapların yazarı Üstün İnanç, Türkiye'nin kültürel bakımdan en çetin dönemde olduğunu söyledi.
İnsanlarda okuma tembelliğinin belirdiğine işaret eden İnanç, "Zaman içerisinde bu düzeltilirse Türkiye 'take off'a girer, uçar." dedi.
İnanç, 12 yaşından bu yana kitap okuduğuna dikkat çekti:
"Eski, 1940'lı 1950'li yılların sonundaki insan nesliyle şimdiki kuşak arasında büyük bir olumsuzluk durumu var. Bunun sebebi, sanayi toplumunun birdenbire refah durumuna girmesi. Cep telefonuyla bir şeyler yapılmasın demiyorum ama diğer taraftan da okunacak. Filmler, televizyonlar seyredilecek, seyredilmesin diye bir şey ama mutlaka okunacak. Fuarların gelişmesi çok iyi. Ben burayı çok sevdim, Uluslararası Avrasya Kitap Festivali'nden ümitlendim. Sanırım zaman içerisinde oturur."
"Münevverin bu türlü gelişmeleri takip etmesi istikametlendirici oluyor"
"Babıali'den Geçen Adamlar", "Deli Yusuf", "Bütün Sırlarıyla Türkler" ve "Deli Balta" gibi eserlere imza atan yazar Gürbüz Azak da bu tür fuarların yeni yeni zenginleştiğini ve son derece yararlı olduğunu dile getirdi.
Fuar atmosferinin koklanmasının bile rahatlatıcı olduğunu vurgulayan Azak, "İnşallah daha da sürer. Biz okurlarımızı, okurlarımız bizi tanımış, duymuş, görmüş olurlar. Hepimiz için tatlı birer hatıra olur. Özlem gideriyoruz, kitaplarımızı imzalıyoruz. Sevinç sebebi, hoşumuza gidiyor." dedi.
Azak, kültürel faaliyetlerin aksamadan yürümesi gerektiğine değindi: "Münevverin bu türlü gelişmeleri takip etmesi ve takip edilmesi kültürel manada istikametlendirici oluyor. Kendimizi, ülkemizi, değerlerimizi tanıyor ve tanıtıyor olmak mutluluk verici. Dilerim yorulmayız, ziyaretçilerimiz yazarlarımız bundan böyle daha aktif hale gelirler. Diyecekleri varsa sadece yazmakla olmaz, karşılıklı görüşmekle de birbirimize aktarmış oluruz. Anadolu Ajansı'nın bu türlü faaliyetleri de son derece olumlu." dedi.
Kitaba olan yakınlığın zaman geçtikçe arttığının altını çizen Azak, bilinenlerin okuyucuya aktarılmasının bir görev olduğunu sözlerine ekledi.
Mustafa Kutlu'nun "Onur Yazarı" olduğu, "Bir Uzun Hikaye" temalı festival kapsamında ayrıca, gün boyu gerçekleştirilen söyleşi programlarına farklı yazarlar konuk oldu.
Asım Gültekin'in yönettiği "Okuduğum Kitaplar" başlıklı söyleşi, Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nin Avrupa Salonu'nda gerçekleştirildi.
Rasim Özdenören, burada yaptığı konuşmada, ilkokul yıllarından bu yana bütün kitapları severek ve bilerek okuduğunu söyledi.
Okuduğu kitapları aynı zamanda benimsediğine dikkati çeken Özdenören, "Altını-üstünü çizerek, yanlarına şerhler düşmek suretiyle… Çizmeler de öyle gelişigüzel değildi fakat onların anlamı sadece bana açıktır. Neyi, nasıl, hangi maksatla çizdiğimi ancak kendim biliyorum. Bir süre sonra tekrar o kitaba müracaat etmek istediğimde sadece altını çizdiğim yerleri okumak suretiyle o sayfayı hatmetmiş olurum. Bazen bir tek kelimeden, bazen birkaç kelimeden ibaret olabilir ya da cümleler halinde olabilir… O sayfanın tümünü okumaktansa altını çizdiğim yerleri okuduğum takdirde o sayfayı yeniden okumuş hale gelirim." dedi.
"Yırtık kitaplar bile hediye edilebilirdi"
Özdenören, ilk ders dışı kitabını dayısının hediyesiyle ilkokul ikinci sınıftayken okuduğunu belirterek, "Hikaye kitabının adı hatırımda değil. Çünkü kitabın kapağı yırtıktı. Dolayısıyla adını hatırlamıyorum. Buradan şunu çıkartabiliriz; yırtık kitaplar bile hediye edilebilirdi. Dayımın bana ilk hediyesi. Kitabın içindeki öyküleri hatırlayabiliyorum. İsteyen olursa özetleyebilirim." dedi.
Çocukluk döneminde okuduğu kitapların hepsinin hafızasında yer ettiğini anlatan yazar, Esat Mahmut Karakurt, Muazzez Tahsin Berkant, Ethem İzzet Benice, Kerime Nadir, Feridun Fazıl Tülbentçi ve Abdullah Ziya Kozanoğlu gibi yazarları o dönemlerde okuduğunu dile getirdi.
Rasim Özdenören, okul yıllarında kitapları ezberleyerek ders çalıştığının altını çizerek, ilkokul 4. sınıfta gördüğü tarih kitabının "Sümerler" bölümünden ezbere okuma yaptı.
Ömer Seyfettin'in bütün eserlerini bitirmiş olarak liseye başladığını kaydeden Rasim Özdenören, lisede Sait Faik Abasıyanık'ın eserleriyle tanıştığını anlattı.
"Allah'ın kudretine göre 3. şık her zaman mevcuttur"
Yazar Özdenören, Türkiye'nin hemen hemen her tarafındaki edebiyat dergilerine kendi öğrenci harçlığıyla abone olduğunu vurgulayarak, arkadaşlarıyla dergi okumaları yaptıklarını söyledi.
İnsanların edebiyatta olduğu gibi felsefe alanında da farklı tercileri olduğundan bahseden yazar, Platon'un "diyalektik mantığı" üzerine, Aristo'nun ise "kıyas mantığı" ya da "3. halin imkânsızlığı" üzerine düşünceleri olduğunu dile getirdi.
Rasim Özdenören, kıyas mantığıyla tefekkür yapılmayacağı anlattı:
"Tefekkür, 3. şıkka ihtimal veren diyalektik mantıkla yapılır ki İslam'ın düşünme tarzı da diyalektik mantığa dayanır. 3. şıkkın ihtimali her zaman mevcuttur. 'Bu, ya saattir ya değildir' değil. 'Bu hem saattir hem değil.' 3. şıkkın ihtimali mevcut burada. 3. şık neye göre mevcut? Allah'ın kudretine göre 3. şık her zaman mevcuttur. 'Ben hem buradayım hem burada olmayabilirim.' Bu ihtimal bilimin, ilimin yoluyla açılıyor."
"Edebiyat Bize Ne Söyler?" başlıklı söyleşi, Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nin Avrupa Salonu'nda gerçekleştirildi.
Necip Tosun, burada yaptığı konuşmada, büyük eserlerin insanlığa büyük katkıları olduğunu söyledi.
Yazar Necip Tosun, edebiyat olmadığında dünyanın daha kaba, sığ ve barbar olacağı yorumunu yaparak, edebiyatın her dönemde insanlığın en diri ve güçlü sesi olduğunu dile getirdi.
"Sezai Karakoç okunmadan Ortadoğu’da olanları anlayamayız"
Edebiyatın insanların ufkunu açtığı ve ruh dünyasını aydınlattığı aktaran Tosun, "Edebiyat insanlığın ruhunun karanlık yönlerini, insanların hayal kırıklıklarının nedenlerini, insanlığın yaşamış olduğu tecrübeleri ve birikimleri, duygu ve düşünce olarak kaleme getirir, yazıya döker ve bu insanlık birikimi edebiyat eserleriyle ortaya çıkar. Bu edebiyat eserleri yıllardır insanlığın yol göstericisi olmuştur. Eğer edebiyat olmasaydı Yunus gibi inancımızı, Köroğlu gibi başkaldırımızı, Şeyh Galip gibi aşkımızı, Mehmet Akif gibi emperyalistlere başkaldırımızı ifade edemezdik. Edebiyat aracılığıyla bu duygularımızı ifade ettik." dedi.
Edebiyatın her dönemde insanlığın en diri ve güçlü sesi olduğunu vurgulayan Tosun, "Edebiyat olmasaydı çok kaba, sığ ve barbar bir dünya olurdu dünyamız ama edebiyat sayesinde inceldi, bir ruh ve seviye kazandı. Edebiyat bu anlamda hayatımızın bütününe ilişkin bir rehber teklif etti bize ve bu rehber eşliğinde insanlık güzelleşti." değerlendirmesinde bulundu.
Tosun, edebiyatçıların sezgileriyle ve duygularıyla hareket ettiğine dikkati çekti:
"İnsanlık Kafka’yı iyi okumuş olsaydı, yaklaşan İkinci Dünya Savaşı'nı aslında Kafka haber vermişti. Sezai Karakoç’u iyi okumuş olsaydık, Ortadoğu’da olup bitecekleri 2005’te yayımlanan 'Alın Yazısı' kitabında anlatmıştı. Sezai Karakoç okunmadan Ortadoğu’da olup bitenleri neredeyse anlayamayız. Ömer Seyfettin iyi okunmuş olsaydı, Balkanlar’da yaşadığımız dramı daha iyi analiz edebilirdik. Balkan yenilgisini, daha iyi çözümleyebilirdik. Ne yazık ki edebiyatçıların bu sezgileri, öyküleri, şiirleri yeterince değerlendirilemedi."
"Bürokrasi edebiyatın ne söylediğine bakmamıştır"
Necip Tosun, edebiyatın hukuk, felsefe ve bilim gibi diğer disiplinlerle de ilişki içerisinde olduğunu belirtti.
Bürokratik açmazların da edebi eserlerde ortaya konulduğu değerlendirmesini yapan Tosun, "Edebiyat, insanlığa yönetim anlamında da büyük katkılarda bulunur ve bunu eserlerinde işler. Türkiye’de bürokrasi, hiçbir zaman edebiyatın ne söylediğine bakmamıştır ve edebiyatın bu bürokrasi çıkmazına getirdiği teklifleri tartışmamıştır." dedi.
Edebiyatın yol açıcı olduğunun altını çizen Tosun, "Edebiyat herkese bir şey söyler, hukuka, bürokrasiye, bilime bir şeyler söyler, bir yol gösterir, bir teklifte bulunur. Çünkü edebiyat insanlığın tıkandığı yerlerde söz alıp romanlarıyla şiirleriyle hikâyeleriyle insanlığa katkıda bulunur." dedi.