Ağlamanın Ağlamasıydın Şehrinaz

HAYRETTİN TAYLAN
Ağlamanın Ağlamasıydın Şehrinaz
 
Yalnızlığa adıl, zamana ilgeç, yüreğe eylemsi, bensi dil güzeliydin. Dilinde başlardı nitel yarınlar. Gözünün önündeki en özel sıfatımsın. Niteliyordun gözyaşlarınla. Vicdanımdaki isimler ıslanıyordu. Kitabın tam ortasında kendime geliyordum. Dil sultanı olarak beni Osmanî bırakıyordun. Dil ve gönül padişahın olarak şahlarımı çekiyordum. Divan’da oturan sakiydin, bu yüzden seni sevmeye, yazmaya, anmaya Bakiydim Şehrinaz.
                
gizleyişimin demlendiği kendimdeydim
zatının, o’nun zatıyla ayna olduğu demdeyim
ahmed’in zuhura aktığı hira duruşundayım
bilinmeyenin duygu kompozisyonunda
rabbe muhabbetim, kalp ve dilim ileydi
 
Bu şehir, nazlarının coğrafyası Şehrinaz. Bu şehir ismime kadim. Güleç yüzün en güzel sanattı. Güleç yüzün, gönlüme açılan sokaklar gibiydi. Bağlaçsız bağlanıyordum sevgi sözcüklerine. Sen gülümse cançiçeğim. Canındaki güle meftunum. Mutluluk seni not almış. Hüzünden adresini almış. Yeniden güleç bir gelecek olarak seni eklemiş hayatın ta kendisi. Beni de o senli mutluluğa eklemişler. Yapıma uyumlu yapım eki gibi sevdikçe yeni anlamlara kitap oluyor aşk.
-Şehrinde üşüyor mülteci kuşlar. Mülteci kuşların ölü yavruları kıyına vuruyor. Bir yandan güleç güzeller her gün sevgili değiştirirken, bir yandan da tek sevgilisi biricik yavrularıyla ölüme kıyı olan insanlar. Yalan dünyanın tam ortasındaydı tüm yalanlar. Tüm yalancılar, algısal kumar oynuyordu. Kapitalist oyuncaklarla kan oyunu yaşatanlara karşı kinim artıyordu. Kendimi daha çok bulmalıydım. Kendimi daha çok sevmeliydim ki onlara karşı cephelerimi açayım. Kendimden sonra sana gelmeliyim. Sende kalışım, özümdeki çınarları canlı tutar. Nefsimin dehlizlerini temyiz eder.
 
-İnsanlık namına, insanlığının hangi yanı kalmışsa iyi davran. Ben de bir insanım. Katiller, hedonistler, beyazlaştırılmış Türkler, kandırılmış fikri gençler, beyninde maya tutmuş yoğurt kafalılar, ayran gönüller, haz tecimenleri, insanlığın alt basamağındaki herkes arasındayım. Sosyolojik kirlilik içinde, kendimce temiz olmaya çalışıyorum.
Bir gülüştür kısmetin içinde kalan. Senli bir düşten düşmanlık çıkmaz Şehrinaz.
Sevmek, yaşamaya katıktır. Sevmek, doymaya ekilmektir. Sevmek, sevmeye ekmektir. Sevmek, seçilmektir, saçılmaktır, tane tane dökülmektir, “Anka” gibi yeniden küllerinden doğmaktı. Sevmek, Allah’ı bilmekti. Ben sana da kendime de açtım Şehrinaz.
 
-Suskunluğun birlikteliğe şifredir. Sen, mücadelenin mücahidesi olarak kendini bulma çizgisindesin. Çizgin kırık değil, sadece kalbin kırık. Oysa kalp kırılmaz, sen öyle anladın. Kalbe giden yolların, benlerin, yaşamların kırık.  Bu kırılış masalında seni kırmış Keloğlan gibiyim. Suçlarımı örtecek algısal saçlarım yok. Boynum, kıldan incedir. Uzattım İsmail gibi. Kesildim aşka. Bu sevi davası için fedalarımın zincirlemesi bitmez. Kul ile gül arasında açılı hakikatler sınırındayım.
“İnsan fikre dost olunca, tarihe, coğrafyaya, ormana da dost olur, ağaca da dost olur…". Fethi Gemuhluoğlu öyle der…
-Bende sana alıştım. Allı pullu Kudüs yürüyüşlerini özledim. Elimde sapan gibi duran sözcüklerim var. Kahroluyorum. Kudüs ve Halep gibisin. Çok istediğim, çok gelmek istediğim bir yüreksin. Keza, yüreğin işgal altında. Zihnine kadar bensizlikle çevrilisin.  Varılmazlığa aşılı, gelemeyişe taş kesilmiş özlem dağısın. Aşmalıyım, Filistinli yüreğimle. Aşmalıyım Halep’te kurşunlarla uyutulan çocukların nidasıyla. Aşmalıyım bu Siyonist setlerini. İmkânsızlığın sızısından arınmalı bahtımın deryası.
-Ah ağacının altında kaçmalıyım. Gönlünden ve gözünden düşüşün bütün elemlerinden arınmalıyım. Ben, ayrılığın Medine’siyim. Hicranımın hicreti bundandır. Medeni’ye gelen en büyük “Şahit “gibi kendime şahidim.
Hücrelerime kadar seni sevmenin sıklığındayım.
Gel Şehrinaz.
Yalnızlığın, duvarların gölgesindeki yüz gibi.
Çevir gölgedeki canı hayata. Çevir yüreği, yürek yolculuğuna. Çevir beni kendime. Halep’te ağlamak bile ağlıyor. Ben nasıl güleyim, nasıl gül yüzünde
gülümseyen zamanın aşka eriyen bülbülü olayım.
 
Eylül’ün lal masalında okunuyor bütün hasretler. E/ kim dayanır mı? Biliyorsun, K’asımın nesliyim. Bu yüzden Ara/ılık olmadan, O’cağım bitmeden yeniden sarmalısın aşk mevsimlerimi. Yeni bir bahar gibi tüm benlik çiçeklerini açmalısın yüreğimde. Vuslatın sonbaharındayım. Gecenin son hecesinde, hecenin son harfindeyim. Tek harfin yetiyor alfabeyi baştan sona sarmaya. Kitaplara, sığınmaya orada, kokunu okumaya. Her şey bir gün gelişinde toplanmış. Bir gün bile orada toplanmış. 
Günler çok kısa, geceler çok uzun, hayat kırgın kendine. Sen gideli her şey tuhaf. Gülümseyen insanların yüzünde solgun duruşlar var. Herkes mutsuz. 
Garip analar ağlıyor. Egemen güçlerin mezesi sistemin sülükleri boyna anaları ağlatıyor.
Nemli gözler arasında, senin gözistanında kalmış hayallerim var. Eli tutulmuş ve öylece bırakılmış seninle dolaştığımız sokaklar var. Bir sokak sensiz yalnızlaşıyor. Taşların kalbi kırık. Taşlarda senli zamanı bekliyor.
-Giderken ilk adım attığın taşa her gün bakıyorum. Her gün yeniden gidiyorsun. Her gün ağlaya ağlaya gidiyorsun. Gitmek de ağlıyor Şehrinaz.
-Taşlar da ağlıyor. Beni hiç sormuyorsun ağlayıp ağlamadığıma. Keza, benim gözlerim taştan, aşktan, senden.   Ben de ağlak bir Mecnun gibiyim. Her acıklı türküde, filmde,  müzikte, acının her keresinde eriyor, sistem hatası veriyor yüreğim.
Mesafeleri yaktım,  her yer, her yar kül.
-Kül masalındayım.
-Kul asalındayım.
Vuslat Kızıldeniz. Nefsim Firavun. Ve ben Musa değilim. Böyle çaresizce boğulmamak için seviyorum. Sevmek beni biraz Musa kılıyor. İyilerimi atmıştım denize. Onlara tutunuyorum. Güzellik beyazdır, onlara tutundum. Doğruluk hiçbir zaman batmazmış, ona tutundum. Kendini bilenleri batırmazmış sular. Kendime tutundum.   Musa değilim; ama Musa ‘nın hikmet ve hakikat yolundayım. Bu yüzden Kızıldeniz kız gibi önümde yürüdü. Bu yüzden dalgaları, sallanışın gibi geldi. Bu yüzden bakir bir helal gibi celalini görerek geçtim kendi  kıyıma. Firavun nefsim battı orada.
Yenilmedim diyorum sana.
Sevdim seni. Severek geldim anlıyor musun Şehrinaz?
 
Şimdi, kim ağlasa sorumlusu benim Şehrinaz.
Şimdi, kim gitse sorumlusu benim Şehrinaz
Bütün ayrılanların babasıyım, yetim bırakma aşkı
 
 
 

Bir yorum

  1. Gülay Karaoğlu

    Geçmişten geleceğe nostaljinin ve acının içinde yoğrulmanın bir örneği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir