CANER KUT
Ana Yüreği |ÖYKÜ|
Dağın arkasından güneş vurduğu saatte en tepeye, zirveye çıkardım. Oradan olabildiğince aşağı sarkardım. Böylece gölgemin ovanın son ucuna, karşı tepeye, doğduğum eve doğru ulaşmasını sağlardım. Her ikindi güneşiyle gölgem doğduğum eve, annemin kucağına otururdu. Kendisi bunu bilmese de evlat gölgesi ile gözleri açılır, güneşin acı ateşini alırdı. İçimdeki siyahlığın dolaştığı kalbimin vücudumdan çıkarılamayan hayaleti ise, zirveden, güneşin eliyle başka bir yere, ana yüreğine düşerdi.
Ana yüreği ne kadar ısınsa da, bir gölgenin, unutulmuş bir evladın kalbinin serinliğiyle arada bir ferahlamak ister. Evlat yükseldikçe ateş, bir serin ve emin gölgeye dönüşecektir. Firavun’un bir mancınıkla gerçekleştirdiği bu düzenek başta ceza olarak görülse de evlat için acı ama ana yüreği için güzel bir buluştur.
Evladın düştüğü yer anne için kutsal bir göldür, balıkları yenmez, suyu içilmez bir dua makamıdır. Ananın yüreği, Allah'ın şefkatinden bir damladır ancak.