İSA KARATEPE
Ayrılık Sevdaya Benzer
Ve bir kuş gibi çırpınıyor sanki insanlık.
Kar yağıyor, sabah hava ışımadan önce.
Her yer sisli beyaz, sanki rüyada gibiyim.
Tıslayan bir kapı sesi ile yarı uykulu bir halde uyanıyorum, toparlanarak şehirlerarası bir otobüsten iniyorum.
Adımlarımda kar sesleri. İleride belli belirsiz bir ışık var, yürüyorum biraz telaşlı biraz heyecanla.
Kavuşmalar, birkaç anı, henüz söylenilmemiş sözler ve ne zaman geri dönerek ayrılacağım kim bilir?
………………………..
Hava serin, gün doğmadan farklı bir ilde otobüsten iniyorum, bir çay bahçesine doğru yürüyorum.
Az sonra arkamdan bir el kapatıyor gözlerimi.
Birkaç gün sonra hava sıcak, su sırası var bir kamyonda, ellerinde bidonlarla su almaya giden çocuklar, kadınlar; balkondan izliyorum tüm sokağını, eski bir kentin.
Ve bir kuş kadar çırpınıyor sanki insanlık…
Yine aynı kentte, başka bir zaman diliminde lakin hava ayaz ve ben yokum.
Bir babanın şefkatinden bir gün daha doğuyor olmalı saçlarına.
Çizgili pijamalarıyla radyo dinleyen senin baban olmalı, hiç görmediğim biraz memleket kokan.
Yokluk sonra ele avuca sığmayan bir kuş gibi kanat çırpan çığlıklar.
Babalar, hiç olmayan kızlar, sonra oğullar, varlıkla yokluk arasındaki sevdalar gibi.
Evet, farklı suretlerde yer edinmiş alışkanlıklar.
Bir infaz yetimi gibi ayrılıklar sonrasında hiç söylenmeyecek kalabalık laflar isyanlar.
Ayrılık biraz sevdaya benzer bilirim evet.
Lakin aşk her kimdeyse dilsiz ama lafazan.
Ben mi?
Rüyalarını yazamayan bir seyyah.
Not: Artık rüya görmüyorum