Ayşe Şan Vefat Yıldönümünde Anılıyor

Kürt Müziğinin
Taçsız Kraliçesi
Efsane Sanatçı
Ayşe Şan
Vefat Yıldönümünde
Anılıyor
 
“Qederê”, “Dayikê”, “Ez Xezalım” gibi unutulmaz şarkıları yazıp, besteleyip seslendiren Kürt müziğinin taçsız kraliçesi efsane sanatçı Ayşe Şan vefat yıldönümünde anılıyor
 
Efsane sanatçı, Türkçe başlayıp Kürtçe devam eden mısralardan oluşan (Sallana Sallana), Türkçe başlayıp Kürtçe devam eden dörtlüklerden oluşan (Gelmiş Bahar Geçmiş Yazlar) gibi şarkılarda Türk ve Kürt müziğini harmanlamasıyla, Türk ve Kürt gönülleri kaynaştırmasıyla da unutulmadı.
 
Hayatında tanık olduğu yalnızlık ve baskıyı şarkılarında dillendiren Ayşe Şan, 18 Aralık 1996’da kansere yenik düşerek, İzmir’de, tek başına yaşadığı evde 58 yaşında vefat etmişti.
 
Ayşe Şan; 1938’de Diyarbakır’da doğdu. Bir dengbej'in kızı olarak Diyarbakır'da doğdu. Verdiği ağır bedellerle tarihe adını yazan Kürt Kadın Sanatçı Ayşe Şan babasının dengbêj olması nedeniyle küçük yaşta müzikle tanıştı. Müzik hayatına Diyarbakır’da kadın cemaatlerinde ilahiler söyleyerek başlayan Şan, Eyşana Kurd, Eyşe Xan, Eyşana Elî olarak da tanındı“Qederê”, “Dayikê”, “Ez Xezalım” gibi unutulmaz şarkılara ruh ve can veren sanatçı, yaşadığı toplumda kadınların şarkı söylemesinin “günah”, “ayıp” olarak görülmesi nedeniyle maruz kaldığı baskılar sonucu, Diyarbakır’dan ayrılıp Gaziantep’e gitmek zorunda kaldı.
 
Gaziantep’te sanat yaşamına ilk adımını atan Ayşe Şan, Kürtçenin yasak olması nedeniyle çalıştığı radyoda iki yıl boyunca sadece Türkçe şarkılar seslendirdi. 1963 yıllında sanatın merkezi olarak görülen İstanbul’a yönünü çeviren Ayşe Şan, “Ez Xezalım” adlı parçasıyla ünlendi ve çıkardığı Kürtçe-Türkçe ilk kaseti, onun tanınmasını sağladı. Tanınması ile birlikte Kürtçe müziğin yasak olduğu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Ayşe Şan, Almanya’ya gitti.  Almanya’da18 aylık kızı Şahnaz’ı yitiren Ayşe Şan, dillere destan “Qederê” adlı parçasını kızı için yazarak seslendirdi. Bir süre sonra üç çocuklu bir anne olarak İstanbul’a geri dönen Ayşe Şan, söylediği şarkılar nedeniyle tehditlerle karşılaştı.
 
1979 yılında Bağdat’a giden Şan, Bağdat’ın Sesi Radyosunda Eyşana Eli adıyla sesini duyurmaya başladı. Dönemin Hewler Valisi’nin daveti üzerine Hewler’e gitti. Burada iki büyük Kürt sanatçısı, Mehmet Arif Cizrawi ve İsa Berwari ile tanıştı. vCizrawi ve Berwari ile birçok yerde konserler verdi. Bağdat, Musul, Hewlêr, Duhok’ta konserler verdi.
 
18 Aralık 1996’da kansere yenik düşerek, İzmir’de, tek başına yaşadığı evde 58 yaşında vefat etti. Doğduğu şehre gömülmeyi vasiyet etti, ancak bu yerine getirilemedi.
 
Kendi Anlatımıyla Ayşe Şan
 
Irak’ta Kürtçe yayın yapan bir radyoya konuşan Ayşe Şan, 15 yaşında şarkı söylemeye başladığını belirterek, niçin sanatçı olduğunu ve sanatçı olmasına etki eden nedenler ve etki eden kişileri şöyle anlatmıştı: “Babam çok iyi bir dengbêjdi. Sesi çok iyiydi. Babam klam söylediğinde sesi o kadar güzel ve gürdü ki, her yere yankı yapar, başka bir köyden bile duyulurdu. Sesim, alakam baba tarafına çekmiş. Babamdan etkilendim. Babam vefat ettiği zaman onun sesine ve kendisine hasret kaldım. Bir dengbêj babamın klamlarını söylediğinde yanlış söylüyordu. Çok üzülüyor ve ağlıyordum. Babam sesini hiçbir plaka kayıt etmedi. Bu nedenle, ‘Babamın hasretini ben yaşatmalıyım’ dedim. Babamın ve bu eski hakiki aşıkların tesirinde kaldım. İşte Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre bunlar da bende etki yarattı. Ahlakımla, sesimle, merakımla bir bütün olarak babama çekmişim.”
 
Ayşe Şan, “Annem, hiçbir çocuğum babana benzemedi. Huyun, ahlakın, okuman, alimliğin hepsi babana benzemiş’ derdi. Ama annem insanların etkisi altında kalıyordu. Bazı düşmanlarımız vardı. Anneme ağabeyime, ‘Alim kızı, Kur’an okumuş neden gidip dengbêj olmuş’ diyorlardı. Ama beni bunların hiçbiri etkilemedi. Öleceğimi bilsem dahi Kürtçe klamları ile babamın seslendirdiği klamları söyleyeceğim diyordum. Ancak daha sonra bu merakla Irak radyosunu dinlemeye başladım. Orada söylenen Kürtçe klamları dinlediğimde ağlıyordum. Arkadaşlarım, komşular aklını kaybedeceksin diyorlardı. Bu ne Irak radyosudur, Türkçe radyo aç diyorlardı. Ben diyordum Irak’a aşığım ölsem de Irak radyosunu dinleyeceğim” sözleriyle de Kürtçe’ye olan aşkını dile getirmişti.
 
Sürgündeki yaşamını “Benim dertlerim ne kitaplara ne romanlara sığar. Söylesem bitmez şimdi” diyen Ayşe Şan, “İlk plağım 4 parçadan oluşuyordu. Bir değil iki değil 20 bin değil çok fazla sattı ilk plağım. 2 defa intihara kalkıştım. Çünkü benim sırtımdan, benim sesim sayesinde 4-5 firma milyoner oldular. Fabrika, mağaza açtılar” demişti.
 
En büyük derdini ‘Annem’ diye tanımlayan Ayşe Şan, “Annem ölmesin ben öleyim diyordum. Çünkü annem dışında başka hiç kimsem yoktu. Annem öldüğünde gurbetteydim. Zaten annemi çok göremedim. Onun hasreti vardı. Ölmeden bir hafta önce onunla konuştum. Annem, ‘Gel benim yanıma, bırak bu işi’ dedi. Ben de ‘tamam’ dedim. Annem çok temiz bir insandı. Sürekli namaz kılmamı, Kur’an okumamı ve dizlerinin dibinde olmamı isterdi. Ancak bir tahsilim yoktu. Babamdan kaynaklı da dengbêjliğe merakım vardı. Ben de ondan kaynaklı sanatçı oldum. Annem vefat ettiğinde ben gidip onu göremedim. Bana haber vermediler” diyerek annesinin ölümünden sonra ona olan özleminden dolayı 6 ay hastalandığını ve doktorların kendisini zor kurtardıklarını söylemişti.
 

 


 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir