MEHMET BAŞ
Bir Aşkın Kayıp Defterinden Notlar 4
Sen beni kalbinin bekleme odasına aldığın gün ben seni sana rağmen sevmeye, bedenden azade bir aşkın ruhsal ateşinde yanmaya devam ettim. Senin bundan hiçbir zaman haberin olmadı…
Şarkı söyleyen kuşların sesine hışırdayan yaprakların sesinin de karıştığı saatlerde seher yelinin titrettiği kalbim yeniden ve her daim taze olarak sabahın Rabbine secdeler içinde…
Bu dünya bizden sonrada dönmeye devam edecek sevgilim. En iyisi biz yol yakınken birbirimize dönelim…
Boynumda isminin baş harflerinden oluşan bir muskayı taşıyorum. Hangi kurşun beni sana doğru alıp götürecekse alsın götürsün…
Ay ışığını sükutun buharıyla karıştırıp gülden kadehlerde içmenin adına aşk diyorlar…
Akrepler ve yılanlar arasında gülün çilesini kuşananlara binlerce kere selam olsun. Ömür güneşi batmadan aşka vasıl olanlara selam olsun…
Sonradan âşık olunmuyor sevgilim. Aşk doğuştan gelen bir yara gibi kalbin üstünde kanayıp duruyor işte…
Gitmek isteyenler için kapı her zaman açıktır. Fakat kulaklar her zaman “dur gitme “sözünü duymak ister. Bunun için hayat bir ağırdan alma sanatıdır…
Uykumun en derin yerinde bir ses çağırdı beni. Rüyaları tahtından kalbimin saatini kuran ellere doğru kanatlandım birdenbire…
Bulutların gözyaşına hepimiz yağmur diyoruz. Aslında gökyüzü hepimizin günahları için ağlıyor…
Aslında sen yoksun. Ben bir hayale aşığım, bunun için kalbimi bir güvercin gibi uçurup masmavi göklerin kalbinde kaybolabilirim…
Bizler kısıtlı bir zamanda sonsuzluğu, aciz bir bedende ölümsüzlüğü ararken mezarlıklar şehrinde çürüyen bedenlerin sesini kimsecikler duymuyor…