CANER KUT
Bir Filmi En Çok Kaç Kere Seyredebilirsin
1.
İnce ve uzun boyunlu, başı yok, kanatları iki omzu üzerinde, küçük ve alımlı… Hızla peşimden koşarak geliyor. Elindeki küçük, renkli topları bana doğru fırlatıyor… Sanırım iltifat ediyor. Kokusu, serinlik ve sonradan sıkılmış kalitesiz bir parfüm karışımı. Hem saf ve doğal, hem yapay ve ucuz.
Genç ve körpe bir kızın saflığı ile aynı kızın artık yaşlanmış ve pörsümüş yüzünün aynada birleştirildiğini düşünüyorum. Başı yerine bir çiçek deseni tasarlıyorum.
İmkân yoksa güzellik de yoktur. Gittikçe azalan bir seri…
2…
3…
4.
Dinle ey azîz kardeşim;
“Dünya hayatını güzelleştiren esbabdan biri, dünya âyinesinde temessül ile parlayan hidayet nurları ve büyük insanların sevgili ve sevimli timsalleridir. Evet, müstakbel mazinin âyinesidir. Mazi berzaha, yani öteki âleme intikal ve inkılab ettiğinde suretini ve şeklini ve dünyasını istikbal âyinesine, tarihe, insanların zihinlerine vedia ediyor. Onlara olan manevî ve hayalî muhabbetleriyle dünya muhabbeti tatlı olur. Meselâ: Arkadaşlarının ve akrabasının timsallerini ve fotoğraflarını hâvi büyük bir âyineyi yolunda bulan bir adam, şark cihetine giden adamların memleketlerine gidip onlara iltihak etmek için çalışmayıp da, o âyinenin içindeki timsaller ile uğraşır, muhabbet eder. İşte bu adam gafletten ayıldığı zaman: "Eyvah, ne ediyorum? Bunlar şarab değil serabdır. Bunlar ile uğraşmak, azb değil azabdır." der, arkadaşlarına yetişmek üzere şark seferine tedarikatta bulunmaya başlar.” (Mesnevi-i Nuriye)
5…
6…
7…
8.
Hem filmin her karesi bir başka kostüm içinde dokunuyor. Hem her bir kostüm için başka bir film kuruluyor. Hem her rol için bir başka kostüm dikiliyor. Hem her bir filmin içindeki rolün akışı için aynı kostüm sayısız kereler açılıyor; hem de hepsi bir kostüm üzerindeki desenler üzerinde ilerliyor. Hem çizgiler bir elbise olarak birleştiriliyor, şekil veriliyor, suret buluyor. Hem her bir desen için elbiseler üst üste dikiliyor. Hem çizgiler birleştirilerek ölçülüp biçiliyor. Hem ölçüler ve desenler çizgiler içinden çıkarılıyor.
Bu durumda, eğer benim gibi bir çırak makası eline almayı ister ve bunu söylerse orada ateş çemberine mi düşer? Daha da ileri gider ve gerçekten eline alırsa yakar ve yakılır mı? Durmaz ve uslanmazsa ve üzerini çizerse ve yanılırsa ateşten bir gömlek diker mi? Eğer onu giyerse kül olur mu? Yürürse yok olur mu? Zaman akışına el atarsa hiçlik derelerine atılır mı? Eğer el tutar ve çoğalırsa ateşten düğüm olur mu?
Her düğüm, kendi içinde yörüngesini bulur mu? Bu yörüngede ateşten dönerli yollar çizilir, akışlar düğüm içinde yeni boyutlar kazanır mı? Geçtiği yolları yakar ve siler mi? Sonunda ateş dikenleri üzerinde koyu pembe çiçekler açılır mı? Bunlar acı ve zehir taşır mı?
İçindeki çizgiler, yazık ki, kendi çizdiklerini bir çekirdekte toplamıştır. Bitmeyecek bir ateş deposudur. Sadece sahibini yakar… Ve var oldukça tükenmez bir ateştir. Varlığına bağlıdır ve kopmaz bir bağdır.
Her film, izleyicisinin kendi hesabıdır sonuçta.. İzleyicisi de filmin…
Şimdi hem yürüyorum hem düşünüyorum… Filmden bir oyuncuyu çalmak ya da kendini yerine yerleştirmek ya da kendi filminde bir oyunu alıp yenisini kendi kendine bulmayı istemek nasıl mümkün olabilir? Olamaz…
9…
10…
11.
Hamza Bey Yokuşunda her gün öğleden sonra 2 buçuk gibi cezaevi aracı geçiyor. Küçük demir pencere arasındaki çift gözler parlıyor sadece… İşte onlara gülümsemek için bekliyorum sadece, aynı gözlere birer gülümseme ile cevap vermek için… Belki bu bir ümit verebilir. Belki gün ışığı dedikleri bir ümit ışığıdır. Yollar kapanmaz, zaman tükenmez…
“Cenab-ı Hakk'a nâzır ve ona vâsıl olan yollar, kapılar; âlemin tabakaları, sahifeleri, mürekkebatı nispetinde bir yekûn teşkil etmektedir. Âdi bir yol kapandığı zaman, bütün yolların kapanmış olduğunu tevehhüm etmek, cehaletin en büyük bir şahididir. Bu adamın meseli, gayet büyük askerî bir karargâhı hâvi büyük bir şehirde, karargâhın bayrağını görmediğinden, sultanın ve askeriyeye ait bütün şeylerin inkârına veya teviline başlayan adamın meseli gibidir.” (Mesnevi-i Nuriye)
11. (devam filmi)
Yaşlanıyorum… Yaşlandıkça file benziyorum, kulaklarım ve burnum büyüyor ve uzuyor, yüzüm buruşuyor, vücudum şişiyor, yürüyüşüm değişiyor yalpalıyorum…Sanırım ilk çağlara doğru yol alıyorum… Timsahlara benzetiyorum bazen kendimi. Gözlerim de pörtlemeye başlıyor. Neyin peşindeysem sürüne sürüne kocaman arkamı savuruyorum. Tövbe tövbe… Bazen de kaplumbağaya öykünüyorum. Bu kadar yavaşlamanın sonu kendi kabuğunu alıp yavaşça gitmek, hışırtı ile kendini belli etmek dışında tepki vermemek… Bir kuru yaprak gibi sonunda pastel renklere bürünmek… Hışırtı dediğim de yaprak hışırtısı olmak… Ellerden korkmak, avuçlarda toz olmak… Deri parçası olarak masa üstlerinde birikmek… Bir parmak darbesiyle yapışmak, sonra "bu ne" lerin tanımladığı sayısız bir toz parçasından biri olmak… Bu anlatılanlar aslında ne olduğunu, nereye gittiğini bilemeyen bir adamın meselidir.
Sonunda neden mi yaprak? Hem yaprak yaprak sayfalar tutuyor bu mesel. Hem ağacın her yaprağından bir ağaca çıkmak mümkün. Hem yaprak canlılık, varlık işareti… Hem de karargâhın flamasında yaprak resmi var. Cezaevi aracından göz ışıkları parlıyor onlara kocaman sarı kırmızı kahve yapraklar sallıyorum ucu tırtıklı…
12…
13…
14…
15…
16…
17.
Hep uyuduğumu düşünüyorlar; hâlbuki gözlerimi kapatıyorum yalnızca… İçime bakmanın başka biçimini bilmiyorum. Ben aslında bir uykusuzum. Mümkün olsa gözlerim hep kapalı olsa ve orada yaşasam… Buna körlük diyor kimisi… Körlük varlık demek benim için… Çünkü mekânımı burada buluyorum ancak… Ölüm körlük demek ki, gözlerimizi kapatıp gidiyoruz… Gözleri açık gitmek bir terslik oluyor…
18…
19…
20…
21…
22.
Göz perdeme yapışmış ve artık iyice silikleşmiş sana ait görüntüler var. Göz kapaklarımı sıkıca kapatıp, en karanlığa ulaşınca perdeyi açıyorum, senin silikleşmiş görüntülerini tekrar kurgulayıp kısa filmler yapıyorum. Seninle ilgili bütün göz artıklarımı zihnimde saklıyorum. Belleğim bir çöpe dönüşse de bunu yapıyorum. Umut, kapanmayan bir yaraya benzer, ışığı parladıkça acısı tazelenir. İşte bunun için, karanlık gerek bana, diyorum. Senin karanlığın…
23…
24…
25…
Bir Filmi En Çok Kaç Kere Seyredebilirsin