MEHMET ÇETİN
Bir Gelecek Düşüncesi İçin Çağrı
Bugün bütün Türkiye, hiçbir sonuca ulaşması mümkün görünmeyen, anlamsız, yararsız, muhtevasız ve bize zaman kaybettiren, enerjimizi, umutlarımızı, ideallerimizi aşındıran bir tartışmanın içinde dönüp durmaktadır.
İç dünyamızda kendi kendimize karşı sürdürdüğümüz bir iç savaş gibi yaşadığımız bu tartışmanın hiçbir olumlu sonuç doğurması beklenemez.
Üstelik bu durum yeni de değildir. Bu millet yaklaşık 200 yıldan bu yana kendi kendini, kendi kimliğini, kendi değerlerini, kendi kendisiyle kavga eder gibi, kendi geleceğine kasteder gibi en ağır şekilde ve acımasız bir dil ve üslupla tartışmakta daha da kötüsü bir tehdit ve tehlike konusu olarak gündemde tutmaktadır.
Hayatın hiçbir gerçeğine tekabül etmeyen, hiçbir bilimsel araştırma ve veri temeline sahip olmayan, soyut ve dolayısıyla sonuçsuz kalmaya mahkûm “yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar” tartışması kadar anlamsız, yorucu ve yıpratıcı bu tartışmalar ayağımızın altındaki zeminin kayıp gitmesine neden olabilecek kadar vahim sonuçlar doğuran bir niteliğe sahiptir.
200 yıldır değişmeyen bu abes gündemin kışkırtıcı cazibesinden bir an için sıyrılıp içinde yaşadığımız dünyanın nereye doğru gittiğini, fert ve toplum olarak bizlere ne gibi imkânlar sunduğunu, ne gibi risk ve tehditlerle karşı karşıya bulunduğumuzu anlamaya çalışsak inanıyorum ki korkularımızdan çok umutlarımızın gerçekleşme ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu görmemiz mümkün hale gelecektir.
Bu gün dünyayı biçimlendiren, yönlendiren güçlerin güven ve itibar kaybettiği, insanlığa verecek mesajlarının tükendiği, dünyada adalete, insani ve ahlaki değerlere en fazla ihtiyaç duyulduğu bu dönemde fert ve millet olarak insanlık adına söyleyebileceğimiz ve yapabileceğimiz çok şeyin bulunduğuna inanıyorum.
Bu yüzden ülkem için, ait olduğum bu aziz ve büyük millet için ve nihayet bir parçası olduğumuz insanlık için bir gelecek düşünmeye, bir geleceğin umudunu yeşertmeye, insanın ve emeğin en yüce değer kabul edildiği bir dünya düşüncesine davet etmek istiyorum herkesi.
Bu bir düş de olabilir gerçekleşmesi mümkün bir düşünce de.
Güçlü olanların adil olmadığı, adalet talep edenlerin adaleti gerçekleştirecek güce sahip olmadığı, insanlığın üçte ikisinin açlık, yoksulluk, işsizlik ve savaşın yıkıcı etkileriyle karşı karşıya bulunduğu bu dünyada özlemlerimiz çok uzak ve gerçekleşmesi son derece zor görülebilir.
Böyle bir yıkıcı umutsuzluğu kabul etmektense umudumuza emeğimizi, emeğimize umudumuzu hasrederek güzel bir geleceğin inşasına çalışmak çok daha tutarlı değil midir?
Umutsuzluğa teslim olmak umut etmekten daha mı gerçekçidir?
İnsanlık tarihi en umutsuz şartlarda, cehaletin, zulmün, haksızlık ve adaletsizliğin karanlığının bütün insanlığı kuşattığı dönemlerde çalışan ve umut edenlerin dünyayı değiştirdiğine dair sayısız örneklerle doludur.
400 çadırlık aşiretten cihan imparatorluğu çıkarmış bir milletin çocukları olarak dün başardığımızı yeniden başarmamıza inanmamak için hangi sebep gösterilebilir, aşamayacağımız hangi engel olabilir?
Ben böyle büyük ve güzel bir gelecek için kendimizden başka bir engel göremiyorum.
Yapacağımız ilk iş 200 senedir kendi kendimizle kavga etme alışkanlığımızdan, bu yanlış ve verimsiz tartışmalardan, bu kısır gündemden kurtulmaktır.
Kendi içimizde sürekli yeni farklar, ayrı ve ayırıcı nitelikler aramak, yeni çatışma alanları keşfetmek ya da oluşturmak yerine benzerliklerimizi, ortak niteliklerimizi, özlem ve ideallerimizi hepsinden daha önemlisi bizi birbirimizden ayrılmayı imkânsız hale getiren, bizi biz kılan ortak kaderimizi keşfederek, ortak bir gelecek inşa etme çabasına öncelik vermek çok daha mı zordur?
Farklılıklarımızı bir büyük idealde buluşturmak, görüş farklılıklarımızdan daha geniş bir düşünme imkânı ve alanı oluşturmak, yani ihtilaflarımızdan ülkemiz ve milletimiz için daha hayırlı, olumlu sonuçlar oluşturmak mümkün değil mi?
Dünyanın en riskli bölgesinde yaşamanın getirdiği tehditler kadar imkânları da gören, her köşebaşında bir düşmanlık, her duvarın ardında bir tuzak, her kavşakta ayrılık ve ayrımcılık gören olumsuz düşünme biçiminden yakamızı kurtararak her kötü ve iyi sonucu karşılayacak bir güce ve donanıma sahip olmak daha mı zor?
Kötümserlik kötü sonuçların en önemli nedenidir. Kötümserlik kötü sonuçlara davetiye çıkarmaktır. Kötümserlik önümüze çıkan iyilikleri, fırsat ve imkânları görmeyi imkânsız kılan bir körleşmedir. Kötümserlik bütün dünyayı kötülüklerden ve kötülerden ibaret gören bir yıkıcılık ve yok ediciliktir.
Kötümserlikte birleşmek kötülükleri çoğaltmaktan başka bir sonuç vermez.
Evet, büyük şoklar yaşamış, büyük kayıplar vermiş, büyük yıkımlara maruz kalmış bir milletiz. Ama büyük bir millet olduğumuz için yaşadığımız şoklar, kayıplar, yıkımlar da büyük olmuştur. Dolayısıyla dirilişimiz, zaferlerimiz, kazançlarımız da büyük olacaktır.
Ben bu aziz millete mensup bir insan olarak, bu ülkede yaşayan, kendisini bu milletin bir ferdi olarak gören herkese bir büyük gelecek inşa etmek adına bir dizi çağrıda bulunmak istiyorum.
Bir bardak suda koparılan fırtınaların tozu dumanı içinde dikkatlerimizden kaçan imkânları, güzellikleri, olumlu gelişmeleri görmek, suni gündemlerin yorduğu zihnimizi ve gönlümüzü arındırmakla işe başlayalım.
Büyük ve müşterek bir idealimiz, rüyamız, gelecek düşüncemiz olsun ve bu ortak paydada buluşalım.
Kimsenin kendini inkâr etmesini istemeden, düşünce inanç, teşebbüs özgürlüğü içinde bir büyük uzlaşma gerçekleştirelim.
Büyük ve ortak bir tarihin derinliği, birlikte vatan yaptığımız bir coğrafyanın zenginliği, birlikte yarattığımız uygarlığımızın mirası, insanlığın ulaştığı değerlerin zenginliğiyle ve kendi kimliğimizle, kendimiz kalarak bir diriliş ülküsünde bir araya gelelim.
Korkmadan, korku üretmeden, vehimlere papuç bırakmadan, ayrımcı ve ayrılıkçı fitnelere itibar etmeden, tehlikelere karşı cesaretimizi, sorunlara karşı aklımızı ve bilgimizi, zorluklara karşı emeğimizi, vehimlere karşı bilgeliğimizi, imkânsız görünen şartlara karşı sevdamızı kullanarak büyük bir geleceğe birlikte yürüyelim.
Bu ilk çağrımdır. Birlikte yürüme çağrısı.
Yola hazırlık adına yapılmış bir çağrı.
Üzülmeyelim, korkuya kapılmayalım, şüpheye yuvarlanmayalım.
İnanıyorsak galip gelen biz olacağız.
_____________
Mehmet Çetin’i Rahmetle ve Özlemle Anıyoruz