AHMET AYDIN
Bir Simit Parası Versene Abi
Sokaklarda hayata direnen umut çocuklarına
İstanbul
Ah İstanbul
Bir fahişenin yorgunluğunda
Ve çılgın
Ve mavi uykusunda
Diğer yanın
Parlayan bıçak ay ışığında
Yer, yutar insanı
Sonra kusarsın…
İzbelerin
Metrukların umut çocukları
Çiğnenen hayatları, gururları
Ezilen üzümden
Çıkacak şaraba benzer
Hayatları…
Sövmek geçiyor içimden
Yakası yırtık küfürlerle
Donarak veya
Açlıktan ölenlere
Kaderi böyleydi
Diyenlere.
''Bir simit parası versene abi''
Bu ses
Bu kırgın
Bu dipten gelen dalga
Bizi tarif ediyor
Aynalarda…
Görseniz
Kocaman yürekleri var
Nasıl da dayanıyorlar
Açlığa, susuzluğa, soğuğa
Bakmayın çatık kaş
Hırçın bakışlarına
İsyanları
Hayatın acımasızlığına.
İllaki hayalleri var
Türkü söylemek
Şöhret olmak
Filmde oynamak
Dalıp dalıp giderler
Frekanssız bir dalgadan
Yükselen
Yanık bir ses
''Hüma kuşu yükseklerden uçar''…
Bir diğeri derinde
''Annem beni özlemedin mi
Ben özledim
Baba neden sahiplenmedin
Ay ve güneş
İki bedenin
Aşk meyvesiyim
Sokaklar benim
Metruklar benim
İzbeler benim…
Anlamsızca
Öylece bakıyorum dünyaya
Tespihle çeksen kaç eder yaşım
Âşık oldum
Hâlbuki
Sendin tek aşkım
Güneşim
Yorgunum annem
Yok şikâyetim.
Bir amca var burada
Lahmacun satıyor
Yaşlılık işte
Prostatım var diyor
Sık sık çişe gider
Tezgâhına ben gözcü oluyorum
Bana lahmacun veriyor
Helal ediyor annem.
Neyse
Gün batıyor
Bu mevsimde
Gün sıcağı iyi geliyor
Gidip karton toplamalıyım
Üşürüm yoksa gece gece
Beni düşünme
Üşümüyorum anne.
Kapısı
Pervazı yok
Üç duvar
İki pencere
Bir de çatısı var
Direği yok
Merteği yok
Mavi mi mavi
Oradan dünyaya bakmak var
Yıldızlar…
Kartonla kapadık yırtıkları
Rüzgâr girmesin içeri
Küf kokuyor, içerisi nemli
Hiç bir gül kokmadı senin gibi
Mest eden beni
Güneş gibi…
Varsa öp resmimi
Beni öper gibi
Hissederim
Sıcaklığını
Yanağımda
Beni göğsünde sakla.
Günahı benim
Varsa senin olsun
Sevabı
Mahşerde
Görüşelim anne.