Bozkırda Bozlak Sesleri

AHMET URFALI
Bozkırda Bozlak Sesleri
 
“Bozkır; uçsuz bucaksız, insan ise küçüktür.
İnsan, güçlü ve hünerli olmalıydı burada…’’
Cengiz Aytmatov
 
Bozkır Çıplak Bir Yalnızlığın Adıdır…
 
Boz toprakta rızkını arayan insanın hüzünlü bir haykırışıdır bozlak.
Bozlak, dayanılmaz hasretlerin
akıl almaz kahramanlıkların
kılıç zoruyla sağlanan iskânların
sürüp giden aşiret kavgalarının
Kerem yanığı sevdaların
göç eden Türkmenlerin türküsüdür.
 
Umudunu yitirmeyen yoksulların ortak bir yakarış dilidir bozlak.
Bozlakta isyan yoktur
ıstırap iniltilerinin ince bir sızısı vardır 
hüznü gözlerden yaş olup damlayan.
 
Anadolu semasının altında bir akşam vakti, kerpiç duvara
yaslanıp Tanrı’ya meramını açmak
içini dökmektir bozlak.
 
Bozlak, boz toprağın sesidir
yel tozunu kaldırdığında
önüne alıp götürdüğünde gevenleri.
 
Acısı yüreğe düşen bir bıçak yarasıdır bozlak
Ağlaması göze düşen
üzüntüsü yüze düşen
uğunması dize düşen…
 
Bozlak, Avşar ellerinin ağır ağır gitmesi, kalkıp göç etmesidir.
Feryadını dinleyenlerin feth olunması ve feryadıdır.
İçindeki derdin anlaşılmasıdır bozlak.
Bozlak, Lokman Hekim’in tedavi için verdiği ilacın
yaraları azdırmasıdır.
Yaylada yazıda bir göç çığlığıdır bozlak
mayası naralarla yoğrulmuş.
 
Alnı akıtmalı tayların kişnemesi
karagöz kuzuların melemesi,
bozca potukların bozulaması ile
çiğdem kokulu dağ rüzgârlarının
uğultularının Türkmen’ce söylenmesidir bozlak.
 
Senin ellerine çisil çisil iner yağmur
sarar bir anne merhametiyle nasır aralarını.
 
Sen Anadolu toprağı gibi cömertsin
vefalısın
yaralısın.
 
Bu yüzden türkülerin bozlaktır
ilhamını asırlık bekleyişlerden alan
tabiatın sesidir, boran uğultusudur
sel gürleyişidir.
 
Sarı buğdayın boyun büküşüdür hasretlere…
Düşmana karşı koyuştur
Yaradan’ın bağışlamasına sığınmaktır
bozlak, Oğuz’un duygu yumağıdır, söylendiğinde ağlatan 
duyulduğunda sızlatan…
 
Kıraç bozkır toprağının ürününü hasat ederken
koparılan feryattır bozlak.
 
Kerem Yanığıdır Bozkırın Sevdaları…
 
Aşkını söyleyemeyecek kadar utangaç
inkâra yönelmeyecek kadar edepli
acısını yüreğine gömecek kadar erdemli olan
kavruk insanların iniltisidir bozlak.
 
Boz toprağın üstünde Tanrı’ya yakarıştır.
Ay ile halleşmek
karayel ile dertleşmektir.
 
Ahları göğü sarsan bir çığlıktır.
Bozlak, ümitlerine ayaz değen insanın
sızısını içine ılgıt ılgıt akıtmasıdır. 
Kerpiç evlerin hicranı 
gurbetlerin ağıtıdır.
 
Dayanılmaz hasretlerin, zamansız gidişlerin
hüzünlü sesidir.
Eylem ve kederle yoğrulmuş gözyaşıdır bozlak.
Göçüdür, zorla göçürülmüşlerin.
 
Felekle hesaplaşmaktır bozlak ve her seferinde yenilmektir.           
Oğullara öğüttür, asırların birikiminden cömertçe dağıtılan.
Uzak yola gönderilmiş yiğitlerin ardından
anaların iç çekişidir, gözyaşlarıyla.
Yüzü küskün olsa da kalbi barışık olanların ezgisidir bozlak.
 
Uzun Yollara Düşer Bozkırın Oğulları…
 
Eski çağlardan kalma bir acının yüzü
Kerpiç duvara yaslanmış oturur öylece
Irmak ırmak derin çizgileriyle ağlar yalnızlık
Uzun yola gönderilmiş oğulların kederi gözlerde büyür
 
Haber getirmez göçmen kuşlar çiçek açınca ağaçlar
Yakup’un çilesini artırır ancak Yusuf’un hasreti
Haneler gurbet ocağına döndü kapılar kapandı bir bir
Uğursuz baykuşlar tünedi viran oldu yuvalar
 
Hüzünler dolaştı sokaklarında boynu bükük ağıtlarla
Ufuklar yasta umutlar tükeniyor günle beraber
Yüreğe düşüyor yüksekten ve derinden göğün buğusu
Yorgun bakıyor hayata ikindi güneşi dertler içinde
 
Bir gönül sızısıdır hatırası yitik aşiretin
Yaylalarda izi kalmamış oğulların, ses yok seda yok
Bu fetrete bakıp maveradan yasını tutuyor mezar taşları
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir