Bütün Suç Bende mi?

FİLİZ SOYDAŞ
Bütün Suç Bende mi? |ÖYKÜ|
 
Ne kadar gergin olduğu, oturduğu sandalyede, durmaksızın titrettiği bacağından belliydi. Stresi, aldığı nefesi daha da hırçınlaştırırken, kalbinin gittikçe hızla atmasına sebep oluyordu. Az sonra avukat gelip tam karşısına oturdu.
 
"Ben avukat istemedim!" dedi sertçe.
 
Avukat çok sakindi. "Neden beyefendi?"
 
Suçlu, elini masaya vurdu. "Hayatı boyunca anne ve babasının tek bir sefer müdafaa etmediği birini kimse savunamaz da ondan!"
 
O an ilk defa avukatın yüzüne baktı. İşin aslı, avukat içeri girip kendini tanıttığında onun, ilkokuldaki sıra arkadaşı olduğunu anlamasına rağmen bu ana kadar yüzüne hiç bakmamıştı.
 
“Beni tanımadın mı?” diye sordu.
 
“Hayır.”
 
 “İlkokulda aynı sırada oturuyorduk seninle.”
 
Avukat şaşkınlığını saklayamadı. “Gerçekten mi! Bu inanılır gibi değil!”
 
Suçlu acı acı güldü. “Şu an zamanı geri sarıp sıra arkadaşını değiştirmeyi ne çok isterdin değil mi?”
 
“Bunu neden isteyeyim ki”
 
“Hatırlıyor musun annen, benimle görüşmeni istemiyordu. Annemin, okulun bahçesinde enseme sertçe vurup, defalarca beni aşağıladığı günlerden biriydi; bir ara annenin bakışlarını fark etmiştim ve bakışından çok utandım çünkü bana acıyarak bakıyordu. Sonraları anladım ki bana acıyarak bakılması, altından kalkamadığım ve canımı alacakmış gibi acıtan ağır bir yükmüş meğer. Evet acımıştı bana ama aynı zamanda senin benimle arkadaş olmanı da istemedi."
 
"Bunu nasıl anladın? O gün annem sana acıdığını ve seni kırmadan arkadaşlığımı kesmemi istemişti."
 
“Aynı gün sınıfa girip, sıramıza oturduktan sonra annen senin yanına geldi. Sana ait olan defter, kitap ve kalemi benim tarafımdan iyice çekip, sıranın senin olan tarafın ucuna kadar götürdü. Evet garip ama o on anladım bunu.”
 
Avukat o an diyecek bir şey bulamadı ve ilk defa bir suçlu karşısında mahcubiyet hissetti. Ani bir hareketle dosyayı açıp, işlediği suçları sesli okumaya başladı.
 
"Gasp ettiğin araba ile kaza yapmışsın.”
 
"Evet kaza yaptım çünkü o an, annemin bana her fırsatta olmaz olsun senin gibi evlat! deyip tokadı basışı aklıma geldi."
 
“Yaşlı bir adamın zorla cebinden para alıp kaçarken, durduk yere bir mağazanın camekanına taş atıp, yere indirmişsin camı."
 
"Babamın beni tekmelediği her sefer, bu ne biçim bir çocuk ölse de kurtulsak! diye bağırışını hatırladım birden."
 
Daha başka suçları, az sonra okumak için erteleyip en sondakini sordu.
 
"Peki, durduk yere adamın birine saldırıp, dövmene ne demeli?"
 
Suçlu istemsizce güldü. Gülüşü çok sinir bozucuydu, bu yüzden avukat ona biraz öfkeli bir bakış attı.
 
Suçlunun yüzü birden ciddileşti. "O adam kimdi biliyor musun?"
 
"Kim?"
 
"Hatırlarsın ilkokulda bizim sınıfta bir Sacit vardı. Annem okulun bahçesinde ne zaman beni azarlasa, kulağımı çekse ya da enseme vursa mutlaka bir yerlerden bakıp, pis pis sırıtırdı. Geçen gün postaneye gitmiştim, meğer o da oradaymış, görevliye adını söyleyince hemen tanıdım. Arkasından takip edip ıssız bir köşede kolundan tuttum. Yüzümü yüzüne yaklaştırıp, çabuk yüzüme bakıp sırıt, dedim. Ne olduğunu anlamayınca, çabuk yüzüme bakıp sırıt! diye bağırdım bu sefer. Ona kendimi tanıtmadım. Attığım ilk yumruktan sonrasını hatırlamıyorum. Polisler beni bir şekilde buldu zaten diğer suçlardan dosyam kabarıktı, bu da eklendi."
 
Avukat lafını kesti. Ona avukatı değil de arkadaşı olarak bakıyordu şimdi. Konuşurken sesinde hissedilen merhamet, az sonra suçlunun kendine acınmasını istemediği anlarda ortaya çıkan öfke nöbetini tetikleyecekti.
 
“İlkokuldayken, öyle kuvvetli bir hafızan vardı ki ders kitabındaki uzun bir konuyu tek sefer okuyunca ezberlerdin. Bir seferinde savcı olmak istediğini söylemiştin. O zamanlar senin mutlaka okuyup, o çok istediğin mesleğe sahip olacağından emindim. Kaç sefer önündeki kâğıda hukukla ilgili terimler yazdığını gördüm."
 
Suçlu, o an öyle bir şey yaptı ki avukat neye uğradığını anlayamadı. Sesleri duyup, apar topar içeri giren görevliler, onu durdurmaya çalıştı ama bu çok zordu. Bir müddet devam eden çabadan sonra onu zapt ettiklerinde, avukatın yüzüne bakıp, olduğu yere bayıldı.
 
Avukat, az sonra görevlilere olayı şu şekilde anlattı. “Ben konuşurken birden hiddetlendi. Ayağa kalkarak, üzerime atılmak için hamle yaptığı an, kesin elinden kurtulamam ve ölürüm diye içimden geçirdim. Sonra ani bir kararla bana vurmaktan vaz geçip, kendini duvardan duvara vurdu ve gördüğünüz gibi bu hale gelip, yaralandı.”
 
Apar topar hastaneye kaldırılan arkadaşının arkasından, düşünceli bir halde bakıp kaldı. Uzun süre olayın etkisi altında kalan avukat, kendini biraz toparlayınca peşinden hastaneye gitti. İlk müdahaleden sonra, yatırıldığı odanın kapısından ona baktı. Yıllar evvel, okulun ilk başlarında anne ya da babası herkesin içinde onu aşağılayıp, vurduğunda ağlayan fakat bir süre sonra böyle zamanlarda artık ağlamayıp tepkisiz kalan o küçük çocuğu gördü. Yanına gitti. Yüzü yara bere içindeydi. Hiçbir şey demeden yanına oturdu.
 
Suçlu, gözlerini zorlanarak açıp, karşısında oturan arkadaşına sadece şunu dedi. “Şimdi söyle bakalım bütün suç bende mi?”
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir