Cem Karaca Vefat Yıldönümünde Anılıyor

Anadolu Rock
Müziğinin  
Öncülerinden
Cem Karaca
Vefat Yıldönümünde
Anılıyor
 
Barış Manço, Erkin Koray ve Fikret Kızılok'la Anadolu rock müziğinin dört öncüsünden biri sayılan Cem Karaca vefat yıldönümünde anılıyor
 
Türkiye'nin en özgün sesine ve stiline sahip şarkıcılarından, Anadolu rock müziğinin Barış Manço, Erkin Koray ve Fikret Kızılok'la 4 öncüsünden birisi sayılan Cem Karaca vefat yıldönümünde anılıyor.
 
Son günlerinde "Yol Arkadaşları" grubuyla İstanbul'da sahne alan Cem Karaca, 8 Şubat 2004'te kaldırıldığı hastanede vefat etmişti.
 
Cem Karaca; 5 Nisan 1945'te İstanbul'da dünyaya geldi. "Muhtar Cem" adı verilen Karaca, yeteneğini fark eden annesi sayesinde henüz 6 yaşındayken müzik eğitimine başladı. 6-7 Eylül olayları, tüm azınlık yurttaşları olduğu gibi Toto-Mehmet Karaca'nın Bakırköy'deki evinde de derinden hissedildi. Olaylar durulduktan sonra Robert Koleji'ne kaydoldu.
 
"Sahne tozunu" küçük yaşlarda yutmasına karşılık , doktor ya da mühendis olmayı istedi. "Suadiyeli Nesrin" olarak hatırladığı bir genç kızı etkilemek için sokak ortasında söylediği şarkı, müzik kariyerinin başlangıcı oldu. Beyoğlu Spor Kulübünün lokalinde arkadaşlarını kırmayıp sahneye çıkarak profesyonelliğe adım attı. "Dinamitler" ve "Jaguarlar" adlı gruplarla "Rock and Roll" parçaları seslendirdi.
 
"Buraların müziğini yap"
 
Baba Mehmet Karaca ise hariciyeci olmasını istediği oğlunu şarkıcılıktan vazgeçirmek için neredeyse her şeyi yaptı. Sahnede Elvis Presley şarkıları seslendiren oğlundan, "Aman Adanalı" türküsünü istemesi için adam kiraladı, oğlunu yuhalattı. Annesinin desteğini alan Cem Karaca'yı bu sevdadan vazgeçiremeyen Mehmet Karaca, oğluna "Buraların müziğini yap" diyerek tavsiyede bulundu.
 
Lise diplomasıyla eğitim hayatını noktalayan Karaca, ilk evliliğini 1965'te tiyatro oyuncusu Semra Özgür ile yaptı. Evlendikten 3 gün sonra askere Antakya'ya gitti. Vatani görevi sırasında bir Mehmetçik'in bağlamasıyla söylediği türkü, Cem Karaca'da ve müziğinde adeta dönüm noktası oldu.
 
Bir röportajında "Ben o güne kadar ne garip, ilkel bir müzik diye düşünürken bir de baktım ki benim o anda içinde bulunduğum hissiyatı o müzik canlandırıyor, dile getiriyor, anlatıyor” dedi. Batı enstrümanlarıyla Anadolu müziği yapma kararı alan Karaca, vatani görevi bitip İstanbul'a döndüğünde Mehmet Soyarslan'ın kurduğu "Apaşlar" grubuyla çalışmaya başladı. Bir plak şirketinde tanışıp sıkı dost olduğu Aşık Mahsuni Şerif'in türkülerini de repertuvarına aldı.
 
İlk 45'lik
 
1967'de Hürriyet gazetesinin düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasına sözleri Erzurumlu Emrah'a ait, "Emrah" bestesiyle katıldı. Yarışmada birinciliği "Mavi Çocuklar"a kaptırarak ikinci oldu. Cem Karaca ve Apaşlar'ın ilk plağı, Hürriyet gazetesi tarafından yayımlandı. Grup, aynı yıl "Hudey", "Vahşet" ve "Bang Bang-Bir Anadolu Hikâyesi" eserlerinin olduğu bir 45'lik daha çıkardı.
 
"Resimdeki gözyaşları"
 
Almanya'ya giden Karaca ve Apaşlar, Fredy Klein Orkestrası ile şarkılar kaydetti. Türkiye'deki en önemli popüler müzik eserlerinden birisi olarak nitelendirilen sözü ve müziği Mehmet Soyaslan'a ait "Resimdeki gözyaşları" da bu kayıtlar arasındaydı. Şarkı ilk kez 1968'de, "Resimdeki Gözyaşları/Emrah" adlı plakta yer aldı.
 
Karaca, bir röportajında ise Mustafa Altıoklar'ın yönettiği "Ağır Roman" filmiyle 1997'de müzikseverlerce bir kez daha keşfedilen bu şarkının, Mehmet Soyaslan'la gittikleri Moğollar konserinden sonra, "Ne yaparız da onları sollarız" diye kara kara düşünürken ortaya çıktığını anlattı.
 
Daha önce tiyatro deneyimi olan Karaca, 1970'te ise başrolleri Murat Soydan ile paylaştığı yönetmen Yücel Uçanoğlu'nun çektiği yerli kovboy filmi "Kralların Öfkesi"nde oynadı.
 
12 Mart
 
1971'de müzik çalışmaları için Kardaşlar grubuyla Almanya'ya gitti. Plak çalışmalarını tamamlamak üzereyken 12 Mart 1971 Muhtırası yayınlandı. "Oy gülüm oy" plağının toplatılması kararı alınınca Almanya'da bir süre daha kalan Karaca ve grubu, daha sonra yurda döndü.
 
Müzik yolculuğuna Moğollar'la devam eden Karaca, 1974'te "Namus Belası" ve "Gurbet" şarkılarının olduğu bir 45'lik çıkardı. "Namus Belası", ilk günden itibaren listelerin en üst sırasında yer aldı.
 
Bu başarıya rağmen Karaca, Moğollar'la vedalaşıp, Kardaşlar grubundan ayrılan Ünol Büyükgönenç'i birlikte çalışmaya ikna ederek Dervişan'ı kurdu. Cem Karaca ve Dervişan, müzikte Progressive Rock'a yaklaşırken "Tamirci çırağı", "Kavga", "Parka", "İhtarname", "Yoksulluk kader olamaz", "İşçi Marşı", "Maden ocağının dibinde" gibi şarkılara imza attı. Sarper Özsan'ın bir tiyatro oyunu için bestelediği "1 Mayıs Marşı"nı seslendiren Cem Karaca'ya bu plak nedeniyle dava açıldı.
 
Dervişan ile yolları ayrılan ve bir süre tedavi için yurt dışında bulunan Barış Manço'nun kurduğu Kurtalan Ekspres'le de çalışan Karaca, "Edirne'den Ardahan'a" söyleminden esinlenerek ismini verdiği "Edirdahan" grubunu kurdu. Karaca ve Edirdahan, 1978'de "rock opera" olarak nitelendirilen "Safinaz" albümünü çıkardı.
 
Filistin dayanışması
 
Karaca, Filistin sorununa da duyarsız değildi. Dönemin ünlü şarkıcıları gibi kendisinin de sahne aldığı İzmir Enternasyonal Fuarı'nda boş kalan zamanlarında Filistin standına giderek destek verdi.
 
"Bir gün mutlak döneceğiz yavrum/Gün ışırken yuvamıza seninle" sözleriyle başlayıp, "Özgürlük kanımız oldu şimdi yavrum/Zaptedilmez toprağıma girmeyle/Bir sabah gün ışırken ilk duyduğun yavrum/Zafer çığlıkları olacak ülkemizden" şeklinde sona eren "Mutlaka yavrum" şarkısının bu versiyonunu, Filistin davası için yazdığı belirtilen  Karaca, konserlerinde "Adiloş Bebe" şarkısını da Filistin'e ithaf ederek seslendirdi.
 
Karaca'nın Filistin Kurtuluş Örgütü'ne destek amacıyla albüm çıkarma projesi ise gerçekleşmedi.
 
Yurt dışına çıkışı
 
Türkiye'deki politik gerginliğin, karmaşanın ve kamplaşmanın belki de en üst düzeye çıktığı 1979'da, "1 Mayıs Marşı" plağı nedeniyle yargılanan, konserleri olaylı biten, kendi ifadesiyle "sağcılardan değil solun kendi içindeki sürtüşmelerin gayri insani tavırla kendini dışa vurmasından bizar olan" Karaca, Almanya'ya gitti. Hakkında açılan davadan ceza alacağına kesin gözüyle bakılan Cem Karaca, yurda dönmedi. Karaca, 7 Nisan 1980'de kaybettiği babası Mehmet Karaca'nın cenazesine de katılamadı.
 
Vatansızlık
 
Selda Bağcan'la Münih'teki 1 Mayıs gösterisinde çekilen fotoğrafının bir magazin gazetesinde, "Cem Karaca gizli hesaplar peşinde" başlığıyla yayınlanması, Cem Karaca'nın hayatında yeni bir dönüm noktasının da başlangıcı oldu. Karaca'ya ve o günlerde zaten Türkiye'de olan Selda Bağcan'a "yurda dön" çağrısı yapıldı. Avukatlarının sakın gelme uyarısını dikkate alan Karaca, 6 Ocak 1983'te vatandaşlıktan çıkarıldı.
 
Başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmeyi tercih etmeyen Cem Karaca, Birleşmiş Milletlerin vatansızlar için sağladığı pasaportla hayatını sürdürdü. Sanatçı Almanya yılları için "Gurbetin acısını dindirecek bir merhem henüz keşfedilmedi. İnsan içinde yaşıyor onu. Kemiklerine kadar yaşıyor. Allah kimseye vermesin böyle bir sıkıntı." demişti.
 
"Türk'ten Alman olamaz ki"
 
Almanya'da birlikte tiyatro da yaptıkları annesi Toto Karaca'nın ziyaretleriyle teselli bulan Cem Karaca, müzikten kopmadı. Cem Karaca, Almanların çoğu kez Türkler için kullandığı, kavruk, esmer tenli insanlara yakıştırdığı kelime olan, hakaret de sayılabilen "Kanaken" ismini verdiği grubuyla, göçmen işçilerin yaşadığı sorunları anlatan rock şarkılarına imza attı.
 
Şarkılarında "On beş yıldır gurbet elde mark ile ırgat/Alamanya yıllarımı bana geri ver", "Bizim elin boranına selamın söyle/Alamanya soğuğunda berbat haldayım", "Entegrasyon dedikleri/Beni benden almak ise/Beni benden almayın dost/Türk'ten Alman olamaz ki" diyen Cem Karaca, Almanca da eser seslendirdi.
 
Yaşadıklarına rağmen asla Türkiye'ye sırtını dönmeyen ve yurttan gelecek haberleri bekleyen Cem Karaca, Almanya'daki bir festival sırasında başka ülke bayrakları varken Türk bayrağının olmadığını fark edip, Ay-yıldızlı bayrağı da göndere çektirdi.
 
Dönüş
 
Sıla hasretiyle yanıp tutuşan Cem Karaca, Mehmet Barı ve Mesut Yılmaz'ın aracılığıyla Hannover Fuarı nedeniyle Almanya'da bulunan dönemin Başbakanı Turgut Özal ile görüşme fırsatı yakaladı. Münih'teki bir otelde gerçekleşen bu görüşme, "Cem Karaca, Özal'ın elini öptü, af diledi" şeklinde yansıdı. Görüşmeden yaklaşık 2 yıl sonra 27 Haziran 1987'de yurda döndü. Tedirgin bir şekilde ülkeye döndüğünde bir polis tarafından "Yurdunuza hoş geldiniz" şeklinde karşılanan Cem Karaca, ertesi gün duruşmaya çıkmak için yargılandığı Fethiye'ye gitti. Duruşmada aklandı ancak sanatçı dostları ona kızgındı. Verdiği ilk konseri Başbakan Turgut Özal da izledi.
 
En az gurbet kadar ağır gelen "döneklik" suçlamalarına Cem Karaca, "Yarım porsiyon aydınlık", "Ben döneksem döndüm diye memleketime/Döndüm ulan döndüm işte oh be" sözlerini içeren "Oh be", "68'linin türküsü", "Sen seni bil" şarkılarıyla ve röportajlarla karşılık verdi.
 
Bir röportajında soru üzerine Özal'ın çok sevdiği, "Arım balım peteğim" şarkısını "Alaturka söyleyemem" diyerek seslendirmeyeceğini belirten Karaca, "Ben sol çizgili bir şarkıcıyım. Vatan haini denilerek vatandaşlıktan atılmış bir şarkıcı ülkesine dönüyor. Burada 'Nereden sevdim o zalim kadını' demiyorum. Pırıl pırıl bir Türkiye özlemimi anlatan şarkılar söylüyorum. Benden yumruklarımı sıkıp sahnede 'Bağımsız Türkiye, yıkacağız, keseceğiz, biçeceğiz' bekliyorlarsa yok arkadaş." demişti.
 
Maddi sıkıntılar yaşayan Cem Karaca, 1990'da Cahit Berkay'ın ikna çabaları sonunda girdiği Kuşadası Altın Güvercin Müzik Yarışması'na "Kahya Yahya" şarkısıyla katılıp birinci oldu. Cahit Berkay ve Uğur Dikmen ile müzik yolculuğunu sürdüren Cem Karaca, "Rap diye rap rap", "Islak ıslak", "Kerkük Zindanı", "Bindik bir alamete" gibi şarkılarla yoluna devam etti. Karaca, yıllarca yasaklı olduğu TRT'de 1994'te, "Raptiye" isimli program yaptı. Karaca, Flash Tv'de de "Efendime söyleyeyim" isimli programa imza attı.
 
Cem Karaca, annesi Toto Karaca'dan dolayı da Ermeni müziğiyle ilgiliydi. Cem Karaca'nın son dönemi de sayılan bu yıllarda Türkçe sözlerle seslendirdiği "Töre", "Sevda kuşun kanadında", "Dur be yeter" şarkılarının Ermeni ezgileri olduğu belirtiliyor.
 
Cem Karaca, yapımcılığını Apaşlar'dan arkadaşı Mehmet Soyarslan'ın üstlendiği Gani Müjde'nin "Kahpe Bizans" filminde küçük bir rol aldı. Bu film için 3 şarkı da seslendirdi.
 
Vefatı
 
Mahsun Kırmızıgül ile "Hayat ne garip", Mehmet Eryılmaz ile "Hayvan terli" ve Yeni Türkü için "Göç yolları" şarkısını seslendiren Cem Karaca, son büyük konserini 17 Ocak 2004'te Ankara Saklıkent'te verdi. Son günlerinde "Yol Arkadaşları" grubuyla İstanbul'da sahne alan Cem Karaca, 8 Şubat 2004'te kaldırıldığı hastanede vefat etti.
 
Kendisini her zaman Türk ve Müslüman olarak tanımlayan, gençlik yıllarından itibaren Alevilik ve Bektaşiliğe özel ilgi duyan Cem Karaca, vasiyeti gereği Karacaahmet Mezarlığı'nda tekbir sesleriyle toprağa verildi. Üsküdar Seyit Ahmet Deresi Camisi'nde kılınan cenaze namazına katılım büyüktü.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir