SABRİ ERİK
Çerezciler Çarşısı
1.
Hayata mülteciliğimin ilkinde
Anamın kucağına sığınmışken
Günleri kovalıyordum ben
Bağıstan asma dalındaki salkıma dokunurken, ellerim şireli kovuldum
İlticamın berisinde
Varmıştım Sur şehrine
Elim henüz anamın elinde
İlk hatıram bajarın kuçeleri
Arnavut taşları
Devamında
Amed'in emanet Nebilerinden
İsevi'lerin önceki mabedi
Muhammedi'lerin Ulucami'inde
Cezeri'nin güneş saati
Ve Çarşıya Şevuti kalabalığında
Bir muşta aldım elime paramla
Bazalt taş evlerin silueti üryandı
O zamanlar
Gözetirdi beni aciz ve ürkek
Bense, eyvandaki incir ağacı için
Tulumbadaki suyun derdindeydim
Zamanın o kesitinde
Çocuklar oynuyorken hayatı
Sokaktaki satıcının sesiyle
Koşardı çocukluğum kapıya
Yirmibeş kuruş bozuklukla
2.
Bıraktığım bağıstana
Karanlıkla gelenler
Gecenin içinden geçtiler
…günahlarıyla
Sabahın kapısına vardıklarında
Beni kovanlar
Üzüm salkımlarını hoyratça
…kestiler eğri bıçaklarıyla
Doldurdular küfelere
Taşıdılar şarakmanaya
Orda ezildim yedisinde
Bilmediğim dilin
Çizmeleri altında
Süzüldüm bakraçlara
Bakraçlarla taşındım
Kurulmuş kazanlara
Kaynadım ataşta
Sekiz yaşında
Zor anladığım lisanla
Serildim çarşaflara
Bekledim gün altında
Kovdum kuşları
Anamın lisanıyla
Ve gün boyu
Suyu kuyudan çektiler
Günün altında
Güne rahmen
Yıkadılar günahları
Çektikleri suyla
Ve
Günün içinden geçtiler
… günahları kaldı Bırkleyn sularında
3.
Oysa
Nenemin köpük beyazına çaldığı
Ceviz içleri hala askıda
Pestiller unutulmuş çarşafta
Bütün parsekler kapıda
Palamut kozalağı
Ağaç altlarında
Doğduğum ev vardı ya
Orda, taş yığını fotoğrafta
4.
Oysa kendimi kovduğumda
Akıyordu gözyaşlarım
Kurumamıştı henüz
Çok değil
Eskisi yakın
Akardı dereler
Oynardı benimle
Şimdi
Kurudu gözyaşlarım
Kurudu gözyaşları
Çabakçur deresinin
Viyadük yoktu
Ama
Akardı suyumuz
İçinde
Xecé balığı
Ve yüzerdi çocukluğum
Sormadı beton garabetleri
Son suyun yorgunluğunu
Oysa
Bütün kuşlar
Ona dinletirdi rengini
Pet, poşet istilası öncesinde
Nasıl ki
Çer bir usun rüzgârı sarmışsa
….şehrin insanını
Bu şehrin sokağını
Şimdi
Çöp olmuş derelerim
İnsanlığım gibi
Bu son görmelerim
Çakıl taşlarını
Ve son itiraflarım
İntihardan önce insanlığımın
5.
Çok sonraları
Kara Amed dört ayaklıda nar kırıldı
Kalan zamanda
Çerezciler çarşısındaki Nebi, ayağından vuruldu
Son paramla aldığım leblebi döküldü sokağa
Ağladım leblebi dağınığı hayatıma
Toplayamadım bir daha
6.
Ve şimdi sesleniyorsun bana
Lakin
Ankara'dan, Dicle görünmez ki cancağızım
Ben Kızılırmak’ın derdindeyim
Koşar peşimden çocukluğum
Ama
Cezeri'nin saati kırıldı
Takatım yok
Dönüp bakamam
Bu oldum, ben
Ve
Gelmez çocuklar peşimden
Ben çocukların peşinde
Kanar kanarım burda
Kanar kanarım
___________________
“Koşar Peşimden Çocukluğum” şiirinden