İSMAİL OKUTAN
Çifte Kavrulmuş Hüzünler
Hangi kuyudan çıkarılır şiir bilmem
Soylu kelimeler benim heybemden çıkarılır
Bunu biliyorum.
Biliyorum;
Kara trenlerin ardından kara lastikli çocuklar koşar.
El sallar nereye gittiğini bilmeden,
Yüksek hızlı acılar dolar vagonlara
Kara dumanlar geçip gider benim içimden
Ey Rabbim bana acı
Hayata daha çok lazımım ben
Acıları yaşamak, çocukluğu yaşamak için
Savaşa karşı savaşmak için
Bunu da bilirim
Hayat taş olsa, çiçek olsa, savaş olsa
Beni ister yanına her zaman
Biliyorum
Çünkü yanmak bana düşer
Beni acılar mı doğurdu anne?
Biliyorum;
Yerin derinliklerinde duygu
Yürekte altın ve gümüş madeni olur
Çağlar öncesinden esen bir fırtına
Aklım yazı dolu, hangi kitabı yazsam
Getirir dünyama kara kışı, ayazı
Ben her yerde özgürüm
İşte üstümde bulundu
Polisin her yerde aradığı son mücadele
Yaktığım bu son bozlak
Anneme ait bu son sevgi
Yüreğimde kaldı bu son hasret
Kudüs yürekli son mücahit
İhaleden dönüp ne vakit geri döner
İnsan sustu, artık kamıştan çıkar sesler
Ararsan beni uysal yerlerde arama
Benim ruhum soylu, birazcık da asi ve deli,
Benim soyum ilk çağlardan da öte bir yerde
Arafat dağının kayalıklarında gizli
Ermişlerin soyundan geliyorum ben.
Kadim bir aşkla dolu bir deliyim
Aşka vurulmuş deli bir yürek benimkisi
İçime akıyor bu yakıcı sevda
Mücadele doluyor kelimelerim
Savaşın ateşi yakarken çocukları
Ben odun ateşinde pişmiş
Bir aşkın ateşinde piştim
Çifte kavrulmuş hüzünler besler yüreğimi