Çığlık ve Edvard Munch

SELAHATTİN YILDIZ
Çığlık ve Edvard Munch
 
Bir anlık normal giden şeylerin inkıtaya uğramasıyla, karşımıza çıkan olağanüstülüğün bizi anlık vuruşu ve yaşanılmamış bir duygunun itişiyle, bütün organlarımızla haykırmanın adıdır çığlık.
 
Ama Edward Munch’ın çığlığı öyle değil. Geçmişin birikmiş duygularının her birinin nehir akıntısı gibi ayrı ayrı kollardan gelip barajda birikmesiyle birlikte, içini doldurup bir anda taşması gibiydi. Yaşadığı acılara zamanında susmasın sonucuydu bu çığlık.
 
Küçük yaşta annesini kaybetmesiyle birlikte içinde büyük bir boşluk oluşur ve bu boşluk zamanın akışında daha da derinleşir. Daha sonra kız kardeşi vereme yakalanır ve ölür. Kız kardeşinin ölümü onu koyu tonların skalasında gezinen bir fırçaya dönüştürdü. Küçük Munch’ın çığlıkları içine mezar kazılıp gömüldüğü gibi gömülür. Bir müddet ona teyzesi bakar. Kullandığı renkler, kazınarak silinmiş gibidir. Munch daha sonra, ilkel ve karanlık kuvvetlerin yönettiği sembolik bir dünyaya yönelip kişinin yalnızlığını, zavallılığını, yaşama ve ölüm korkusunu, kıskançlığını, hırsını, gerilimini, cinsel kavgasını, acılarını, karşılıklı suçlamalarını; yani yeryüzündeki çarpıcı bir cehennemi canlandırmıştır.
 
Resimde görüldüğü gibi çığlık atan kişinin arkasında tabloya tamamen kıvrımlı çizgiler hâkimdir. Hayaletlerin belli belirsiz görüntüleri bir kabusu yaşatıyor bizlere. Resimdeki ateş renkli gökyüzü ise bizi ızdıraplı bir vadiye sürüklüyor. Rüyadasınız ve bilinçaltınız sizi egzotik bir helezonun içine çekiyor.
Çığlık ve Edvard Munch
Öyle bir çığlık ki, çocukluğundan başlayan içe bükülmüş çığlıkların hayatının her döneminde hoşgeldin partisi verir gibi sürekli yakasına sarılıp hüzünleri paket paket hediye etmesi şeklindeydi.
Çığlık ve Edvard Munch
Her insanın farklı bir serüveni vardır. Hikayesiz insan olmaz. Ama bazı hikayeler bizleri derinden etkiler. Edvard Munch gibi. Öksüzlük hayatın bazı insanların omuzlarına bıraktığı hüzünlü bir rütbedir. İşte Munch, o rütbenin dayanılmaz ağırlığı ve renklerin koyu tonuyla bize bir şeyler anlatmak istemiştir. 
 
Edvard Munch, hayatın sükûn veren narin kuyularından hiç su çekip içmedi dersek evladır. Çığlık ve acıları renklerin en ürpertici tonlarıyla bizlere anlatmaya çalıştı. Öyle bir çığlık attı ki, resminde olduğu gibi kulaklarını kapatmak zorunda kaldı.
 
Çığlık ve Edvard Munch

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir