İSA KARATEPE
Dostluk mu İş mi Aşk mı (Teknolojiyle İmtihan)
Beni tanımaya çalışan dostlarımın sürekli şikâyetleri olur.
Farklı bir yapım olduğunu söylerler. Çözemezlermiş beni.
Buna şaşırmadım, zaman zaman ben de kendimi çözerken kördüğüm oluyorum.
Hayatımın büyük bir çoğunluğu çalışma odamdaki bilgisayarla geçiyor.
İşim yazmak olduğu için, bazen ev halkı “İçerde hayat var mı?” diyerek kapımı tıklatırlar. Ben yoğun olursam, cevaben öksürürüm, sesim işitilirse kapının arkasında kız kardeşimin sesi duyulur.
“Tamam, anne merak etme yaşıyor.”
Sanırım bilgisayarla aramızı kıskanırlar, ama çaktırmazlar.
Korkarım annem yakında, bilgisayarı şikâyet edecek.
Düşünebiliyor musunuz, annem hâkim karşısında elleri kenetli, boynunu bükmüş halde feryat ediyor.
“Vallahi hâkim bey bu gâvur malı bizim oğlanı ayarttı.”
“Evlilik cüzdanında gelin resmi yerine bu bilgisayarı görüyorum.”
“Uyku neyim gözüme girmiyor.”
“………….!”
Hâkim daha konuşmaya başlamadan da eklerdi sanırım.
“Yalanım varsa üç GB RAM çarpsın ki doğru hâkim bey”.
Şaka bir yana; zaman zaman hayatımdaki dünyasal varlıklarla aramı koparsa da dış dünyayla bağım kopmadı.
Fazla vakit zararlı, önceki yazımda bahsettiğim gibi denge kurmak gerekiyor.
Bir bilgisayarla dışarı çıkıp yüzmeye gidemezsiniz.
Düşünsenize bilgisayara mayo giydiriyorsunuz, salına salına havuzun kenarında dolaşırken erkekler laf atıyor.
“Ağabey kafası kaç RAM bunun?”
“Avrupalı mı?”
“Görüntü kartı kaliteye benziyor” gibi. Bu duruma, bilgisayarın kızıp, adamları kovalarken çıkardığı cırtlak sesle kendini müdahale ettiğine katmıyorum.
Kaçan adamlardan birisi arkasını dönerek;
“Abi ses kartı bozulmuş bunun, değiştir yoksa dırdırcı olur” diye eklerse, ben işin içinden çıkamam.
Şimdilik büyük sorunlar yaşamayalım diye, ben de bilgisayarım da evde tedbir olarak kalmayı daha uygun görüyoruz.
Dostluğumuzu inkâr etmiyorum, yazılarımda yardım edişini…
Ama dostluk başka, iş başka, aşk başka!