Edebiyat Sanatı

AHMET URFALI
Edebiyat Sanatı
 
“Dil; insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.” (Prof. Dr. Muharrem Ergin Türk Dil Bilgisi Minnetoğlu Yayınları İst. 1972) 
 
İnsan; düşünce, duygu ve hayallerini dilin sonsuz ifade yeteneğinden yararlanarak nice güzellikler meydana getirmiştir. Edebiyat, dille yapılan bir sanattır. Edebiyat; nesir ve nazım türleriyle güzel sanatların en yaygın kollarından birisi olup dilin ilk ortaya çıkışından itibaren var olagelmiştir. Dil ve dille oluşturulan edebiyat, bir topluluğu ortak inanç, duygu ve düşüncede birleştirerek çok önemli bir görevi yerine getirir. Dil ve edebiyatın gelişip olgunlaşmaları birbirine bağlıdır. Edebiyat, ortaya koyduğu eserlerle toplumların sosyal, siyasal ve kültürel değişmelerine zemin hazırlamıştır. Edebiyat sayesinde insanlık alemi birbirleriyle düşünce teatisinde bulunarak dünya barışına da katkı sağlar.
 
Edebiyat bu gücünü ve yaygınlığını “söz”den almaktadır. Edebiyatın kullandığı “söz” edebi, sanatlı bir “söz” olup edebi dil içinde değerlendirilmektedir. Konuşma diliyle edebi dil birbirinden çok farklıdır. Edebi metinlerde, sözlerle anlam ve çağrışım ilgileri kurmak; söze güzellik, canlılık katmak ve sözü daha etkili kılmak için söz sanatlarına başvurulur.  
 
Ağaoğlu Ahmet, Üç Medeniyet adlı eserinde edebiyatın amacını şöyle açıklar: “Edebiyat, toplayıcı ve birleştiricidir. Yazar ve şair, yalnız kendi ruhunun değil, içinde bulunduğu çağdaş cemiyetin ruh heyecanlarını da aksettirir. Başka bir deyimle, edebiyat hayattır, zaman ve mekanla beraber yürür. Hatta onları aksettirmekle kalmaz, onları ileriye doğru iter. Yeni fikirlerin, hislerin ve temayüllerinin yayılmasına ve gelişmesine sebep ve vasıta olur.” Ağaoğlu bu söylemiyle, edebiyatçının toplumsal görevini ve toplumla etkileşimini izah etmiştir. Namık Kemal, “Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şâmildir” adlı makalesinde: “Dil edebiyatın temelidir, edebiyat ise bir milletin ruhudur.” diyerek edebiyatla millet ilişkisini belirtir.
 
Sözlükler edebiyatı; “Düşünce, duygu veya herhangi bir hakikati veya herhangi bir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir halinde güzel şekilde ifade sanatı. Bu sanatla uğraşan ilim kolu.  Edebiyata ait yazıları toplayan kitap.  Edebe, terbiyeye uygun söz söylemek. Güzel ve etkili biçimde konuşma ve yazma sanatı” olarak açıklamaktadır.
 
Ahmet Kabaklı, edebiyatı tanımlamanın öğretmekten çok, düşündürmek amaçlı olduğunu söyleyerek; “Edebiyat; bilgi, gözlem ve deneyişlere dayalı duygular, düşünceler, hayaller yardımıyla güzel söz ve yazı eserleri meydana getirme sanatıdır” şeklinde bir yargıya varır.
 
Tanzimat dönemimde edebiyat kavramını ilk defa Şinasi kullanmıştır. Şinasi, edebiyatı şöyle tanımlar: “Edebiyat fenni öyle bir marifettir ki, insanlara terbiye ve ahlâk öğrettiği için ona edep ve mensup olanlara edip demişlerdir.”
 
Edebiyat kavramı, edep kelimesinden türetilmiştir. Edep; iyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik anlamına gelir.  Edebiyat kavramından önce dilimizde onun yerine şiir ve inşa terimleri kullanılmıştır.
 
Edebiyat, bir milletin aynasıdır. Onun görüntüsünde milletlerin karakter ve ruh özellikleri görülür.  Edebi eserlerin dönem dönem incelenmesi bir milletin tarihsel süreçte geçirdiği sosyal, kültürel ve siyasal değişiklikleri de gösterir. Edebiyat, uygarlık tarihinin önemli bir öğesidir. Milletlerin gelişmişlik düzeyleri, edebiyat alanında gösterdikleri başarıyla orantılıdır.
 
Edebiyatın konusu her şey olabilir. Edebiyatın güzel sanatların bir kolu olması, ele aldığı konunun işleniş ve söyleyiş tarzına bağlıdır. Diğer güzel sanatlarda olduğu gibi edebiyatta da estetik değerler; ölçülü, ahenkli, ince ve derin bir anlayış içinde verilir.
 
Edebi eserler, insanlar üzerinde bir sinerji yaratarak iyi, doğru ve güzele ulaşmanın kapılarını açar.  Edebiyat, insanların içinde uyuyan pek çok duygu, düşünce ve hayalleri uyandırarak hayat kalitesini artırır, yeni ufuklara kanatlanmasını sağlar.
 
Edebiyat eserleri nazım ve nesir yoluyla vücuda gelir. Nesir, saçmak nazım ise dizmek anlamlarını taşır. Nesir ve nazım, şekil ve anlam yönlerinden birbirinden ayrılır. Nesirde dil kurallarına uymak zorunluluğu bulunmaktadır. Nazımda ise cümle kurmak mecburiyeti bile olmazken ahenk, musiki ve ritim sağlamak şarttır. Nesirde düşünce ön planda iken nazımda duygu yoğunluğu aranır.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir